Davalıların üzerine yolsuz tescille geçirdikleri taşınmazın mülkiyetini kazanamayıp, davacının bu taşınmazın mülkiyetini tapu kütüğündeki tescile güvenerek iyiniyetle kazandığı ve bu kazanımının korunacağı-
Davalı H. ile davalı K. arasındaki beşeri ilişkilerin yoğunluğu gözetildiğinde, davalı H.'nin, Türk Medeni Kanununun 1024.maddesi hükmü uyarınca başlangıçta yapılan muvazaalı işlemi bilen ve bilmesi gereken kişi konumunda bulunduğu; H.'nin edinmesinde iyiniyetli olmadığı, Türk Medeni Kanununun 1023.maddesi koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Kadastro tespit tarihinden önce ölen murislerinden kalan tereke üzerinde davacılar, kendi miras payları yönünden iptal ve tescil isteğinde bulunmuş iseler de, murisin tespit tarihinden önce öldüğü gözetildiğinde, tutanağın kesinleştiği tarih ile davanın açıldığı tarih itibariyle 3402 sayılı Kanunun 12/3 maddesinde öngörülen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtiğinden bu parseller bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin hükmün bozulmasına neden olacağı-
Tapu siciline güven ilkesinden ancak ikinci el konumunda ve iyiniyetli olan kişiler yararlanabilir bu sebeple hüküm kurulurken iyiniyetin ayrıntılı bir incelemeye dayalı olarak tespit edilmesi gerekeceği-
Kanunun, aile konutu üzerinde hak sahibi olan eşin konutla ilgili tasarruflarını diğer eşin açık rızasına bağladığı ve konutun, diğer eşin açık rızası bulun­maksızın devri halinde, rızası gereken eşin, bu tasarrufun iptalini, konut, bu niteliğini yitirmedikçe, evlilik birliğinin devamı süresince isteyebileceği, devir işlemi, davacı eşin açık rızası olmaksızın yapıldığından geçersiz olduğu ve devralanın bu taşınmazın aile konutu olduğunu ve devredenin evli olduğu­nu bildiği anlaşıldığından iyi niyetli sayılamayacağı ve kazanımı korunamayacağı-
Davalının çekişmeli taşınmazı hazine tarafından yapılan ihale sonucu satın aldığı, satın aldığı tarih itibariyle taşınmaz kayıtlarında hangi bir şerh bulunmadığı, taşınmazın belirlenen rayiç bedelini hazineye ödediği, tapuya güven ilkesi gereğince bu davalının iyiniyetli üçüncü kişi konumunda olduğu ve tazminattan sorumlu tutulamayacağı-
İ. sözleşmesi inananla inanılan arasında yapılan , onların hak ve borçlarını belirleyen, inançlı muamelenin sona erme sebeplerini ve devredilen hakkın inanılan tarafından inanana geri verilme (iade) şartlarını içeren borçlandırıcı bir muamele ve bu sözleşme, taraflarının hak ve borçlarını kapsayan bağımsız bir akit olup, alacak ve mülkiyetin naklinin hukuki sebebini teşkil edeceği-
Davalının kötüniyetli malik olduğu kanıtlanmadığından mahkemece tapu iptali ve tescil davasının reddolunması gerekeceği, araçla ilgili talepte de; trafikte kayıtlı olan aracın kaydında düzeltme yapılması idari nitelikteki bir işlem olduğundan bu husustaki uyuşmazlığın idari yargı yerinde giderilebileceği-
İntifa hakkını üzerinde bırakan murisin davalı H. ile ölene kadar çekişmeli taşınmazı birlikte tasarruf ettikleri, davalı N.'nin H.'nin yakını olduğu, son resmi akitten önce muris ile davalı N. arasında tapu işlemleri takip sözleşmesi adı altında çekişme konusu taşınmazın 15.000,00 TL bedelle satışının kararlaştırılması gibi nedenlerle taşınmaz hakkında murisin hala belirleyici davranışlarda bulunduğu tanık beyanları ile birlikte değerlendirildiğinde davalı N.'nin TMK nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı-
Kural olarak ilk el durumunda olan kişi bakımından iyiniyet araştırmasına gerek olmadığı; ancak, edinen kişinin ikinci el konumunda bulunması ve kazanımının iyiniyetli olması durumunda TMK'nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanacağı ve kişi üzerindeki sicil kaydının korunacağı-