Tebligatta muhatapların adreste bulunmama sebepleri gösterilmediği gibi, tebligatı alan kişi ile aynı çatı altında oturup oturmadığının da belirtilmediği; tebligatın çıkarıldığı kişi ile, tebliğ alan kişinin 1980’li yıllarda birlikte çalıştıkları, ancak aynı konutta oturmadıklarına ilişkin beyanı da dikkate alındığında Tebligat Kanunu hükümlerine göre, yapılan tebligatların geçersiz olduğu anlaşıldığından kesinleşmiş bir kamulaştırmadan söz edilemeyeceği- 7201 s. K.'nun 5.maddesi ile, 2942 s. Kamulaştırma Kanunu'na eklenen ek 2. madde ve bu hükmün devam eden davalarda uygulanacağına dair aynı Yasanın 7. maddesi ile 2942 s. K.'a eklenen geçici 15. madde hükümlerine göre Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yasal hasım olduğu gözetilerek işlem yapılması gerektiği-
Muhatap yerine tebliğ yapılacak kişinin muhakkak muhatap ile birlikte oturması gerektiği- Muhatap yerine kendisine tebliğ yapılacak kişinin görünüşüne nazaran 18 yaşının altında olmaması ve bariz şekilde ehliyetsiz olmaması gerektiği-
Davacı ile tebliğ yapılan ve yeğeni olduğu belirtilen kişinin aynı konutta yaşamadıkları anlaşıldığından yapılan tebligatın usulüne uygun olmadığı-
Tebliğ anında borçlunun adresinde bulunup-bulunmadığı tespit ve tevsik edilmeden muhatabın sürekli ikamet eden eşi olduğunu beyan eden kişiye yapılan tebligatın usulsüz olduğu-
6183 s. K. uyarınca gönderilen ödeme emrinin "usulsüz" tebliğ edilmesi halinde, bu konuda, İİK.'da olduğu gibi, tebligata dair şikâyeti imkanı bulunmayan borçlunun "ödeme emrinin iptali" için açtığı davanın hak düşürücü sürede olduğunun kabulü gerektiği- Usulsüz tebligatın mahkemece re'sen dikkate alınmaması durumunda, adil yargılanma hakkının ihlal edilmiş olacağı-
Kolluk araştırmasına göre davacı ile tebliğ yapılan kişinin aynı avluya bakan farklı konutta oturduklarının belirlenmesi karşısında duruşma davetiyesinin davacıya yasanın öngördüğü biçimde tebliğ edilmediğinin anlaşıldığı- Davacıya yenileme duruşma davetiyesinin usulüne uygun biçimde tebliğ edilmediği ve dolayısıyla HMK'nın 150/1. maddesindeki koşullar oluşmadığı halde, duruşmaya gelmediğinden bahisle dosyanın işlemden kaldırılmasına ve daha sonra da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Usulsüz tebliğ işlemine ilişkin şikayetin öğrenildiği tarihten itibaren 7 gün içerisinde icra mahkemesine yapılması gerektiği-  Borçluya yapılan ödeme emri tebliğ işleminin usulsüz olduğu gözetilerek, borçlunun usule aykırı tebliği öğrenme tarihi olarak beyan ettiği tarihin ödeme emrinin tebliğ tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği-
Borçluya yapılan satış ilanı tebligatı Bölge Adliye Mahkemesi’nin de kabulünde olduğu gibi usulsüz ise de, düzeltme ilanının, borçluya, ‘’muhatabın o anda işte olması sebebiyle muhatap yerine aynı konutta oturduğunu beyan eden eşine‘’ şerhi ile 17.05.2018 tarihinde 7201sayılı Tebligat Kanunu’nun 16. maddesi ve Tebligat Yönetmeliği'nin 25. maddesine göre usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, şikayete konu ihalenin ise 12.06.2018 tarihinde yapıldığı, ihale tarihi ile satış ilanı tebliğ tarihi arasında, borçlunun satışa hazırlanabilmesi, kendince gerekli duyuruları yapabilmesi ve daha fazla müşteri bulabilmesi için gerekli makul süre bulunduğu görülmekle ve satış kararına uygun olarak tirajı 50.000'in üzerinde olan bir gazetede satış ilanının yayınlandığı ve şikayet dilekçesinde ileri sürülen diğer fesih nedenlerinin de yerinde olmadığı anlaşıldığından istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekeceği-
Tebligatın aynı konutta birlikte oturan kişiye yapılması gerektiği, tebligatın yapıldığı tarihte bu kişinin okuma yazma bilip bilmediği, tebligatı alan kişinin imzasına itiraz ediliyorsa imza incelemesi de yapılmak ve taraflardan delilleri sorulmak suretiyle vakıa olarak incelenerek sonucuna göre tebligatın geçerli olup olmadığının tespit edilmesi gerektiği-
Emniyet Müdürlğü’nce yapılan araştırma sonucu düzenlenen tutanağın incelenmesinde; borçlunun, şikayete konu tebligatın yapıldığı adrese zaman zaman geldiği, ancak tekrardan ayrıldığı, uzun zaman gelmediğinin tespit edildiğinin belirtildiğinin, mahkemece dinlenen tanık beyanlarında da, borçlu ile eşi arasında sıkıntılar olduğunun ve bir süre ayrı yaşadıklarının, daha sonradan barıştıklarının ifade edildiğinin, ancak dosya kapsamında borçlu ve eşi arasında mahkemece verilmiş bir ayrılık kararının bulunmadığının anlaşıldığı, o halde, ilk derece mahkemesince, borçlunun tebliğ tarihi itibariyle eşi ile ayrı yaşadığı hususunda mahkemece verilmiş bir ayrılık kararı bulunmadığı ve tebliğ işleminin şeklen Tebligat Kanunu’nun 16. maddesine uygun olduğu nazara alınarak, şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi gerekirken, zabıta araştırması ve tanık beyanları ile sonuca gidilerek şikayetin kabulüne karar verilmesinin isabetsiz olduğu-