Çekte lehtarın yazılıp yazılmamasının gerçek veya tüzel kişiliğe sahip olup olmamasının önemsiz olduğu (Bu durumda, çekin «hâmiline» düzenlenmiş sayılacağı)-
Keşide yerinin «K.Tepe» şeklinde kısaltılması halinde belirgin bir keşide yeri ifade edilmemiş olduğundan dayanak belgenin çek niteliğinde sayılmayacağı ve takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği-
El yazısıyla atılacak imzanın ne şekilde olacağı konusunda ayrı bir şekil koşulu bulunmadığı, kişinin kendisine özgü, belirli karakterleri içeren sembolleri belirterek ya da ad ve soyadını -imza atmak amacıyla- yazarak imzasını atabileceği–
Çekin ibraz şerhinde «ibraz tarihi»nin bulunmaması halinde, çekin çek niteliğini kaybedeceği ve düzenlenen belgenin «adi havale» niteliğini taşıyacağı—
Yabancı para alacağına dayalı takiplerde alacaklının «tahsil (fiili ödeme) tarihindeki kur üzerinden» ödeme yapılmasını istemiş olması halinde; vâde tarihi bulunan senetlerde «vâde tarihinden tahsil tarihine kadar» vâde tarihi bulunmayan senede dayalı takiplerde ise, «takip tarihinden tahsil tarihine kadar» ‘yabancı para faizi’ (3095 s. K. 4/a) talep edilebileceği (yani devlet bankalarının o yabancı para ile açılmış bir yıl vâdeli mevduat hesabına ödediği en yüksek faiz oranına göre faizin hesaplanması gerekeceği)—
Çekteki ibraz kaşesinin altında bir tarih bulunmaması halinde, geçerli bir ibrazdan bahsedilemeyeceğinden -TTK. 708 (şimdi; Yeni TTK. mad. 796) ve 720 (şimdi; Yeni TTK. mad. 808) uyarınca- hamilin bu çeke dayanarak takipte bulunamayacağı—
Takip talebinde takip konusu yabancı para alacağının Türk parası karşılığı gösterilmiş olmasına rağmen, buna ilişkin (işlemiş) faizin Türk parası karşılığının gösterilmemiş olması halinde, icra mahkemesince faize ilişkin takibin iptaline karar verilmesi gerekeceği–
Çekin «ileri tarihli çek» olarak düzenlenebileceği (Çeke, «düzenlendiği tarihten sonraki bir tarihin» keşide tarihi olarak atılabileceği)—
Arkasındaki yazıdan «kaparo» olarak düzenlendiği anlaşılan bononun, «kayıtsız şartsız borç ikrarını» içerdiği kabul edilemeyeceği—
«Kefil» sıfatıyla senet bedelini ödeyen müşterek borçlunun ancak senet bedelinin yarısını diğer (asıl) borçludan -«kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile» değil- «genel haciz yolu ile» takip yaparak isteyebileceği—