Borçlu şirketin, tasfiye haline girdiği ve borçlu şirkete, takipte ipotek borçlusu olan şahsın tasfiye memuru olarak atandığı, borçlu şirket adına tasfiye memuru sıfatı ile atanan kişiye çıkartılan satış ilanı tebliğ işleminin, muhatabın orada bulunup bulunmadığı tespit edilmeden yapılmış olması nedeniyle usulsüz olduğu görülmekle birlikte, borçlu şirketin adresinde, tasfiye memuruna yapılmış bir tebliğ işleminin de bulunmadığı, bu durumun ihalenin feshi sebebi olduğu- İhalenin feshi istemi, borçlu şirket adına tasfiye memuru tarafından yapılmış olup, adı geçenin kendi adına şikayet başvurusu bulunmamasına rağmen mahkemenin karar başlığında tasfiye memurnun şikayetçi olarak yazılmasının hatalı olduğu, o halde İlk Derece Mahkemesi’nce; borçluya yapılan satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğunun kabulü ile şikayete konu ihalelerin feshine karar verilmesi gerekeceği-
Davacıya satış ilanının "Gösterilen adreste muhatabın ... gittiğini beyan eden aynı hanede sakin tebliğe ehil annesi ........ imzasına tebliğ edildi" şerhiyle tebliğ edildiğinin görüldüğü, bu haliyle meşruhattaki ''gittiği'' ifadesi ile muhatabın adreste bulunmadığı tespit edilerek tebellüğe ehil olduğu belirtilmek suretiyle davacının annesine yapılan satış ilanı tebliğ işlemi Tebligat Kanunu'nun 16. maddesi ile Tebligat Kanunu'nun Uygulanmasına Dair Yönetmeliğin 25. maddesine uygun olduğu- Satış ilanının davacıya usulüne uygun olarak tebliğ edildiği, kıymet takdirinin düşük olduğuna dair iddiaların en geç satış ilanının tebliğinden itibaren süresi içinde ileri sürülmesi gerektiği, re'sen incelenmesi gereken hususlarda da ihalenin feshini gerektiren bir nedenin bulunmadığı anlaşıldığından, ilk derece mahkemesince ihalenin feshi şikayetinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Şikayetçi borçlu adına çıkarılan satış ilanının “Adreste aynı konutta oturan eşi ... imzasına tebliğ edildi” açıklaması ile Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine göre tebliğ edildiğinin ancak tebliğ memurunca muhatabın o sırada orada bulunmadığının belirlenmediğinin görüldüğü, buna göre muhatabın adreste bulunup bulunmadığı tespit edilmeksizin aynı konutta beraber oturan kişiye yapılan tebliğ işleminin 7201 sayılı Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine aykırı olmakla usulsüz olduğu-
Borçluya yapılan satış ilanı tebliğine ilişkin tebliğ mazbatasında, "muhatabın adreste bulunmaması, dışarıda olması sebebiyle muhatap yerine, muhatap ile aynı konutta ikamet ettiğini beyan eden, görünüşüne göre 18 yaşını bitirmiş ve ehil olan gelini imzasına tebliğ edilmiştir" açıklaması ile ilgili tarafından imzalandığı, anılan tebligatın bu haliyle Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine göre usulüne uygun olduğu- Şikayetçi borçluya yapılan satış ilanı tebligatının usulüne uygun olduğundan ve başkaca fesih nedeni de bulunmadığından şikayetin reddine karar verilmesi gerektiği-
Tebligat Kanunu'nun 16. maddesine göre tebliğ edilmek istenildiği anlaşılan tebliğ mazbatasının incelenmesinde, tebliğ memurunca, anılan mevzuat gereği, ödeme emrinin muhatap borçlunun adreste bulunup bulunmadığı ve muhatap yerine tebliğ yapılan şahsın tebellüğe ehil olduğu tespit ve tevsik edilmeksizin doğrudan aynı konutta muhatapla birlikte sakin ikamet eden açıklaması ile babası olduğunu beyan eden...’ya tebliğ edildiğinin görüldüğü, bu durumda yapılan tebligatın usulsüz olduğu- Tasarrufun iptali davalarında, hüküm kesinleşmeden de alacaklının ilamlı icra yoluna başvurabileceği, karara karşı kanun yoluna başvurulmuş olmasının kural olarak