Kısmen kabul kısmen red ile sonuçlanan davada yargılama giderlerinin sadece davalı üzerinde bırakılmasının doğru olmadığı ve reddedilen miktar üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğu- 6100 sayılı HMK. mad. 326/2. uyarınca davanın kısmen kabul kısmen reddedildiği gözetilerek tarafların haklılık oranlarına göre yargılama giderlerinden sorumlu tutulması ve reddedilen miktar üzerinden davada kendisini vekille temsil ettiren davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Muvazaa nedeniyle geçersiz sözleşmeye dayanılarak bir taşınmazın tapuda temliki yapılmışsa bu tescilin yolsuz bir tescil hükmünde olduğu- Tapuda yapılan temlik ve tesciller illi işlemler olduğundan tapunun dayanağı sözleşme geçersiz ise tapu kaydının da TMK. mad 1025 hükmüne göre iptali gerekeceği- Muvazaalı sözleşmeler yapıldığı andan itibaren taraflar arasında hüküm ve sonuç doğurmayacağından açılan dava sonunda verilen kararın yenilik doğurucu bir hüküm değil, açıklayıcı bir hüküm durumunda olduğu- Muvazaanın varlığını iddia eden tarafın veya bunların ardılı sıfatı ile hareket eden, başka bir anlatımla sözleşmenin yanlarından birine teb'an dava açan kişinin TMK. mad. 6 gereğince bu iddiasını isbat etmek zorunda olduğu- Senede bağlı bir sözleşmeye karşı muvazaa iddiasının HMUK. mad. 288 ve 290. uyarınca ancak yazılı delille kanıtlanabileceği ve sözleşme aynı kanun mad. 293 hükmünde sözü edilen yakın akrabalar arasında yapılmış olsa dahi muvazaanın yazılı delille isbat edilmesi gerekeceği- 05.02.1947 tarih 20/6 sayılı İçtihatları Birleştirme Kararında taraf muvazaası ve takma ad ( namı-müstear) davalarında iddianın ancak yazılı delille kanıtlanabileceğinin kabul edildiği-
Saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Muvazaalı uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesinin, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlı olduğu- Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve doğru şekilde değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı ve bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- TMK mad. 6 uyarınca kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olayların varlığını ispatla yükümlü olduğu- 6100 sayılı HMK. mad. 190/1 uyarınca ispat yükünün kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa ait olduğu- Daha önce bağımsız bölümlere yönelik açılan davaların ret ile sonuçlandığı ileri sürüldüğünden, söz konusu dava dosyalarının, dosya içerisine alınarak birlikte değerlendirilmesi sonucu miras bırakanın temliklerde mal kaçırma iradesi taşıyıp taşımadığı tespit edildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Taşınmaz bakımından toplanacak delillerin, toplanan delillerle birlikte değerlendirilerek, mirasbırakanın temlikindeki gerçek iradesinin, diğer mirasçılardan mal kaçırma olup olmadığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde saptanarak varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek sonuca gidilmiş olmasının doğru olmadığı-
İ.lı işlem hukuki nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, davacı, davalı ... ile aralarındaki sözleşmeye bağlı olarak inançlı işlem hukuki nedenine dayandığına ve sözleşmeye davalı tarafından itiraz edilmediğine göre davacının iddiasını tanıkla ispatlaması mümkün olup davacı tanığı ...'ın yöntemince duruşmaya çağrılarak davacının iddiaları hakkında beyanının alınması, davacının inançlı işlemin belgesi olarak bildirildiği sözleşme aslının ... Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/2044 sayılı soruşturma dosyasından getirilmesi, böylece tüm delillerin değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerektiği-
01.04.1974 tarihli ½ sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının, konusu ve sonuç bölümü itibariyle, murisin kendi üzerindeki tapulu taşınmazlar yönünden yaptığı temliki işlemler için bağlayıcı olduğu- Murisin gerçekte bedelini bizzat ödeyip, üçüncü kişiden satın aldığı taşınmazı mirastan mal kaçırmak amacıyla tapu siciline yarar sağlamak istediği kişi adına kaydettirmesi halinde, diğer bir söyleyişle bedeli ödenerek "gizli bağış" şeklinde gerçekleştirilen işlemler hakkında anılan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının doğrudan bağlayıcı olma niteliği olmadığı- Mirasbırakanın sağlığında, gerek üçüncü kişiden parasını ödeyerek almak suretiyle ve gerekse tarafından yaptığı bağış niteliğindeki kazandırmaların mirasbırakanın ölümünden sonra saklı payların zedelenmiş olduğunun saptanması halinde, muris muvazaasına ilişkin iddianın dinlenemeyeceği, koşullarının varlığı halinde 4721 sayılı TMK. mad. 560 ila 571 uyarınca öngörülen tenkis davasına konu edilebileceği-
