TBK’nun 19. maddesi gereğince açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal istemine ilişkin davada uyuşmazlığın genel hükümler çerçevesinde asliye hukuk mahkemesinde görülüp çözümlenmesinin gerektiği- Dava konusu taşınmazın evlilik birliği içerisinde edinildiği ve eldeki davanın da evlilik birliğinin devamı sırasında açıldığı, olayda TMK'nın 233/2.maddesinin uygulanması gerektiğinden aile mahkemesinin görevli olduğunun kabul edilemeyeceği-
İ. sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin davada, 1999 yılı ile murisin ölüm tarihi arasındaki D.li ilindeki tüm banka hesap hareketlerinin getirtilip, bankacı bilirkişiye gönderilerek denetime elverişli rapor aldırılması gerekip, muris K.'in dava konusu daireleri yaptırmak için bankalardan para çekip-çekmediği, çekmiş ise çektiği tarihlerde çekilen para ile inşaatın yapım tarihinin gözetileceği, davacının yurtdışından gönderdiği ve murisin çektiği paralar var ise, para miktarının ailenin geçimi için gönderilen miktar olup-olmadığı ya da ailenin geçimini aşan miktarda olup-olmadığının değerlendirilip, muris baba K. ile yüklenici A. arasında yapılan 21/08/2000 tarihli adi nitelikteki sözleşmeler, para gönderme ve ödeme dekontları ve vekaletin delil başlangıcı sayılıp-sayılmayacağı değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği-
TBK. mad. 19 uyarınca açılan muvazaa hukuksal nedenine dayalı iptal davasında, davacının icra takibine geçmesi ve aciz belgesi almasına gerek olmadığı- İİK. mad. 277 vd.uyarınca iptal davası açma hakkının, davacının genel hükümlere, muvazaaya dayanarak dava açmasına engel olmadığı- Davacının iddiasını kanıtlaması halinde iddianın taşınmazın aynına ilişkin olmadığı, alacağın tahsiline yönelik bulunduğu da gözetilerek İİK'nın 283/1. maddesi kıyasen uygulanarak iptal ve tescile gerek olmaksızın davacının taşınmazların haciz ve satışını isteyebilmesi yönünden hüküm kurulması gerekeceği- Mahkemenin, "davacının açtığı davanın İİK'nın 277 ve devamı maddelerine dayalı tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu" şeklindeki nitelendirmesi (HMK. mad. 33) hatalı olduğundan, TBK mad. 19 gereğince muvazaalı işlemin var olup olmadığı konusunda toplanan delillere göre karar verilmesi gerektiği- "Aciz vesikası bulunmadığı" gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
Derdestlik dava şartı olduğundan (HMK. mad. 114,1/1), davanın tarafları, davanın konusu ve sebepleri olan bir davanın ikinci kez açılması halinde ikinci davanın açıldığı mahkemenin davanın reddine karar vereceği- Davacı tarafından yapılan takibin borçlusu dava dışı bir başka kişi olup, tasarruf da bu şahıs tarafından değil, borçlu olmayan şirket tarafından yapıldığı, davacının şirket aleyhine açılan alacak davalarının red edildiği, bir alacağının da olmadığı anlaşıldığından, tasarrufun iptali davasının ön koşul yokluğundan reddi gerektiği- Tasarrufun iptali davalarının kabulü halinde, tapunun iptaline gerek olmadan tasarrufun alacaklının takip konusu yaptığı alacak ve ferileri ile sınırlı olarak iptali ile haciz ve satış isteme yetkisi verilmesi gerektiği-
Yurt dışında yaşayan davalı adına kayıtlı ticari takside şoförlük yapan davacının çalışmasının iş sözleşmesine mi yoksa kira sözleşmesine mi dayandığı, burada varılacak sonuca göre iş mahkemesinin görevli olup olmadığı- Davalının yurt dışında yaşıyor olması dikkate alındığında, davacının davalının gözetim ve denetimi altında olduğu, onun emir ve talimatları doğrultusunda ticari taksiyi işlettiği, çalışma saatleri ve çalışma düzeninin davalı tarafından belirlendiği, başka bir anlatımla taraflar arasında iş ilişkisi kurulduğunu gösterir şekilde bir bağımlılık ilişkisi bulunduğunun kabul edilemeyeceği- Aracın ruhsatının devredilmemiş olması ve aracın trafikte davalı adına kayıtlı olmasının taraflar arasındaki ilişkinin niteliğinin tespitinde belirleyici bir kriter olmadığı- Yoklama memuru ile "çalışan-vekil" olarak davacının ad ve soyadı ile imzasının bulunduğu yoklama fişinde, davalının