ilâmın icrasını durdurmayacağı, ayrıca ilamlı takibe konu edilen icra emrinin tebliğ edilmesinin gerekçeli kararın tebliğinin usulsüz olduğunu da bertaraf etmeyeceği, o halde mahkemece, davalı ...’ye yapılan gerekçeli kararın tebliğ işleminin usulsüz olduğu gözetilerek, borçlunun usule aykırı tebliği öğrenme tarihi olarak beyan ettiği tarihin gerekçeli kararın tebliğ tarihi olarak kabul edilerek buna göre süresinde yapılan itirazlarının esası incelenerek oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Muhattapların adreste bulunmama sebebi araştırılmadan doğrudan daimi çalışanlara yapılan tebligatın geçersiz olduğu-
Kanun ve yönetmeliğin gösterdiği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatın geçerli sayılmayacağı- Tebliğ memurunun, muhatabın adreste bulunmaması hâlinde, "hangi sebeple adresten geçici olarak ayrıldığını", beyanda bulunanın adı ve soyadı ile sıfatını tebliğ tutanağına yazarak tebliğ tutanağını beyanda bulunana imzalatmak suretiyle tebliğ edilerek evrakı beyanda bulunan kişiye vermesi gerektiği- Mahkeme kararının tebliğine ilişkin olarak, davalı vekili adına çıkartılan tebliğ mazbatasının üzerindeki bilgiye göre," muhatabın aynı adreste birlikte çalışan/sakin ... imzasına tebliğ edildiği" belirtilmesine rağmen; "vekilin tebligat sırasında adreste bulunmama sebebi" tebliğ mazbatasına yazılmamış olduğundan, davalıya yapılmış usulüne uygun bir tebligattan söz edilemeyeceği- "Daimi memur veya çalışanların muhatap adına tebliğ evrakını alma ve tebellüğ etme yetkilerinin ancak muhatabın tebliğ sırasında adreste bulunmaması ve beyanda bulunanın ad soyadının tebliğ mazbatasına yazılıp altının beyan sahibince imzalanması halinde mümkün olduğu, bu nedenle muhatabın hangi sebeple adresten ayrıldığı hususunun tebliğ mazbatasına yazılmasına gerek bulunmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
Mernis adresine yapılan tebligatın da iade edilmesi halinde, Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebligatın yapılması gerekirken, somut olayda; davalı ...’ye gerekçeli kararın doğrudan Tebligat Kanunu'nun 21/2. maddesine göre tebliğ edildiğinin anlaşıldığı, hal böyle olunca; davalı ...’ye gerekçeli karar tebliğinin Tebligat Kanunu hükümlerine aykırı şekilde, usulsüz yapıldığı ortadayken Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf talebinin süresinde olduğu kabul edilerek, işin esasına girilmesi gerekirken istinaf başvurusunun süreden reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı- Davalı ... adına çıkarılan tebligatın adreste bulunmaması nedeni ile...adlı kişiye tebliğ edildiği, tebliğ tutanağında, tebliğ yapılan kişinin muhatabın aile fertlerinden veya hizmetçilerinden birisi olduğunun açıklanmadığı, bu şekilde, usulsüz tebliğ edildiği ortadayken Bölge Adliye Mahkemesince davalının istinaf talebinin süresinde olduğu kabul edilerek, işin esasına girilmesi gerekirken, istinaf başvurusunun süreden reddine karar verilmiş olmasının doğru olmadığı-
Tevziat saatinde borçlu muhatabın bulunmadığının tespit edilmesinden sonra tebliğ memurunca anılan mevzuat gereği, aynı konutta birlikte sürekli ikamet eden kişiye yapılan tebligatta yasaya uymayan bir yön olmayıp tebligatın usulüne uygun olduğu-
Kambiyo senetlerine mahsus iflas yoluyla takipte; borçlu mahkemeye başvurarak kambiyo şikayeti ile birlikte borca itiraz iddiasında bulunmuş olup, anılan itiraz ve şikayetlerin takip yoluna göre İİK'nun 172. maddesi gereğince 5 gün içinde icra dairesine yapılması gerektiği, hal böyle olunca; borçlunun kambiyo şikayeti ve borca itirazının reddine karar verilmesi gerektiği-