Kişisel ilişki ile çocuğun sağlıklı kişisel gelişimi yanında, ana ve babalık duygularının tatmininin de gözetilmesinin gerekeceği-
Evlilik dışı ilişkiden doğan çocuğun velayet hakkı anneye ait olmakla birlikte babanın da çocukla düzenli ve sürekli bir kişisel ilişki kurmak ve bu ilişkiyi elde etmek hakkının mevcut olduğu-
Annenin velayet görevlerini yerine getirmesine engel bir durumu ve bu konuda bir ihmali saptanmadığına göre, uzman raporundaki öneriye değer verilerek, çocuğun üstün yararı gereğince velayetinin anneye verilmesi gerekeceği-
Velayet kendisine verilmeyen baba ile çocuk arasında, babanın çok sık ve masraflı yolculuk yapmaya zorlanması sonucunu doğuracak ve kişisel ilişkiyi fiilen imkansız kılacak şekilde sık ve kısa süreli kişisel ilişki yerine; tarafların durumuna uygun, babalık duygularını tatmine elverişli, çocuğu da fiziksel ve ruhsal yönden örselemeyecek şekilde daha ağırlıklı ve yeterli sürelerle kişisel ilişki kurulmasının gerekeceği-
Davalılar, müşterek çocuklarının aşılanmasına karşı çıkmış, davacı kurum ise davalıların müşterek çocuklarının aşılarının yapılabilmesi için tedbir kararı verilmesini talep etmiş olup; mahkemece, taraflara dava dilekçesi tebliğ edilmeden evrak üzerinde yapılan inceleme sonucu karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkı (HMK m. 27) kapsamındaki savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatası olup; ayrıca istenilen, aşıların yapılma gerekliliği bulunup bulunmadığı konusunda uzman incelemesi yapılması gerekeceği-
Ulaşım açısından yakınlık ve ulaşım imkanlarındaki kolaylık dikkate alındığında "aynı şehir" "farklı şehir" ayrımına gidilmesinin olaya uygun bir çözüm olmadığı; böyle bir ayrım yapılmadan dini bayramlar ile Temmuz ayında kurulan kişisel ilişki yanında çocukla babası arasında ayın belirli hafta sonları baba yanında yatılı kalacak şekilde uygun sürelerle kişisel ilişki tesisinin çocuğun menfaatine uygun düşeceği-
Türk Medeni Kanununun 182/2. maddesi uyarınca kişisel ilişki düzenlemesinde çocuğun sağlık, eğitim ve ahlak bakımından yararları esas tutulacak olup; çocuğun huzurunun tehlikeye girmesi, ana ve babanın yükümlülüklerine aykırı davranmaları, çocuk ile ciddi olarak ilgilenmemeleri ya da önemli sebeplerin varlığı halinde kişisel ilişki kurma hakkının reddedilmesi veya kendilerinden alınmasının mümkün olduğu-
Kişisel ilişki konusunda son oturumda tefhim edilen kararla, sonradan yazılan gerekçeli karar arasında uyumsuzluk yaratılmış olup; tefhim edilen hüküm sonucu yanlış da olsa, gerekçeli kararın, tefhim edilen hüküm sonucuna uygun düzenlenmesi gerekeceği; yanlışlığın ancak temyiz/ kanun yoluna başvurulması ve kararın bozulması halinde düzeltilebileceği-
Müşterek çocukların velayetleri davacıya bırakıldığından, bu çocuklar için davacı yararına iştirak nafakasına hükmedilmesi gerekeceği-
Çocuğun ergin olduğu tarihte iştirak nafakasının kendiliğinden kalkacağı-