Davacının dava konusu taşınmazın satışı hususunda bilgi sahibi olduğu, taşınmazın satışından elde edilen paranın bir kısmının satışın gerçekleştiği gün adına açılan banka hesabına yatırıldığı, aynı gün bu hesaba yatan para üzerinde davacı kadının satışa rıza anlamına gelir nitelikte tasarruf işlemlerinin bulunduğu anlaşılmakta olup; taşınmazın satışına ilişkin işlemden önce taşınmanın tapu kütüğünde "aile konutu" olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığından davalının satışa ilişkin kazanımı iyiniyetli ise korunması gerekeceği-
Davaya konu taşınmazın satın alındığı tarihten satıldığı tarihe kadar geçici süre de olsa aile konutu olarak kullanıldığının ispat edilemediği, bu nedenle tapu iptali tescil ve aile konutu şerhi talebinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Sahte nüfus cüzdanı kullanılmak suretiyle elde edilen sahte vekaletnameye dayalı olarak tapuda yapılan satış işleminde, 3. el konumunda olan davacının yapılan temlik işleminde iyiniyetli olmadığı ve bu nedenle 4721 sayılı TMK.nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı, kendi kusurlu durumu nedeniyle davacının TMK.nun 1007. maddesi uyarınca devletin kusursuz sorumluluğuna dayalı olarak tazminat isteyemeyeceği-
Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınması gerekeceği-
Taraflardan her birinin hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlü olduğu, ipotek tesisine ilişkin işlemden önce taşınmazın tapu kütüğünde "aile konutu" olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığı, bu durumda davalı bankanın ipoteğe ilişkin kazanımı iyi niyetli ise korunacağı- Davacının lehine ipotek tesis edilen davalı bankanın kötü niyetli olduğunu kanıtlayamadığı-
Taşınmazın tapu kaydı üzerine ipotek tesis edildiği tarihte, tapu kütüğünde "aile konutu" olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilen üçüncü kişinin kazanımının iyiniyetli olması halinde korunacağı-
Davacıların murisi ile davalının eşinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesini birlikte imzalamaları, taşınmazın dava dışı kişi ve davalının eşinin el değiştirmeleri sonucu en son davalıya dönmüş olması, Bandırma İlçesindeki inaşat sektörünün ulaştığı seviye, taşınmaz alım satımlarının yoğunluğu dikkate alındığında gerek dava dışı kişinin, gerekse davalının kendilerine devir yapan tapu malikinin gerçek hak sahibi olmadığını bilebilecek durumda bulundukları, diğer anlatımla yükleniciye yapılan temliki ve yüklenicinin arsa sahiplerine karşı yüklendiği edimi ifa etmediğini ve dolayısıyla hak sahibi olmadan temlikte bulunduğunu bilmesi gereken kişiler oldukları, kaldı ki dava dışı kişinin 08.05.2012 tarihli oturumda tanık sıfatıyla verdiği ifadesinde davacılar murisi ile davalı şirket yetkilisi arasındaki anlaşmadan haberdar olduğunu beyan ettiği, dolayısıyla TMK'nın 1023. maddesindeki iyiniyet kuralından faydalanmalarının mümkün olmadığı sonucuna varılması gerektiği-
"Kötü niyet iddiasının def'i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı-
İyiniyetin varlığı asıl olduğuna göre ipoteğe ilişkin kazanımın kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğünün bunu iddia edene düşeceği-
Vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil davasında; ikinci el konumunda ki davalının, taşınmazı edinmesinde iyi niyetli olup olamadığı yönünde yeterli araştırma yapılmadığı, kötü niyetli olarak taşınmazı satın aldığı konusunda delil bulunmadığı, iyi niyetli üçüncü kişi durumunda olduğu gerekçesiyle hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olmasının hatalı olduğu, iyiniyetli olup olmadığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde açığa çıkartılmasının zorunlu olduğu-