İcra Mahkemesine başvuru yaparak finansal kiralama konusu mal üzerinde icra müdürlüğünce uygulanan haczin kaldırılmasını isteyen 3. kişinin şikayet tarihi itibariyle finansal kiralama konusu malların kiracısı durumunda olduğunun belirlendiği, kiracı 3. kişinin, yargılama aşamasında mülkiyete de hak kazandığı değerlendirildiğinde ve bu durumda artık mülkiyeti kaybeden finansal kiralama şirketinin de istihkak davası açamayacağı düşünüldüğünde 3. kişinin şikayette hukuki yararı (korunmaya değer hakkı) bulunduğunun kabulü gerekeceği, dilekçede ileri sürülen vakanın haczi kabil olmadığı (haciz dışı tutulması gerektiği) halde finansal kiralama konusu malların haczedildiği iddiası olduğunun, talebin ise bu mallar üzerine konan haczin kaldırılması talebini içerdiğinin görüldüğü, bu hali ile başvurunun İcra Müdürlüğü tarafından yanlış uygulanan haciz işlemini şikayet olarak nitelendirilmesi ve uyuşmazlığın İİK 16. madde ve devamında düzenlenen şikayet koşullarına göre çözümlenmesi gerekeceği, mahkemece, dava konusu mahcuzun bulunduğu mahalde keşif ve bilirkişi incelemesi yapılarak, Finansal Kiralama Sözleşmesine konu makine ile mahcuzun aynı olup olmadığı (seri no, model yılı vd karşılaştırma yapılmak sureti ile) kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenmesi için ek rapor alınması, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken istihkak davası nitelemesi ile dava tarihinde başvuranın malik olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesinin bozmayı gerektirdiği-
İlk derece mahkemesince "hile" hukuksal nedenine dayalı olarak karar verilmesi üzerine, istinaf başvurusu BAM tarafından esastan inceleme yapılmak suretiyle kabul edilerek davanın reddine karar verilmişse de, o tarihte yürürlükte olan HMK 353/1-a-6 uyarınca, dosyayı mahalline göndermediği görülen BAM'nin ilk derece mahkemesince yapılan hukuki nitelendirmeyi kabul etmiş olduğu- Davacı vekilince "açılan davanın hile hukuki sebebine dayalı tapu iptal ve tescil davası olarak ıslah edildiği" anlaşıldığından, öncelikle davanın TBK 39 gereğince hak düşürücü sürede açılıp açılmadığının belirlenmesi, süresinde açılmış ise hile hukuki nedenine göre tüm deliller değerlendirilerek "temlikin hileli olup olmadığının açıklığa kavuşturulması" ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği- Bölge Adliye Mahkemesince hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- "Davasını tamamen ıslah eden davacının ıslah dilekçesi ekinde dosyaya ibraz ettiği beyan dilekçesindeki maddi vakıaların "inançlı işlem" hukuki sebebine ilişkin olduğu, hukuki sebebi ileri sürülen maddi vakıalar karşısında hâkimin belirleyeceği, ilk derece mahkemesince ön inceleme aşamasında yapılan hatalı hukuki nitelendirmenin bağlayıcı olmayacağı, davacının beyan dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların da inançlı işlem vakıasından öteye gitmediği" görüşünün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Özel hastane/hekim ile hasta arasındaki sözleşmede vekâlet hükümlerinin uygulanması gerektiği, vekâlet sözleşmesinin niteliği gereği sonucun garanti edilmesinin mümkün olmadığı, tedavi yönteminin seçilmesinde hekim serbest ise de, hasta için en emin yolu seçmek zorunda olup, tedavinin doğru olup olmadığının raporda tartışılması gerektiği, hekimin tedavi metodunun seçiminde hastanın özelliklerini göz önünde bulundurması gerektiği, en güvenilir ve en emin metodu tercih etmesi gerektiği, aydınlatma ve hastanın rızasının alınması konusunda da alınan raporun yeterli olmadığı, mahkemece bu rapora