Mahkemece, mal rejiminin tasfiyesi hükümleri uyarınca tasfiye alacağının davalı taraftan alınmasına karar verilmesine ilişkin davanın niteliği dikkate alınarak uyuşmazlığın Aile Mahkemesi sıfatı ile görülüp çözüme kavuşturulması gerekirken, Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatı ile karar verilmesinin doğru olmadığı-
Dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden, davanın “muris muvazaası” hukuksal nedenine dayanılarak açıldığı; murisin yeğeni olan davacının yasal mirasçılığı veraset ilamı ile sabit olup, muris muvazaasına dayalı dava bakımından dava ehliyetinin bulunduğu-
Davalı eşin kıdem tazminatını hak ettiği işyerindeki çalışmasını, süresini ve ödenen kıdem tazminat miktarını gösteren belgeler bulunduğu yerlerden getirtilerek, sözü edilen değer tespiti, belirleme ve hesaplamaların yapılabilmesi için gerek görülmesi durumunda konusunun uzmanı bilirkişi veya bilirkişilerden de yardım alınması ve sonucuna göre davacı lehine katılma alacağı hesaplanması gerektiği- Dava; 1086 sayılı HUMK yürürlükte iken açılmış olup, karara bağlandığı tarihte HMK'nın yürürlüğe girdiği; HMK. mad. 448 ve geçici 1. maddesi gereği tamamlanmış işlemlerin etkilenmemesi kaydıyla HMK hükümleri tatbik edileceği; dosyada bulunan cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinin tarihleri itibariyle HUMK yürürlükte iken tamamlanmış olup, HUMK'un 185. madde 2. fıkrası gereği davacı tarafın, davalının rızası olmaksızın davasını genişletemeyeceği veya mahiyetini değiştiremeyeceği-
Artık değere katılma alacağı isteğine ilişkin açılan davada, TMK. mad. 241, HMK. mad. 11/1-b, HMK. mad. 114/ç. m dikkate alındığında, eşin ölümüyle mal rejimi sona ermiş, davanın sağ eş tarafından diğer mirasçılar aleyhine açıldığı, dosya içeriğine ve aksi kanıtlanamayan adres kayıt sistemine göre, ölen eşin son yerleşim yeri Mudanya ilçesi olduğundan somut dava yetkili ve görevli mahkemede açıldığına göre, taraf delilleri toplanarak uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiği- 
Mahkemenin, davacının isteminin yönetim kurulu üyeliğinin devamına ilişkin olduğu yönündeki hukuki tavsifi hatalı olup, açıklandığı üzere davanın kooperatif genel kurul kararlarının iptali istemine ilişkin olduğu, bu durumda, mahkemece, dosya kapsamında yapılan inceleme ve araştırma ile alınan bilirkişi raporları da gözönünde bulundurularak, denetime elverişli bir karar verilmesi gerekirken, hatalı hukuki tavsife dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının değer artış payı ve kişisel mallara ilişkin alacak talepleri hakkında aile mahkemesi görevli olduğu- Mal rejimi eşlerden birinin ölümü sebebiyle sonlanmış ise; dava katılma borçlusu olan ölen eşin davacı dışındaki diğer mirasçılarına karşı açılacağı, mirasçılar arasında ergin olmayan ortak çocuklar varsa oluşan yarar çatışması sebebiyle kendilerine temsil kayyımı atanarak davada temsil edilmesi gerektiği, mirasbırakanın davada yer almayan diğer mirasçılarının zorunlu dava arkadaşı olarak usul ve yasaya uygun biçimde kendilerine dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğinin sağlanması, davaya katıldıkları ve bildirdikleri takdirde delilleri toplanmak suretiyle davaya devam edilmesi gerektiği-
Davalıların ileri sürdüğü murisin banka hesabındaki paranın ölümünden sonra mirasçılar arasında paylaşıldığı davacı tarafından da doğrulandığına göre davacı tarafın katılma alacağı hüküm altına alınırken, banka yazısı ve ekindeki makbuzdan davacıya ödenen miktar da gözetilerek, mükerrer ödemeye yol açmayacak şekilde davacı lehine katılma alacağına hükmedilmesi gerektiği, ayrıca davanın mirasçılar arasında görülmesi nedeniyle, davacı mirasçı sağ eşin mal rejiminin tasfiyesi nedeniyle talep ettiği ve terekeye ait borç sayılan alacak miktarından, davacıda dahil bütün mirasçıların miras payları oranında sorumlu olacakları şekilde karar verilmesi gerektiği-
Öncelikle davanın hak düşürücü süre içinde açılıp açılmadığının belirlenmesi, anılan sürede açılmış ise hile hukuksal nedeni bakımından araştırma ve inceleme yapılması, tarafların bildirdikleri ve bildirecekleri delillerin eksiksiz toplanması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Mal ayrılığı rejimindeki 'katkı payı alacağı' ve edinilmiş mallara katılma rejimindeki 'değer artış payı alacağı TMK m. 227 için, TMK 236/2. maddesi uygulama alanı bulmayacağı, TMK m. 236/2 maddesindeki pay oranının hakkaniyete uygun olarak azaltılması veya kaldırılmasına yönelik karar verilebilmesi için öncelikle, davacının artık değere katılma alacağının yapılan incelemeyle sabit olması gerektiğinden mahkemece yapılması gereken iş; öncelikle davacının alacağının "katkı payı", "değer artış payı" ve "artık değer'e katılma" alacağı olarak bunlardan hangisinin veya hangilerinin mevcut olduğunun araştırılması; "artık değere katılma alacağı"nın mevcut olması durumunda TMK. 236/2 maddesinin uygulama yeri olabileceğinin gözetilmesi ve davacının talepleri de gözetilerek gerçekleşecek sonuca göre bir karar vermesi gerektiği-
Mal rejiminin devamı süresince, bir eşin sahip olduğu edinilmiş malda, diğer eşin artık değerin yarısı oranında katılma alacak hakkı bulunduğu, artık değere katılma alacağı; eklenecek değerlerden (TMK m.229) ve denkleştirmeden (TMK m.230) elde edilen miktarlar da dahil olmak üzere, eşin edinilmiş mallarının (TMK m. 219) toplam değerinden, bu mallara ilişkin borçlar çıktıktan sonra kalan artık değerin (TMK m. 231) yarısı üzerindeki diğer eşin alacak hakkı olduğu (TMK m. 236/1), katılma alacağı kanundan kaynaklanan bir hak olup, bu hakkı talep eden eşin gelirinin olmasına veya söz konusu mal varlığının edinilmesine, iyileştirilmesine ya da korunmasına katkıda bulunulmasına gerek bulunmadığı-Artık değere katılma alacak miktarı hesaplanırken, mal rejiminin sona erdiği sırada mevcut olan malların, bu tarihteki durumlarına göre, ancak tasfiye tarihindeki sürüm(rayiç) değerlerinin esas alınacağı (TMK m. 227/1, 228/1, 232 ve 235/1). Yargıtay uygulamalarına göre, tasfiye tarihinin karar tarihi olduğu-Belirli bir malın eşlerden birine ait olduğunu iddia eden kimsenin, iddiasını ispat etmekle yükümlü olduğu, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen malların onların paylı mülkiyetinde sayılacağı, bir eşin bütün mallarının, aksi ispat edilinceye kadar "edinilmiş mal" olarak kabul edileceği (TMK m. 222)-