Somut olayda, mirasbırakanın terekesinin büyük bir bölümünü davalı oğullarına temlik ettiği, davalı kızına ise sağlığında herhangi bir tasarrufta bulunmadığı, kız çocuğuna nazaran erkek çocuklarını gözettiği, ilk temlik tarihinde davalıların yaşları dikkate alındığında ve dinlenen tanık beyanları uyarınca davalıların çekişmeli taşınmazları alabilecek ekonomik gücünün bulunmadığı, mirasbırakanın ise mal satmayı gerektirecek herhangi bir ekonomik sıkıntısının olmadığı, satış bedeli ile keşfen belirlenen rayiç değerler arasında fark bulunduğu bir bütün halinde değerlendirildiğinde, yapılan temliklerin mirasçılardan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunun anlaşılacağı-
İİK mad. 277 uyarınca açılan tasarrufun iptali davaları ile TBK mad. 19'a dayalı olarak açılan danışıklı işlemin iptaline ilişkin davalarında, somut olaya göre asıl amacın alacağın tahsilini sağlamak olduğu, bu durumda davacının muvazaaya dayalı tasarrufun iptali davası açabilmesi için bir alacağının olması gerektiği- Somut olayda taraflar arasındaki boşanma davası sonucunda davacı lehine nafaka ve tazminata hükmedildiği gibi davacı dava dilekçesinde katkı payı alacağı iddiasında bulunmadığından, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmadığı-
Davalı hastane sağlık hizmeti işini her ne kadar ihale ile alıyor ise de ihaleler sonunda ihale alan firmaların değişmesine rağmen çalışanların hiç değişmediği çalışanların ihale süreçlerinden haberdar olmadığı gibi ihaleyi alan şirket yetkililerini de hiç tanımadıkları yapılacak işin çalışma şeklinin çalışma saatlerinin ve görev yerlerinin tamamen Hastane yetkililerince belirlendiği ve yine çalışanların izin gibi işlemlerini yine bu merkez yetkililerince düzenlendiği ve davacının davalı hastanenin işi dışında başka bir işte çalışmamış oldukları, alt işverenle yapılan ihale sözleşmesi ve teknik şartnamede değerlendirildiğinde, Sağlık Bakanlığının asıl işveren olduğu ve Hastane ile aralarındaki ilişkinin muvazaalı olduğu- Aynı tarihte iş sözleşmeleri feshedilen ve davacı ile aynı işi yapan birçok işçinin açmış oldukları işe iade veya işçilik alacakları davalarında İş Mahkemelerince alt işverenle yapılan ihale sözleşmesinin muvazaalı olduğu ve Sağlık Bakanlığının asıl işveren olduğuna karar verilmiş olup verilen kararlar Yargıtay denetiminden geçerek kesinleştiği, mahkemece davacının davalı Bakanlığın çalışanı olması sebebiyle ilave tediye alacağına hak kazanacağı gözetilmeksizin kabulü yerine reddinin hatalı olduğu-
Paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaşın, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan her zaman payına vaki elatmanın önlenilmesini ve/veya ecrimisil isteyebileceği- Elbirliği mülkiyetinde paydaşlardan birinin öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine ecrimisil davası açabileceği- Kural olarak, men edilmedikçe paydaşların birbirlerinden ecrimisil isteyemeyeceği- İntifadan men koşulunun gerçekleşmesinin ecrimisil istenen süreden önce davacı paydaşın davaya konu taşınmazdan ya da gelirinden yararlanmak isteğinin davalı paydaşa bildirilmiş olmasına bağlı olduğu ancak bu kuralın yerleşik yargısal uygulamalarla ortaya çıkmış bir takım istisnaları olduğu- İstisnaların, davaya konu taşınmazın kamu malı olması, ecrimisil istenen taşınmazın (bağ, bahçe gibi) doğal ürün veren yada (işyeri, konut gibi) kiraya verilerek hukuksal semere elde edilen yerlerden olması, paylı taşınmazı işgal eden paydaşın bu yerin tamamında hak iddiası ve diğerlerinin paydaşlığını inkar etmesi, paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belirli bulunması, davacı tarafından diğer paydaşlar aleyhine daha önce bu taşınmaza ilişkin, elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri davalar açılması veya icra takibi yapılmış olması halleri olduğu ve ayrıca taşınmazın getirdiği ürün itibariyle kendiliğinden oluşan ürünler; biçilen ot, toplanan fındık, çay yahut muris tarafından kurulan işletmenin yahut, başlı başına gelir getiren işletmelerin işgali halinde intifadan men koşulunun oluşmasına gerek bulunmadığı- Paydaşlar arasında yapılan kullanım anlaşması sonucu her paydaşın yararlanacağı ortak taşınmaz veya bölümlerinin belli bulunması durumunda, davacı paydaş tarafından davalı paydaş aleyhine bu taşınmaza ilişkin elatmanın önlenmesi, ortaklığın giderilmesi, ecrimisil ve benzeri dava açılması hallerinde yine intifadan men koşulu aranmayacağı- Muris muvazaası ile illetli olan dava kabul edildiğine göre davalı karşı davacının mirasbırakanın terekesi üzerinde mirasbırakanın ölüm tarihinden itibaren hak sahibi olacağı ayrıca hukuki semere elde edilen yerlerden intifadan men koşulunun aranmayacağının kuşkusuz olduğu ve dolayısıyla davaya konu taşınmaz üzerinde bulunan binadaki dükkan ve dairelerin kim tarafından ve ne şekilde kullanıldığı, uyuşmazlığa konu olan dairenin kim tarafından yaptırıldığı açıkça saptanarak ve davalı karşı davacı hem mirasbırakan hem de diğer mirasbırakandan gelen miras payı göz önüne alınarak, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle ecrimisil istemi yönünden sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken intifadan men koşulu yerine getirilmediği gerekçesi ile ecrimisil isteğinin reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-