Takibe konu edilen senette lehtar hanesinde yazılı olan firmanın gerçek ya da tüzel kişiliği olmadığından anılan bono kambiyo senedi vasfını taşımadığından, şikayetçi borçlu yönünden takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Kambiyo senetlerine mahsuz takipte şikayet yoluna ilişkin kararlar hakkında yargılamanın yenilenmesi yoluna başvurulmayacağı-
HMK. mad. 353/1-b-2 gereğince, davanın esasıyla ilgili olarak; yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise, düzelterek "yeniden" esas hakkında karar verileceği- "Yeniden esas hakkında karar verilmeksizin" ilk derece mahkemesi kararının hüküm fıkrasındaki, "asıl alacağın %20'si oranında tazminatın, davacılardan alınarak davalıya verilmesine" ilişkin kısmın hüküm fıkrasından çıkartılmak suretiyle "hükmün düzeltilmesi" şeklinde verilen Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerektiği-
Borçlunun usulsüz tebligat şikayetinin reddi üzerine kararın borçlu tarafından temyiz edildiği ve bozulduğu, bozma üzerine şikayetin kabulüne ve ödeme emri tebliğ tarihinin ... olarak tespitine hükmedildiği, kararın bu hali ile kesinleştiği anlaşılmakla, kambiyo vasfına ilişkin şikayetin İİK. mad. 170/a ve 168/3 gereğince yasal beş günlük süre içerisinde yapıldığının kabulü gerektiği ve mahkemece, dosyanın geldiği aşama itibariyle istemin süresinde olduğu nazara alınarak, şikayetin esasının incelenmesi gerektiği-
Vadesi gelmeyen senetler hakkında icra takibi yapılmasına ilişkin şikayetin, ödeme emrinin tebliğinden itibaren yedi gün içinde yapılması gerektiği- Şikayet başvurusunda tazminat ve para cezasının öngörülmediği (İİK. mad. 16)- Muacceliyet koşulu gerçekleşmeyen 8 bono yönünden davacılar yararına %20 oranında icra inkar tazminatına hükmedilmesinin isabetsiz olduğu- Bonoda ilk cironun lehtara ait olmasının zorunlu olduğu, ciroların birbirine bağlı olması için her şeyden önce, ilk cironun lehtar tarafından yapılması gerektiği- Üçüncü ciranta konumundaki şirketin, lehtarın cirosundan sonra, senedi, birbirine bağlı cirolarla devraldığından yetkili hamil durumunda olduğu- Bonoda, alacaklı şirket yetkili hamil olduğundan borçlu aleyhine takip başlatabileceği-
Takibe konu bononun, taraflar arasındaki sözleşmenin teminatı olarak verildiği, üzerinde kayıt ve şart ihtiva ettiğine dair hiç bir tereddüte yer bırakmayacak şekilde bir ibare bulunmadığı, senedin arka yüzünde yer alan ibarelerin senedin kambiyo senedi vasfını etkilemeyeceği, kaldı ki borçlu asilin duruşmada "alacaklı tarafa 5.000 TL borcu olduğuna" dair kabul beyanında bulunduğu ve İİK. mad. 170/a-son uyarınca artık takibe dayanak bononun kambiyo senedi vasfında olup olmadığı hususunun tartışılamayacağı- Teminat iddiasının İİK. mad. 169/a kapsamında borca itiraz hükümleri çerçevesinde incelenmesi gerektiği- Borçlu tarafça sunulan sözleşmede takibe konu senede açık atıf bulunmadığı ve bu nedenle borca itirazın ispatlanamadığı-
İİK. mad 170/son uyarınca, itirazın kabulüne karar vermesi halinde, hükmolunacak para cezasının, alacaklının genel mahkemede dava açması halinde, dava sonuna kadar tahsil edilemeyeceği, kötüniyet tazminatının tahsilinin ertelenip ertelenmeyeceği hususunda yasal boşluk bulunsa da, bu tazminatın tahsilinin de dava sonuna kadar erteleneceğinin kabulü gerektiği- Kötüniyet tazminatı yönünden icra müdürlüğünce alacak davası sonuçlanana kadar durdurulması kararı doğru ise de, takipte, vekalet ücreti ve yargılama giderinin de talep edildiği dikkate alındığında, icra müdürlüğünce, bu alacak kalemlerini de kapsayacak şekilde takibin durdurulmasına karar verilmesinin hatalı olduğu-
Takibin hamil tarafından bir önceki ciranta hakkında yapıldığı ve bu durumda hamil, şirketin çift imza ile temsil edilip edilmediğini bilebilecek durumda olduğu, buna rağmen çeki alan ve takip başlatan alacaklı itirazı kabul edilen keşideci borçlu şirkete karşı başlattığı takipte ağır kusurlu kabul edilmesi gerektiği ve borçlu şirket yararına tazminata hükmedilmesi gerektiği-
İcra mahkemesince verilen kararın alacaklı vekiline tefhim edildiği, alacaklı vekilinin İİK’nın 363. maddesi uyarınca süresi içinde istinaf dilekçesini (süre tutum) verdiği halde, istinaf gerekçelerini içeren dilekçesinin, icra mahkemesi kararının tebliğ edildiği tarihe göre süresinde olmadığı görüldüğünden, Bölge Adliye Mahkemesinin, istinaf dilekçesini reddetmeden, kamu düzeni ile sınırlı inceleme yapması gerektiği-
Keşidecinin imzasının bulunmaması halinde, keşideci için aval verenin senet bedelinden dolayı sorumlu tutulamayacağı ve mahkemece İİK. mad. 170/a uyarınca şikayetçi borçlu aval hakkındaki "takibin iptaline" karar verilmesi gerektiği, "borçlu avalistin yetkisiz temsil hükümleri gereğince bonodan şahsen sorumlu olduğu" belirtilerek davanın reddinin hatalı olduğu-