dayanılarak karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece öncelikle uygulanan tedavide nadir de olsa görülebilecek olumsuz sonuçlara dair davacının aydınlatılarak uyarılıp uyarılmadığı ve geçerli bir şekilde rızasının alınıp alınmadığı, davalılara yüklenebilecek kusur bulup bulunmadığı, meydana gelen maddi zarar varsa niteliği ve miktarı konularında ayrıca önceki rapora itirazları da değerlendirir biçimde inceleme yapılmak üzere diş hekimliği fakültelerinden seçilecek üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınması ve alınacak raporla birlikte tüm deliller değerlendirilerek manevi tazminat bakımından da sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Yabancı hakem kararının tenfizine ilişkin davada, 21.05.1991 tarihli Resmî Gazete'de yayınlanan 10.06.1958 tarihli 'Yabancı Hakem Kararlarının Tanınması ve İcrası Hakkındaki New York Sözleşmesi'nin uygulanacağı- MÖHUK hükümlerinin ve New York Sözleşmesi'nin yarıştığı durumlarda Sözleşme hükümlerinin uygulanması gerektiği- İlke olarak yabancı hakem kararlarının tenfizi istemlerinde tenfizi istenen kararın şeklî ve maddi anlamda kesinleşmesinin gerektiği- Yabancı hakem kararının tenfizi için, kararın taraflar açısından bağlayıcı hâle gelmiş olması gerektiği- Türk mahkemelerinde açılacak tenfiz davasında, dava dilekçesi ile birlikte hakem kararının onaylanmış aslı veya aslına uygunluğu onaylanmış bir suretinin, hakem kararının dayandığı tahkim şartı veya sözleşmenin usulüne uygun aslı veya aslına uygunluğu onaylanmış bir suretinin, şayet karar ve tahkim şartı ya da sözleşmesi tenfiz ülkesinin resmi dilinde değilse, hakem kararı ile tahkim sözleşmesi veya şartının usulüne uygun ve onaylı tercümelerinin eklenmesinin zorunlu olduğu- Yabancı hakem kararlarının Türkiye’de sonuç doğurabilmesi için o kararın Türk Mahkemelerinde tanınmasına veya tenfizine karar verilmiş olması gerektiği- Tanıma ve tenfiz hakiminin prensip olarak yabancı hakem kararının doğruluğunu inceleyemeyeceği, gerek yabancı karara uygulanmış usul, gerekse kararda yer alan maddi ve hukuki tespitlerin tanıma ve tenfiz hükmünün inceleme konusu dışında olduğu, bu sistemin (revision aufonal) yasağı olarak ifade edildiği, usulde veya kararın hükmünde yapılmış olan hataların tanıma ve tenfiz kararına kural olarak etkili olamayacağı- Hakem kararlarının tenfizi davalarında nispi harç alınacağına dair bir düzenleme bulunmadığından, maktu harç alınması gerektiği-
Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının kesin hüküm hâlini almamış derdest dosyalar yönünden uygulanması zorunlu olduğundan, borçlunun temliknameye dayalı olarak alacağını babasına temlik etmesi işleminin İİK 278/III-1 gereği bağışlama hükmünde kabul edilemeyeceği-Borçlunun temliknameye dayalı olarak alacağını temlik ettiği babası (üçüncü kişi), İİK m. 279/son borçlu oğlunun vaziyetini bilmediğini ispat edemediğinden iptal davasının kabulü gerektiği- Alacağın temliki temlik işleminin dava dışı şirketler ile yapılmadığından, ticari örfe dayalı ödeme olgusunun somut olayda uygulanmasının mümkün olmadığı dava dışı şirketlerin ticari defterleri üzerinde inceleme yapılarak temlik işleminden öncesinde ve sonrasında devam eden bir ilişki olup olmadığının incelenmesine gerekmediği-  Temlik işleminin tarafı dava dışı şirket ile davalı üçüncü kişi olmadığından, bu yönde bir araştırma yapılmasına yer olmadığı ve temlik işleminin İİK m. 280/1 ve 3 gereği de iptale tabî olduğu-
