Mahkemece, sahtecilik iddiasının açıklığa kavuşturulması bakımından, öncelikle davacının, çeşitli resmi ve özel kurumlarda bulunan imza ve yazılarının havi belgelerinin temin edilmesinin resmi görevliler ve ilgililer hakkında soruşturma yapılmış ise, soruşturma evraklarının merciinden istenmesi, davacının tatbike esas alınan imza örnekleriyle birlikte dosyanın kül halinde Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmesinin, Fizik ve Grafoloji İhtisas Kurulundan, çekişmeli taşınmazlara ilişkin resmi satış senedindeki imza ve yazının davacıya ait olup olmadığı hususunda rapor alınmasının, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, hasıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulmasının gerektiği-
3402 sayılı Kadastro Yasası'nın 16.maddesi gereğince, hizmet malları ilgili kamu tüzel kişiliği adına tespit edileceği; mera, yaylak, kışlak gibi kamunun yararlanmasına tahsis edilen taşınmaz mallar sınırlandırılır ve özel siciline yazılacağı; aynı Yasa'nın 16/C maddesi uyarınca da, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve tarıma elverişli olmayan yerlerin tescil ve sınırlamaya tabi olmadığı; bu gibi yerlerin tasarrufunda, el değiştirme ve kazanımında iyi niyetin söz konusu olamayacağı kararlık kazanmış yasal ve yargısal uygulamalar gereği olduğu-
Davalının tapu kütüğündeki tescile dayanarak iyiniyetle elde ettiğini taşınmazı, davacılar ile kayıt maliki Ş. arasında görülen davalardan son kayıt maliki davalının bihaber olması hayatın olağan akışına ters düşeceği- Davalı M.'un keyfiyeti bilen ve bilmesi gereken konumda olduğu buna istinaden de iyiniyet savına değer verilemeyeceği- Mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği-
Bilindiği üzere ve kural olarak, ham toprak niteliğinde tespit ve tescili yapılan bir yerin koşulları gerçekleştiğinde zilyetlikle iktisabı olanaklıdır. Bunun için tespit tarihinden önceki en az 20 yıllık sürenin aralıksız ve çekişmesiz olarak ilgilisi lehine gerçekleşmesi gerekir. Dava konusu yer davacı tarafından ekonomik amaca uygun olarak tarımsal faaliyetlerde kullanılmadığı dinlenen davacı ve davalı tanıkları ile ziraat bilirkişisi raporunda belirlenmekle davacının davasının reddine karar verilmek gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmasının hükmün bu nedenle bozulmasına sebep olacağı-
Taksim iddiası davalı ile yargılama sırasında davaya dahil edilen kök murisin diğer mirasçılarının da kabulünde olduğundan çekişme konusu taşınmazın tapusunun iptali ile miras bırakan mirasçıları olan davacılar adına tesciline karar verilmesi gerekeceği-
Somut olayda, temlikten kısa bir süre sonra eldeki davanın açıldığı, dava açıldıktan 3 gün sonra dava konusu taşınmazın dahili davalı E.diz'e devredildiği, davacı ipotek yapmak istediği halde iradesi fesada uğratılarak (hileye düşürülerek) işlemin satış şeklinde yaptırıldığı, ikinci el konumundaki E.diz'in tüm bu işlere aracılık eden E. ve E. kardeşlerden E.'ın avukatı olduğu, dahili davalının 11.02.2002 tarihinde taşınmazı edindiği halde taşınmazda oturmayı sürdüren davacıya ne bir ihtarname keşide ettirdiği, ne de taşınmazı tahliye etmesi hususunda bir dava açtığı, bu durumun hayatın olağan akışına aykırı olduğu, bu anlatımlar karşısında dahili davalı E.diz'in durumu bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda olup TMK'nun 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı sonucuna varıldığı-
Yargılama harç ve giderlerinin, kural olarak davada haksız çıkan yani aleyhine hüküm verilen tarafa yüklendiği- Adli yardım talebi kabul edilen davacının açtığı davanın reddedildiği gözetilerek yaptığı yargılama giderleri ve davalı yararına avukatlık ücretinden sorumlu tutulmasına karar verilirken yargılama harcından sorumlu tutulmamasının kamu düzenini ilgilendirip, red harcına da hükmedilip bunun da davacı tarafa yükletilmesinin gerektiği-
Dava tereke adına açılmadığına göre, dava dışı mirasçının dahil edilmek suretiyle davanın sürdürülebilme olasılığı bulunmadığından pay oranında açılan davanın reddine karar verilmesinin yerinde olduğu-
Yurt dışında yaşayan davacının Türkiye'deki taşınmazların rayiç değerini bilmemesinin olağan karşılanması, taşınmazın bulunduğu mahallenin muhtarı olan aynı zamanda emlak alım satımı ile ilgilenen H.'in davacının bu tecrübesizliğinden yararlanarak gerçek değerinin altında bir bedelle bu taşınmazı elde ettiği- İlk el konumundaki H.'e yapılan temlikin gabin nedeniyle geçersiz olduğu- H. ile N. arasındaki işbirliğinden dolayı N.'ın da iyiniyetli olmadığının açık olması sebebiyle davanın kabulünün gerektiği-
Tapu siciline iyiniyetle güvenerek ayni hak kazanımında tarafların küçük sayılabilecek bir muhitte yaşamaları edinenin aynı taşınmazda daha önceden payının ve bu paya karşılık kullandığı yerinin bulunması ve taşınmazı iyi bilmesi sırf bu nedenle bile iyiniyetli sayılamayacağı-