satın aldığı ticari taksi ile ticari taksi faaliyetine başladığı, yanında bir kişinin (davacının) asgari ücretle çalıştığı yazılı ise de, bu belgeyi davacı kendisi imzaladığından, belgenin tek başına iş sözleşmesinin varlığı için yeterli olmadığı- Davacının 07.05.2009-22.11.2010 tarihleri arasında davalının babası üzerinden sigortalı gösterildiği hizmet cetvelinden anlaşılmakta ise de, davalı tanıklarından biri "kamyonette çalışırken kaza yapan davacının sağlık hizmetlerinden yararlanmak için kendisinin sigortalı gösterilmesini talep etmesi nedeni ile sigortalı gösterildiğini, ancak SGK primlerini davacının yatırdığını" belirtmiş olduğundan ve davalı tanıkları "her ay kararlaştırılan kira bedelinin davacı tarafından davalı tanığı olarak beyanı alınan davalının amcasının oğluna verildiğini" beyan ettiğinden, davalıya her ay sabit bir miktarın ödendiği, geri kalan hasılatın davacıya ait olduğu böylesi bir ilişkide kâr ve zararın başka bir anlatımla ekonomik riskin davacı üzerinde olduğu- Taraflar arasında iş sözleşmesinden kaynaklanan bir ilişki bulunmadığı-
Eldeki dava bedele dönüşmekle birlikte dava konusu takip dosyası kesinleşmediğinden, borçlu aleyhine açılan itirazın iptali davası derdest olduğundan ve İİK'nun 281/2 maddesi kapsamında dava şartları yönünden yaklaşık ispat koşulları gerçekleşmediğinden davalı 3. kişinin malvarlığı üzerine konulması istenen ihtiyati haciz talebinin reddinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Taşınmaz alımına ilişkin vekalet verilen davalının eşi tarafından ödemeler yapıldığı, ipoteğin fekkini ilişkin yazıların olduğu, bu para trafiğinin ve yapılan işlemlerin tasarruf tarihi ile uyuştuğu, ipoteklerin kaldırılması için yapılan ödemelerin de taşınmaz bedeli olarak ödenen bedele eklenmesi gerektiği ve bu hali ile bedeller arasında bir mislini aşan farkın olmadığı- Taraflar arasında akrabalık, arkadaşlık vb. gibi bir ilişkinin de ispatlanmadığı, davalı ya da eşi ile borçlu arasında para trafiğini gerektirecek başka bir ilişki de ispatlanmadğı; davacı vekilinin, "bu paranın davalıya satılan eve ilişkin olduğu belli değildir" şeklindeki itirazına itibar edilemeyeceği-
İ.lı işlem hukuksal nedenine ilişkin iddianın yazılı delille kanıtlanması gerektiği- Davacı, açıkça yemin deliline de dayanmadığından davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Aynı mahiyette ve seri niteliğinde bir çok dava sözkonusu olması sebebiyle, davalı ile dava dışı alt işverenler arasındaki ilişkinin kanuna uygun kurulup kurulmadığı ve muvazaaya dayanıp dayanmadığı hususunun mahkeme tarafından yeterli derecede ve her bir davacı açısından ayrı ayrı araştırılıp değerlendirilmesi gerektiği- Her ihalenin sözleşmesi kendi dönemi ve şartlarında değerlendirmeye tabi tutulması gerektiğinden, önceki ihale sözleşmelerinin kanuna uygun kurulmamış olması veya muvazaalı olmasının, sonrakilerin de aynı şekilde kanuna uygun kurulmadığını ya da muvazaaya dayandığını göstermeyeceği- İşin ihale ile alt işverene devrinden sonra bu işte çalışan işçilerin alt işveren işçileri olarak çalışmaya devam etmeleri yada bazı işçilerin davalı ile sulh olmaları tek başına sonraki dönemlerin muvazaalı olduğunun kabulü anlamına gelmeyeceği- Davacı hakkında kesinleşen tespit davasının açıldığı tarihte yürürlükte bulunan hizmet alım sözleşmesinin sona erme tarihine kadar olan süre için fark alacakların hesaplanmasının kesinleşen yargı kararı nedeniyle yerinde olacağı, ancak, söz konusu hizmet alım sözleşmesinin sona ermesinden sonra yapılan hizmet alım sözleşmelerinin muvazaa açısından araştırılması gerektiği-
Davalının 3. kişileri aldatarak alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla, kendi adına açtığı hesaptaki parayı gizlemek amacıyla, hesabı eşi davalı adına açtığı, davalıların kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç doğurmayan bir görünüş yaratmak konusunda anlaştıkları hususunun kanıtlanamadığından nam-ı müstear sebebi ile tasarrufun iptali davasının reddi gerektiği-