Vergi dairesinin alacağının zamanaşımına uğrayıp uğramadığının, bu yönde bir savunma olmasa bile mahkemece doğrudan doğruya gözetilerek, zamanaşımına uğrayan vergi alacağının sıra cetvelinden çıkarılması (pay ayrılmaması) gerekeceği—
Davacının tarafı bulunmadığı bir dosyadan «alacağın muvazaalı olduğuna dair» verilen kararın, davacı yönünden de güçlü delil sayılacağı—
Davalı alacaklı ile borçlu arasındaki harici satış sözleşmesinin, davalı alacaklının alacağının gerçek bir alacak olduğunu göstermeyeceği-
Tapuya haciz koymuş olan vergi dairesinin alacağına haciz tarihinden satış tarihine kadar işleyecek gecikme zammı kadar sıra cetvelinde pay ayrılabileceği, haciz tarihinden sonra tahakkuk eden yeni vergi alacağı için yeniden tapuya haciz konulmadıkça, bu alacağa da satış bedelinden pay ayrılamayacağı (6183 s. K. mad. 51)–
Kamu alacağından dolayı borçluya ait taşınmazın tapu kaydına konulan haczin -ne miktardaki alacak için konulduğu haciz yazısında belirtilmemiş dahi olsa- geçerli olduğu (6183 s. Y. mad. 88)—
MK. 939 uyarınca menkul rehninin kurulabilmesi için “rehin söz-leşmesi” yapılması ve “rehin konusu menkul mal üzerindeki zilyetliğin alacaklıya (veya üçüncü kişiye) verilmesi ve alacaklının bu mala doğ-rudan doğruya veya dolayısıyla zilyet olması” gerektiği –MK.’nun 939. maddesine uygun düzenlenmeyen rehin sözleşmesinin (rehin konusu aracın borçlunun elinde bırakılmasının) alacaklıya öncelik tanımayacağı-
Rehinli alacaklıya borcu ödeyen kefilin onun haklarına halef olacağı (BK. mad. 496; şimdi; TBK. mad. 596), ayrıca, takip yapmasına gerek kalmadan rehinli malın satılması halinde, kefile satış bedelinden öncelik tanınması gerekeceği—
«Davalının takibinin Tebligat Kanununa aykırı olarak kesinleştirildiğine, yapılan haczin anlaşmalı olarak konulduğuna, gerçekte ilk haczin kendi haczi olduğuna» değinen itirazın, sıraya ilişkin bir itiraz olduğu—