Dava, kira alacaklarının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine ilişkin itirazın iptali talebine ilişkindir. Kiralananın tahliye ve teslim edildiğinin kabulü için fiilen boşaltılması yeterli değildir; anahtarın da teslimi gerekir. Tahliye tarihi taraflar arasında ihtilaflı ise kiracı, “kiralananın fiilen boşaltıldığını ve anahtarın teslim edildiğini” ispat etmek zorundadır. Kiracı, “taşınmazı tahliye ettiğini” ispat edemezse, kiralayanın bildirdiği tahliye tarihi esas alınmalıdır. Kiralananın anahtarının teslimi, hukuki işlemin içerisinde yer alan maddi vak’a olmakla birlikte, kira sözleşmesinin feshine yönelik hukuki sonuç doğurduğundan, ne şekilde ispatlanacağı hususu yıllık kira miktarı dikkate alınarak HUMK’un 228. maddesi kapsamında değerlendirilmelidir. Yıllık kira miktarı, senetle ispat sınırının üstünde ise ve kiraya verenin açık rızası yoksa teslim ancak senetle ispat edilebilir. Kiraya veren “anahtarı teslim almaktan kaçınıyorsa”, kiracının mahkemeye başvurup tevdi mahalli
Sözleşmelerin nispiliği ilkesi gereği, davacı yanın hastaneye isimlerinin konulmasına dair hükmün uygulanmasını, ancak düzenlenen sulh sözleşmesinin tarafı olan dava dışı Vakıftan isteyebileceği-
Kira parasının miktarının ispatı davacıya, ödendiğinin ispatı ise davalıya düşer; kira bedellerine ilişkin olarak yargılamada davacı tarafından davalıya yemin teklif edilmiş ve davalı, davacı ile 2005 yılı için 180 TL, 2006 yılı için 200 TL, 2007 yılı için ise 220 TL üzerinden anlaştıklarına yemin ettiğine göre mahkemece kira alacağına hükmedilirken bu bedeller doğrultusunda hesaplama yapılması gerekirken 2005 yılı için 270 TL, sonraki yıllar için ise 300 TL üzerinden hüküm kurulmasının doğru görülmediği-
Kefilin, kefalet limitiyle sınırlı olarak kendi temerrüdünün hukuki sonuçlarından sorumlu olduğu-
Kira tespiti davasının taraflar arasında kira parası çekişmeli olduğuna göre, fiilen ödenen kira bedelinin farklı olması tespitin istenmesine engel olmadığından mahkeme çekişmeli olan kiranın gerçekte olması gereken miktarını tespit durumunda olduğuna göre, davacılar tarafından artış şartı bulunmayan kira sözleşmesine dayanılarak kira parasının tespitinin istenmesinde hukuki yararın bulunduğu-
Kalabalık olduğunu gördüğü ortamda, kasadaki paraları vezne camının hemen önünde herhangi bir önlem almadan sayması davalı­nın bölüşük kusurunu oluşturup, kendisine doğru uzanan eli tutması veya elindeki para­ları uzaklaştırması gereken davalının çok dalgın bir biçimde para sayma işlemine de­vam ettiği sonucuna varıldığından, somut olayın özelliğine göre davalının kusursuz ol­duğunun kabulü doğru olmadığından davanın reddi amacıyla yazılan gerekçede yer alan olgular davalı yararına Borçlar Yasası 'mn 43. ve 44. maddeleri gereğince bir indirim nedeni sayılabilirse de davalının sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırabilecek nitelikte olmayacağı-
Haksız eylem tarihinde tümüyle ödenmesi gereken zararın bir kısmının olay tarihinde ödenmiş olması haksız fiil sorumlusunun temerrüdünü ortadan kaldırmayacağı gibi, yasal olarak ödenmesi gereken bu miktarın, açıklanan özellikleri karşısında, güncellenerek tazminat bedelinden indirilmesi de düşünülemeyeceği-
Davacı tarafından imzalanmadığı yargı kararı ile belirlenen tahliye taahhüdü dayanak alınarak yapılan icra takibi ve açılan tahliye davası nedeniyle davacının, manevi yönden etkilenmesi ve maddi olarak da zaman, emek ve para harcaması yaşamın olağan akışına uygun olduğundan davalının belirlenecek maddi ve takdir edilecek manevi tazminat ile sorumlu tutulmasının gerekeceği-
Tapu kaydı kapsamına göre, dava konusu parseller üzerine konulan satış vaadi şerhinin 26.02.2007 tarihinde terkin edildiğinin anlaşılması karşısında, davanın konusuz kaldığının kabulü ile Hukuk Genel Kurulunun onama kararının kaldırılması ve yerel mahkemece bu yeni duruma göre karar verilmek üzere direnme kararının salt bu nedenle bozulmasının gerekeceği-
Şofbeni davacıya satan İ. Ş.’ün montajla ilişkisinin olmadığı, montajı yapan diğer davalılarla bir bağlantısının bulunmadığı, şofbende teknik bir arızanın söz konusu olmadığı, hasarın tamamen montajı yapan davalılar A. O. V. ile A. N.'ın kötü malzeme kullanması ve özenli iş yapmamalarından kaynaklandığı anlaşılmakla, davalı İ. Ş. yönünden davanın reddinin gerekeceği-