Davacının, davalı bankadan kullandığı ticari kredi nedeniyle alınan masrafların iadesine ilişkin davanın, ticari dava niteliğinde olduğu, Asliye Ticaret Mahkemesi ile diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümlerinin uygulanacağı-Taraflar arasındaki krediye ilişkin uyuşmazlık ticari krediye ilişkin olup, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kalmadığına göre davaya bakmaya genel mahkemenin görevli olduğundan, tüketici mahkemesinin talep hakkında karar veremeyeceği-
11. HD. 11.04.2016 T. E: 3436, K: 3913-
Taraflar arasındaki uyuşmazlık ticari satıştan kaynaklanan fatura bedelinin tahsili istemine ilişkin davanın ticari dava olup ticaret mahkemesinde görüleceği-
Davacının trafik sigorta şirketi, işleteni ve sürücüden trafik kazası nedeniyle trafik yön levhalarına çarpması nedeniyle tazminat talebini zorunlu trafik sigortası poliçesine dayanarak davalı işleten ve sürücü birlikte sigorta şirketinden talep ettiği, bu itibarla davanın, Türk Ticaret Kanunu'nun 1483 vd. maddelerinde sayılan hususlardan olduğu anlaşılmakla uyuşmazlığa ticaret mahkemesi sıfatıyla bakıldığından yetkisizlik kararı verilirken İstanbul Anadolu Ticaret Mahkemesine gönderilmesi kararını da vermesi gerektiği-
Davanın açıldığı tarih itibariyle, Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi arasındaki ilişkinin görev ilişkisine dönüştüğü-Davalı tacir olmadığı gibi dava, mutlak ticari davalardan olmadığından, mahkemece, davaya Asliye Hukuk Mahkemesi sıfatıyla bakılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekeceği-
Davacı şirket, davalı belediye ile arasındaki satış sözleşmesine dayalı başlattığı icra takibine itirazın iptali istemi açılan davada, davacı şirket tacir ise de, davalı idare tacir olmadığı gibi dava konusu ihtilaf Ticaret Kanununda yer alan mutlak ticari davalardan da olmadığından, davanın görülmesi gereken mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olduğu-
Satım sözleşmesinden kaynaklanan davada, davalı tacir ise de, davacı tacir olmadığı gibi, dava konusu ihtilaf da TTK'da yer alan mutlak ticari davalardan olmadığından, davanın, asliye hukuk mahkemesinde görülmesi gerektiği- Asliye hukuk mahkemeleri ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişki iş bölümü ilişkisi olmaktan çıkarılıp görev ilişkisine dönüştürülmüş olduğu (-6335 s. Kanunla değişik- 6102 s. TTK mad. 5)- Görev, kamu düzenine ilişkin olduğundan; mahkemece yargılamanın her safhasında kendiliğinden gözetilmesi gerektiği- Mahkemece, davanın asliye hukuk mahkemesinin görevine girdiği gözetilerek davaya asliye hukuk mahkemesi sıfatıyla bakılması gerekirken, ticaret mahkemesi sıfatıyla işin esasına girilerek hüküm kurulmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesiyle üstlenilip sonradan tadil sözleşmesiyle yapımından vazgeçilen Blok inşaatı ile ilgili fazlaya ilişkin saklı tutulan bedelin tahsili istemine ilişkindir davanın TTK. mad. 4/1 uyarınca her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) olmadığı; 4/1-c bendinde TBK'nın 470 v.d. madde hükümlerine atıf yapılmaması nedeniyle "mutlak ticari dava" da olmadığı, asliye hukuk Mahkemesinin görevli olduğu-
İflas masrafları ve masa borçlarına sıra cetvelinde yer verilmeyeceği, ancak pay cetvelinde gösterilmesi gerekeceği, iflastan sonra oluşan alacağın masaya kaydının istenemeyeceği, ancak bu alacağın masa borcu niteliğinde ise masadan tazmin edileceği, değilse tasfiyede bakiye kalırsa nazara alınacağı- Müflis şirketin 12.10.2009 tarihinde iflasına karar verildiği anlaşılmış olup, dava dışı işçi tarafından davacı aleyhine İş Mahkemesinde açılan dava sonucu hüküm altına alınan alacağın yine iflas tarihinden sonra ödeme yapılmak suretiyle dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan TBK'nın 167. maddesine dayalı rücu hakkının (iflastan sonra) doğduğu, bu durumda alacağın, iflastan önce doğmadığından, sırasına ve esasına itiraz edilebilecek, İİK'nın 235. maddesine dayalı kayıt kabul istemine konu olabilecek müflis borçlarından olmayıp, iflastan sonra doğan ve müflisin genel hükümlere göre sorumlu olduğu ve iflas masasının dağıttığı iflas (garame) hissesi oranında değil, tasfiyede bakiye kalırsa alacaklıya ödenecek olan genel nitelikli bir alacak niteliğinde olduğu- Dava konusu alacağın iflas alacağı ve masa borcu değil, iflas tarihinden sonra doğan genel nitelikli alacak olduğu, davanın 6102 sayılı TTK'nın 5. maddesinde yapılan değişikliğin yürürlüğe girdiği tarihten sonra açıldığı, buna göre Asliye Hukuk ve Asliye Ticaret Mahkemeleri arasında görev ilişkisinin bulunduğu, davacının tacir olmadığı, buna göre davanın nispi ticari dava olmadığı, Asliye Hukuk Mahkemesi'nin davaya bakmakla görevli olduğu- Mahkemece, İİK'nın 235/1. maddesi yollamasıyla HMK'nın 114/1-ç maddesindeki kesin yetkiye ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu kabul edildiğine göre, HMK'nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte bulunmayan HUMK'nın kesin yetkiye ilişkin 9. ve 27. maddelerine uygun olarak yazılı şekilde "mahkememizin yetkisizliğine" ibarelerine yer verilmesinin doğru olmadığı-
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunun yürürlüğe girmesinden önce açılan davada, o tarihte yürürlükte bulunan mevzuat uyarınca asliye hukuk mahkemesi ile ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkinin "görev" ilişkisi niteliğinde olmadığından, dava tarihine göre davaya ticaret mahkemesinde bakılması gerekmekte olduğu-