Tasarrufun iptali davalarında amacın, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamak olduğu- Borçlunun aciz ya da iflasından önce yaptığı iptale tabi tasarrufların, üç grup altında ve İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde düzenlendiği, ancak, bu maddelerde iptal edilebilecek bütün tasarrufların, sınırlı olarak sayılmış olmadığı- Davacı tarafından İİK.nun 278, 279 ve 280.maddelerden birine dayanılmış olsa dahi, mahkemenin bununla bağlı olmayıp, diğer maddelerden birine göre iptal kararı verebileceği- Borçlu adresinde 02.08.2009 tarihinde yapılan hacze ilişkin tutunak İİK'nun 105.madde kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olup dosya kapsamı ile borçlunun aciz halinin sabit olduğu-
1941 doğumlu ticaretle uğraşmayan ev hanımı borçlunun kiracısından 20.000,00 TL borç alıp senet vermesini gerektirecek hukuki ilişki net olarak ortaya konulmadığı gibi, hasta olduğu için ihtiyaç duyduğu ve bu nedenle borç aldığı iddiası inandırıcılıktan uzak olup, yargılama sırasında alacağın bu kez borçlunun damadına tahsil edilmemesi halinde rücu edilmeme koşulu ile temlik edilmesi de yaşam deneyimlerine aykırı olduğundan alacağın gerçek olduğundan söz edilemeyeceği ve bu durumda  "davalıların anne-kız olmaları nedeni ile aralarındaki tasarrufun bağış niteliğinde olduğu ve ivazlar arasında oransızlık olduğundan" bahisle davanın kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Davacı ile davalının fiilen ayrı yaşadıkları süreçte, dava konusu taşınmazın davalıya satıldığı, üçüncü kişinin borçlunun kızkardeşinin kocası olduğu ve borçlunun borca batık olduğu bir dönemde satışın yapıldığının davalıların da kabulünde olduğu, ivazlar arasında önemli oransızlık bulunduğunun sabit olduğu olguları birlikte değerlendirildiğinde, satışın aslında davacıdan mal kaçırma amacı ile yapıldığı davacının alacağını sonuçsuz bırakmaya yönelik olduğunun kabulü ile mahkemece, İİK. mad. 283 kıyasen uygulanarak davacının katkı payı alacağını temin etmek üzere bu alacak ve ferileri ile sınırlı olarak satış işleminin iptaline karar verilmesi gerektiği-
İptali istenen tasarrufun, satıcılık sözleşmesinden doğan borçtan sonra yapılmış oldığu, borçlu hakkında davacı alacaklı tarafından takibe geçilen yüzlerce takip dosyası ile dava dosyasında mevcut geçici haciz tutanaklarının "geçici aciz belgesi" niteliğinde olduğu, borçlu ile davalı üçüncü kişi arasındaki tasarruf yönünden tapudaki satış bedeli ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç bedel arasında 8 misli fark bulunduğu anlaşıldığından, tasarrufun İİK. mad. 278/3-2 gereğince iptale tabi olduğu- Borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastı işleminin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde, malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun, alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemlerin iptal edileceği (İİK. mad. 280)- Davalı dördüncü kişinin kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından, hakkındaki davanın reddine karar verilmesi isabetli ve bu durumda, davalı üçüncü kişi hakkındaki davanın İİK. mad. 283/2 gereğince "bedele dönüşmesi" nedeniyle, davacının dava konusu alacak ve fer’ileriyle sınırlı olarak davalı üçüncü kişinin dava konusu taşınmazı elden çıkardığı tarihteki bedeliyle tazminatla sorumlu tutulmasına (aynı taşınmaza ilişkin olarak başka alacaklılar tarafından açılan ve tazminat olarak hükmedilerek kesinleşen dosyalar var ise o dosyalarla da tekerrür oluşturmayacak şekilde) karar verilmesi gerektiği-