Gecikmiş itirazın ön koşulunun, usulüne uygun bir tebligatın yapılmış olması olduğu- Tebliğ memuru, muhatabın adreste bulunmama sebebini, adresinden geçici mi yoksa sürekli mi ayrıldığını, tevziat saatlerinden sonra adresine dönüp dönmeyeceğini, dönecekse ne zaman döneceğini ilgili kişilerden sorup tespit ve tevsik edilmeden ve haber verilen komşunun kim olduğu açık bir şekilde tespit edilmeden yapılan tebligatın, bu hali ile 7201 Sayılı Tebligat Kanunu'nun 21/1. maddesi ile Tebligat Yönetmeliği'nin 30 ve 35. maddeleri hükümlerine uygun yapılmadığı anlaşıldığından usulsüz olduğu, bu durumda uyuşmazlığın İİK'nın 65. maddesinde yer alan gecikmiş itiraz kurallarına göre değil, 7201 sayılı Kanun'un 32. maddesine göre çözümlenmesi gerekeceği- Borçlunun şikayet dilekçesinde, ayrıca gecikmiş itiraz deyimini de kullanmış olması, HMK’nın 33. maddesi uyarınca hukuki tavsifin hakime ait olması nedeniyle sonuca etkili olmayıp, başvurunun bu hali ile 7201 sayılı Yasa'nın 32. maddesine dayalı tebligat usulsüzlüğü şikayeti olduğu-
İstihkak davasında takip miktarı veya mahcuzun değerinden hangisi az ise, o değer üzerinden nispi harç alınarak ve bu şekilde noksan harç tamamlattırıldıktan sonra karar verilmesi gerektiği-
Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesinin gerekçeli kararında; takip dayanağının, 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nun 35/A maddesinde düzenlenen “uzlaşma tutanağı” niteliğinde olduğu değerlendirilerek, tutanağın karşılıklı edimler yüklediği ve şarta bağlı düzenlenmeler içerdiği gerekçesiyle İİK’nın 38. maddesi kapsamında belge olmadığından bahisle takibin iptali gerektiği sonucuna varılmış ise de, somut uyuşmazlıkta, takip konusu yapılan ............ Sulh Hukuk Mahkemesinin .............. sayılı kararının, 08.02.2019 tarihli arabuluculuk anlaşmasının, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu’nun 18/3. maddesinde belirtildiği üzere arabuluculuğa ve cebri icraya elverişli olduğundan bahisle, arabuluculuk anlaşma tutanağına icra edilebilirlik şerhi verilmesine ilişkin olduğunun görüldüğü, buna göre Avukatlık Kanunu’nun 35/A maddesinin somut uyuşmazlıkta uygulama yerinin olmadığı, o halde, Bölge Adliye Mahkemesince, şikayetin, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu kapsamında incelenmesi suretiyle oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Davalı iş sahibi, sözleşmenin 25. maddesinde kararlaştırılan devir yasağı nedeniyle temlik alacaklısı yeni davacının kendisinden talep edebileceği alacağın bulunmadığını kanıtladığından, mahkemece sözleşmede temlik yasağı olduğu gerekçesiyle davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddine dair verilen direnme kararı usul ve yasa hükümlerine uygun olduğu-
HMK.'nin 33. maddesi uyarınca hukuki tavsif hakime ait olduğu, hakimin bir davada sadece tarafların ileri sürdükleri maddi vakıalar ve netice-i taleplerle bağlı olup, dayandıkları kanun hükümleri ve onların hukuki tavsifleri ile bağlı olmadığı, şikayetçi borçlu taraf, dosya borcunu karşılayacak tutarda nakdi teminat nedeniyle hacizlerin kaldırılmasını talep ettiğinden hacizlerin hangi aşamada ve dolayısıyla niteliklerinin ne olduğunu önemi bulunmadığı, tehiri icra kararı almak üzere icra müdürlüğü tarafından mehil verilebilmesi için yatırılan nakdi teminat ödeme yerine geçmez ise de, borçlu tarafından yatırılan teminatın, yatırıldığı tarih itibari ile icra takip dosyası alacağını tüm fer’ileri ile birlikte karşılaması halinde, mevcut hacizlerin aşkın hale geleceği, hacizlerin devam etmesi İİK.'nin 85/son maddesiyle de bağdaşmayacağından şikayetin kabulüne karar verilmesi gerektiği-