İcra takibini yapan alacaklı İrlanda merkezli olup, mahkemece, alacaklının tabiyetinde bulunduğu İrlanda ile Türkiye arasında karşılıklılık esasına göre çok taraflı veya ikili anlaşmalarla yahut fiili mütekabiliyet esasına göre bir muafiyet olup olmadığı araştırıldıktan sonra, yok ise alacaklının teminat yatırması gerektiğine karar verilmesi gerektiği-
Alacaklı vekilinin , kendisi ve müvekkili ile borçlu ve borçlu vekili tarafından imzalanan belgeyi mahkemeye sunarak, borçlunun itirazlarından feragat ettiğini ve borcu kabul ettiğini ileri sürdüğü anılan protokolün, Avukatlık Kanunu'nun 35/A maddesi uyarınca ilam niteliğinde belge olduğu gibi, borçlu vekili tarafından, protokoldeki imzaya karşı çıkılmadığı anlaşıldığından borçlunun feragati nedeniyle itirazın reddine karar verilmesi gerektiği-
İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunlu olduğundan, borçlunun, ad ve soyadını yazarken imza atmayı amaç edinmesi suretiyle, ad ve soyadını bizzat el yazısı ile yazarak da imza atabileceği-Mahkemece, takibe dayanak bononun arka yüzünde ve ilk sırada yazılı olan ibarenin adı geçene ait bir imza olup olmadığı hususunun yöntemince araştırılarak karar verileceği-
Mahkemece, müteriz borçlunun çeki hem şirket adına vekaleten imzalaması, hemde aval vermesi mümkün olmayacağından, çek arkasındaki aval şerhinin geçerli olmadığının kabulü ile çeki şirket adına vekaleten imzalayan borçlunun bu borçtan şahsen sorumlu tutulamayacağı gözetilerek borçlunun itirazının kabulüne karar verilmesi gerekeceği-
Bilirkişi raporunda imzanın borçlunun eli ürünü olduğu ya da olmadığı yönünde kesin bir görüş bildiriminde bulunulmadığı bu durumda bilirkişi raporunda yer alan belirsizliğin borçlu lehine yorumlanması gerektiği-
İmza itirazından ispat külfetinin alacaklıya ait oluğu, mahkemece ispat yükünün alacaklıda olduğu göz önünde bulundurularak HMK'nun 324. maddesi kapsamında delil avansının davacı tarafından yatırılması için işlem yapılması, sonucuna göre imza itirazı hakkında bir karar verilmesi gerekeceği-
Takibin kesinleşmesi öncesi veya sonrasında takibe konu senedin sahteliğinin iddia edilmesinin, HMK'nun 209. maddesi uyarınca takibin durdurulması sonucunu doğurmayacağı, HMK'nun 209. maddesi genel mahkemelerde açılan davalarla ilgili olarak senedin hiçbir işleme esas alınamayacağını, delil olarak kullanılamayacağını öngörmekte olup, icra takibine etkisi olmadığı, borçlunun takibin kesinleşmesinden sonraki devrede icra mahkemesine başvurarak sahtelik nedeniyle takibin durdurulmasını talep ettiği, verilmiş bir tedbir kararı bulunmadığı görüldüğünden, HMK 209. maddede yazılı nedenle yapılan takibin durdurulması istemine yönelik şikayetin reddi gerekeceği-
Mahkemece, ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı da gözetilerek uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yeniden rapor alınarak borçlunujn imzaya itirazı hakkında karar verileceği-
Borçlunun takip konusu çeklerde keşideci ve ciranta sıfatı ile isim ve imzasının olmadığı itirazı İİK'nun 169/a maddesinde düzenlenen borca itiraz niteliğinde olup, borca itirazın kabulü halinde borçlu lehine kötüniyet tazminatı verilmesi gerektiği-
Mahkemece hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya elverişli olmayıp, atılmış olan ciro imzalarının üzerinde silinti, kazıntı yapılması nedeniyle imza hatlarında büyük oranda kayıplar meydana geldiğinin belirtildiği, borçlu eli ürünü olup olmadığı hususunda net bir görüş bildirilmediği anlaşıldığından, mahkemece, ispat yükünün alacaklıda olduğu kuralı gözetilerek uzman bilirkişilerden oluşturulacak kuruldan yeniden rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-