Davalı 3. kişinn borçlunun dayısı olduğu anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun bedel farkı ve iyiniyete bakılmaksızın İİK’nun 278/3-1 madde gereğince, davalı 3.kişinin yakın akrabalık nedeniyle borçlunun durumunun ve amacının bilebilecek kişilerden olması nedeniyle İİK’nun 280/1 madde gereğince iptale tabi olduğu-
Tasarrufun iptali davası-
15 günlük temyiz süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi, Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceği- Fearagt edilen taşınmazlar yönünden davanın reddine karar verilmesinin isabetli olduğu-  Delil olarak bildirilen ve Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşen ilamında da davalılar aleyhine aynı taşınmazlara yönelik açılan davanın İİK’nun 278/3-2 madde gereğince kabulüne karar verildiği anlaşıldığından, tasarrufların İİK. mad. 278/3-2 gereğince davacının takip dosyasındaki alacak ve ferileriyle sınırlı olarak iptaline kar verilmesi gerektiği- Borçlu hakkındaki takibin kesinleşip kesinleşmediğinin belli olmaması halinde, mahkemece bu hususun belirlenerek, kesinleşmiş ise davanın kabulüne; kesinleşmemiş ise, davanın kesinleşmiş bir takip bulunmaması nedeniyle önşart yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu taşınmazların tapudaki satış bedelleri (ipotekle birlikte) ile bilirkişi tarafından belirlenen rayiç değer arasında misli fark bulunmasına rağmen, İİK. mad. 278/2 uyarınca iki yıllık süre geçmiş olmasından dolayı dava konusu tasarrufların İİK’nun 278/3-2 madde gereğince iptalinin söz konusu olmadığı- Davalı borçlu "1993 yılından beri ekonomik sıkıntı içinde olduğunu, 2001 yılında daha da fazla ekonomik sıkıntıya düştüklerini, 1993 yılından beri 1.800 dönüm arazi sattıklarını" belirtirken, davalı 3.kişiler "2001 yılında da borçlu şirketten iki taşınmaz aldıklarını, borçludan aldıkları taşınmazları yine borçlu şirkete kiraladıklarını, kira bedeline ilişkin rehin sözleşmeleri yaptıklarını" belirterek bu yöndeki kira ve rehin sözleşmelerini delil olarak sunduklarından, dava konusu taşınmazlar üzerinde davacı şirketin ticari faaliyetinin konusuna uygun olarak yem fabrikası, konut, bekçi kulübesi, tavuk kümesleri, ofis, yem depoları ve atölye olduğu anlaşıldığından, dava konusu tasarrufun İİK. mad. 280/3 gereğince "ticari işletme devri" niteliğinde olduğu, davalı 3.kişilerin borçlunun durumunu ve amacını 2001 yılından beri bildikleri, dolayısıyla dava konusu tasarrufların İİK. mad. 280/1 madde gereğince de iptale tabi olduğu- Aralarında zorunlu dava arkadaşlığı bulunan davalılar yararına tek vekelat ücreti takdiri gerekirken ayrı ayrı vekalet ücreti takdirinin isabetsiz olduğu-
Mahkemece, ivazlar arasında fahiş fark bulunduğu, davalının eşinin borçlularınn kızkardeşleri olduğu gibi aynı işkolunda faaliyette bulundukları İİK’nun 278/2 ve 280.maddelerine göre tasarrufun iptali gerektiği, diğer davalının da borçlular ile aynı iş kolunda faaliyette bulunduğundan borçlunun mali durumunu bilebilecek şahıslardan olduğundan bahisle davanın kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Davalı borçlunun borcundan dolayı dava konusu malın cebri icra yolu ile satılması halinde; takip alacaklısının alacağını ödedikten sonra malın satış bedelinden davalı 3.kişi elinde bir miktar para kalırsa bu meblağ ile sorumlu tutulacağı, geriye para kalmış ise, konusu kalmayan dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerekeceği-