Açılan şuf’a davasını ilk oturumda davalının kabul etmesine rağ-men, davacının “bedelde muvazaa” iddiasında bulunup davanın uza-masına ve dolayısı ile davalının şuf’a bedelini almasını geciktirmesi halinde, davanın sona ermesinden sonra, davalının şuf’a davası açmış olan paydaş- davacı hakkında, BK. 41’e (şimdi; TBK. mad. 49) dayanarak tazminat davası açamayacağı -
Şuf’a davasında da, davalı tarafın akdin tarafı olduğu için muvazaa iddiasında bulunamayacağı, satışı izleyen 1 ay içinde açılan şuf’a davasında, şuf’a bedelinde ekonomik ve objektif nedenlerle değer artışı olduğunun iddia olunamayacağı-
Şuf’a bedeli, “satış günü tapuda gösterilen bedel”midir, yoksa “da-va tarihine göre belirlenecek bedel”midir? (satış tarihi ile dava tarihi arasında uzunca bir zaman geçmemişse, objektif değer artışı nazara alınmadan, davacının tapudaki satış bedeli ile tapu harç ve masraflarını, depo etmesi gerekeceği, buna karşın satıştan uzunca bir süre geçtikten sonra açılan şuf’a davalarında, davacının enflasyon gibi ekonomik ve objektif nedenlerle artan şuf’alı payın dava tarihindeki belirlenecek değerini tapu harç ve masrafları ile birlikte -depo etmesi gerekeceği- Şuf’a davasının, satışı izleyen üç ay (743 s. MK. döneminde, bu süre bir ay idi) içinde açılmış olması halinde, dava konusu taşınmazın (payın) “dava tarihindeki” değerinin değil, “tapuda gösterilen” satış bedelinin yatırılması gerekeceği -
Şuf’alı payın iki kez -farklı bedellerle- satılmış olması halinde, son satın alanın iyiniyetli olması halinde davacının son satış bedelinden, kötüniyetli olması halinde ise ilk satış bedelinden sorumlu olacağı -
Yargılama aşamasında davalının “yatırılan şuf’a bedelinin, özellikle paranın alım gücündeki eksilme nedeni ile, davanında satıştan iki yıla yakın bir süre sonra açılmış olması dolayısıyla azlığı”ndan bahisle bir itirazda bulunmamış olması halinde, şuf’a bedelinin mahkemece (Yargıtay’ca) doğrudan doğruya araştırılamayacağı ve talebi aşan bir hüküm kurulamayacağı -