Ticari işletme rehni Kanununun 9/2 ve 10/2 maddelerinin «iyiniyetli olarak mülkiyet veya diğer bir ayni hakkın kazanılmasını düzenleyen» MK’nun 988. maddesine bir istisna getirdiği, ipotekli alacaklının ticari işletme rehnine konu mallar üzerinde ancak ticari işletme rehninden sonra gelen bir rehin hakkı iktisap edeceği—
Alacaklı Vergi Dairesinin -6183 s. Kanunun 13. maddesi uyarınca- aldığı ve uyguladığı ihtiyati hacizin, ayni mallar üzerine daha önce İİK’na göre konulmuş olan hacizlere katılamayacağı—
«Sıra cetveline itiraz davası»nın kabul edilmesi halinde, mahkemece «sıra cetvelinin iptaline» değil, «davalı alacaklının alacağının sıra cetvelinden çıkarılmasına, bu alacaklıya ayrılan payın öncelikle davacıya ödenip artanının davalıya bırakılmasına» şeklinde karar verilmesi gerekeceği—
Taşınır rehninin "ana para+sözleşme faizi+takip masrafları"nı teminat altına aldığı–
İİK. 83’e göre maaş ve ücret üzerinde birden fazla haciz varsa bunların sıraya konulacağı ve sırada önde olan haczin kesintisi bitmedikçe sonraki haciz için kesintiye geçilemeyeceği; bu hükümde öngörülen haczin «kesin haciz» olup, ödeme sırasının kesin haciz tarihlerine göre belirlenmesi gerekeceği—
Mülkiyeti muhafaza sözleşmesi ile yapılan satışlarda, satıcının rüçhanlı alacağı için takip yapıp satışa konu malı haczettirmesi halinde, malı aynen talep haklarından feragat etmiş sayılacağı, fakat bu durumda da, satış bedelinden doğan alacağı için, üçüncü kişilere karşı rüçhan hakkına sahip olduğu—
Davacı vergi dairesinin, kendi alacağının miktarına veya davalının alacağının esas ve miktarına itiraz etmeyip «haczin düştüğünü» ileri sürerek sıra cetvelinin iptalini istemiş olması halinde, uyuşmazlığı çözmede icra mahkemesinin görevli olacağı—
Ticari işletme rehninin, rehinli alacaklıya diğer yasaların rehne tanıdığı bütün hak ve imkanları sağladığı ve İİK. 206/I’e göre de satılan malın bedeli üzerinde rehin alacaklısına rüçhan hakkı verdiği—
«Sıra cetveline itiraz davaları»nda (ve «sıra cetveline yönelik şikayet»lerde) sırasına itiraz edilen alacaklı ya da alacaklıların «karşı taraf» (davalı) olarak gösterilmesi [eğer gösterilmemişse mahkemece (icra mahkemesince) bu kişilerin davaya dahil ettirilmesi] gerekeceği—