Davacının yaptığı işin ne olduğunun yerinde tespiti ile yapılan bu işin tutanaklara eksiksiz geçirilerek bilirkişilerden hizmet alım sözleşmesinin konusu olan " Üretim Kuyuları yer altı pompalarının montaj, demontaj, nakliye, bakım onarım işi" nin ve davacının fiilen yaptığı işin davalının asli faaliyetlerinin bir parçası olup olmadığının belirlenmesi, asıl iş olduğunun tespiti halinde işin alt işverene devrinin mümkün olup olmadığının (işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirip gerektirmediğinin) irdelenmesi gerektiği; hizmet alım sözleşmesine konu işin alt işverene devrinin mümkün olduğunun (asli iş olmasına rağmen işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektirdiğinin veya yardımcı iş olduğunun) anlaşılması halinde, bu kez genel muvazaa kriterleri çeçevesinde hizmet alım sözleşmesinin işçi teminine yönelik olup olmadığı belirlenmesi gerektiği- Davacı, davalının bazı işçilerini emekliye ayırarak onlara şirket kurdurduğunu, şirket sahibi olan bu eski işçilere ve onların yanında çalışan işçilere asli işlerini yaptırdığını öne sürdüğünden davacının çalıştığı alt işveren ortaklarının öncesinde davalı şirketin çalışanı olup olmadığı da tespite yönelik kayıtlar getirtilerek muvazaa kapsamında irdelenmesi gerektiği-
Kıdem tazminatı, yıllık izin, işe başlatmama tazminatı ile ulusal bayram ve genel tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine-
Davacı hastalığı nedeniyle ameliyat olup raporlu geçirdikten sonra işe geldiğinde işveren tarafından yazı ile "görülen lüzum üzerine işyerinde beyaz yaka çalışanlarının büro, tuvalet temizliği ve çay işini yaparken ... tarihinden itibaren üretimde çalışan bayanların tuvalet ve soyunma odalarının temizliğinde görevlendirildiğinin" bildirildiği ve davacının bu teklifi reddi görülmekle, davacıya önerilen yeni görev yeri ile en son yapmakta olduğu görev yerinde yapılan işlerin niteliği aynı ve yakın olsa da, işin kapsamı çalışma saatleri, şartları ve yoğunluğu dikkate alındığından işin ağırlaşıp ağırlaşmayacağı konusunun açıklığa kavuşturulması gerektiği- Teklif edilen işin, çalışmakta olduğu yerdekinden emek ve süre yönünden daha yoğun bir çalışma gerektiği tespit edilirse, "iş şartlarında esaslı değişlik" olduğu kabulüne göre alacaklar konusunda davacı yararına değerlendirilme yapılması gerektiği-
İşe iade davalarına özgü olarak, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin söz konusu olduğu davalarda, davalı taraf yönünden bir çeşit şekli (usûlî) bakımdan mecburi dava arkadaşlığının mevcut olduğunun kabul edilmesi gerektiği- İşe iade davasının yalnızca asıl işveren veya alt işveren aleyhine açılması durumunda, mahkemece, davanın hemen reddedilmemesi, davalı olarak gösterilmeyen asıl işveren veya alt işverene davanın teşmili için davacı tarafa süre verilmesi, verilen süre içinde, diğer dava arkadaşına teşmil edilirse davaya devam edilmesi, aksi halde davanın sıfat yokluğundan reddedilmesi gerektiği- Mahkemece davalı Bakanlık ile taşeron şirketler arasındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin muvazaya dayanıp dayanmadığı incelenerek, muvazalı olmadığının tesbiti halinde, son altişverenin fesih bildiriminin işçiye ulaştığı tarih itibariyle işçi sayısı, (işyerinde, konumu itibarıyla güvence kapsamı içerisinde olmayan işveren vekillerinin ve yardımcılarının da işyerinde çalışan işçi sayısının belirlenmesinde hesaba katılarak, işverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısının bu işyerlerinde çalışan işçi sayısına göre belirleneceği gözetilerek, belirli-belirsiz süreli, tam-kısmi süreli, daimi-mevsimlik sözleşmelerle çalışan tüm işçiler dikkate alınarak) şüpheye yer bırakmayacak şekilde re'sen araştırılarak tesbit edilmeden karar verilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu-
İşe başlatmama tazminatı, ihbar tazminatı, kıdem tazminatı ile yıllık izin ücreti, resmi bayram tatil ücreti alacaklarının ödetilmesine-
6356 sayılı Kanunun 24.maddesinde düzenlenen sendika temsilciliğinin güvencesine dayanılarak açılan işe iade davası ile, aynı yasanın 25.maddesindeki sendika özgürlüğünün güvencesine istinaden açılan davanın uygulanma koşulları ve neticeleri birbirinden farklı olduğundan, dava dilekçesinde 6356 sayılı TİSK 'in hem 24/3 maddesinin uygulanmasını hem de 25.maddesi gereğince tazminat talep eden davacıya mahkemece öncelikle "sendika işyeri temsilciliğinin güvencesi''ni düzenleyen 24.maddenin mi uygulanmasını yoksa şartları farklı 25.maddenin mi uygulanmasını istediği hususu açıklattırıldıktan sonra esasa girilerek değerlendirme yapılması gerektiği-
Kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ile genel tatil ücreti ve ücret alacağı, yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine-
Davacı tanıkları davalı ile husumet içinde oldukları gibi sadece 2003 yılı Nisan ve Eylül ayları arasında fazla çalışma yaptığını beyan etmişler olup tanıklıklarının güveni etkileyecek nitelikte olduğu- Hükme esas bilirkişi raporunun, tanık beyanlarına dayanmadığı gibi fazla çalışmanın tahmini olarak belirlenmesi nedeni ile de denetime elverişli olmadığı- Davacının fiilen yaptığı iş, işyerindeki çalışma düzeni, davacı – davalı tanık beyanları bir arada değerlendirilmek sureti ile ve haftalık belirlenmiş fazla çalışmanın açıkça belirten denetime elverişli bilirkişi rapor alınarak, fazla mesai ücreti var ise hüküm altına alınması gerektiği- İşveren yıllık izinlerin kullandırıldığını imzalı izin defteri veya eşdeğer bir belge ile kanıtlaması gerektiği-
Kıdem ve ihbar tazminatı hesap edilirken hizmet süresinin ve ücretinin geçersiz sayılan ilk fesih tarihine göre belirlenmesi gerekirken boşta geçen süre eklenerek hesaplama yapılmasının hatalı olduğu- Mahkemece hüküm fıkrasında kıdem tazminatına uygulanan faizin fesih tarihinden itibaren yürütüleceği belirtilmesine rağmen geçersizliğine karar verilen fesih tarihi açıkça belirtilmeyerek kararın infazında tereddütte neden olunduğu gibi, işe başlatmama tazminatı ile boşta geçen süre ücret alacağı talebi reddedilmesine rağmen hüküm fıkrasında reddine dair hüküm kurulmamasının da usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kararın kesinleştiğini bir aylık süre içinde öğrenme imkanı bulunan işverenin kesinleşen kararın tebliğinden sonra işe başlatılma başvurusunda bulunmadığını ileri sürmesinin dürüstlük kuralları ile bağdaşmadığı, ayrıca kesinleşen kararın tebliğinin işçinin başvurusu ile ilgili olduğu, bu sebeple kesinleşen kararın işverene tebliğine dahi gerek olmadığı-