Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacının bakiye iş bedeli alacağının saptanmasında, davacı tarafından dosyaya sunulan ajanda sayfasında el yazısı ile yazılı olup, üzerinde isim, imza ve tarih bulunmayan belgedeki imalat ve tutarların hesaplamada esas alınmasının mümkün olup olmadığı-
Kısmen kabulüne karar verilen davada kısmen davacı lehine, karar yürürlükte bulunan AAÜT’nin 3. kısmı uyarınca 22.730,00 TL, reddedilen kısım üzerinden ise davalı lehine 5.508,00 TL vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiği-
Davalı arsa maliklerinin dava açılmasına sebebiyet vermedikleri anlaşıldığından davalı arsa malikleri aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesi gerektiği-
Eser sözleşmesinden kaynaklanan tazminat talebine ilişkin davada, davalının "elektrik malzemeleri bulunan deponun davacıya ait olduğunu" savunmasına karşın, sigorta şirketinden bu zararı da tahsil ettiği anlaşıldığından, Ticaret Mahkemesi'nin ekspertiz raporunda hangi zarar kalemlerinin tazmin edildiğinin ve ödenen tazminat miktarının da belirlenerek gerektiğinde ek rapor almak suretiyle, davacıya ait elektrik malzemelerinden kaynaklı olarak alınmış tazminat tutarlarının bedeli kadar davalının sebepsiz zenginleşeceği zira kendine ait olmayan hasar bedelini tahsil etmiş sayılacağı gözetilerek bu tutarların davalıdan alınması gerektiği-
Mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olduğundan bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşmiş olan cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün bulunmadığı- Asıl ve birleşen davalarda tapu iptali ve tescil davasında davacıların tazminat talebinin kabulüne karar verilmesine karşın davacılar lehine yargılama giderine hükmedilmemesi hatalı olduğu-
Eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili istemi- Bozma ilamında “... teknik bilirkişiden; iş ve imalâtların, işin yapıldığı yıl mahalli piyasa rayiçleri ile ayrıca KDV ve yüklenici kârı da eklenmeksizin, bedeli konusunda gerekçeli ve denetime elverişli rapor alınıp, hesaplanacak miktardan ihtilafsız miktar düşüldükten sonra sonucuna uygun karar verilmesi...” gereğine işaret edildiğinden, bu hususlar gözetilmeden, yetersiz bilirkişi raporuna göre eksik inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisinin hatalı olduğu-
Taraflar arasında imzalanan tutanaklar da dikkate alınarak fazla imalatın nelerden ibaret olduğu tespit edilip, iş artış oranı belirlenerek sözleşme eki olan Yapım İşleri Genel Şartnamesi ilgili maddeler, gereğince "%10 iş artışı kapsamında kalan işlerin sözleşme birim fiyatlarıyla, sözleşmede fiyatı bulunmayan işlerin ise şartnamenin 22. maddesindeki tespit yöntemi kullanılarak, %10’u aşan işlerin bedelinin de yapıldığı tarihteki serbest piyasa fiyatları ile hesaplanması gerektiği- Hükmolunan bedelin davalı İçişleri Bakanlığı yerine ...İl Özel İdaresi’nden tahsiline karar verilmesinin hatalı olduğu-
TTK 20/2. maddesine göre basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gereken davacı-karşı davalının 12.04.2011 tarihli sözleşme ile yüklendiği işin özü, “zamanında teslim” olmasına rağmen, sözleşmeye, sadakat ve özen borcuna aykırı davranarak fuarda açılışın yapıldığı tarihte edimini eksiksiz ve ayıpsız biçimde yerine getirmediği, stant kurulumunu gerçekleştirmediği; bunun sonucunda iş sahibinin fuarın ilk günü yapılan resmi açılış törenine katılamadığı ve diğer firmalar ile müşterileri nezdinde prestij kaybına uğradığı, oysa ana sponsor olarak fuarın açılışına katılması gereken davalı-karşı davacının işin zamanında, tam ve noksansız şekilde teslim edilmesinde menfaatinin büyük olduğu anlaşıldığından, sözleşmenin 3/2. maddesindeki düzenleme uyarınca davacı-karşı davalı yüklenicinin 03.05.2012 tarihli faturasında talep ettiği 35.400,00TL’lik tutara hak kazanamadığının kabul edildiği- Sözleşmenin 3/2. maddesinde kararlaştırılan cezai şartın genel ahlâk ve adaba aykırı sayılarak geçersiz olması için, tacir olan borçlunun ekonomik olarak mahvına sebep olacak ve önceki gibi ticari faaliyetini devam ettirmesine imkân tanımayacak derecede ağır ve yüksek olması gerektiği- Tacirin hayatını başka yolda düzenlemesi, masraflarını azaltarak bazı ihtiyaçlarından vazgeçmek mecburiyetinde kalmasının cezai şartın ahlâk ve adaba aykırı sayılması için yeterli olmadığı- Buna göre sözleşme bedeli 35.400,00TL’nin anonim şirket olan ve aynı zamanda yüklenici sıfatıyla işi üstlendiği hâlde edimini ifa etmeyen davacı-karşı davalıya ödenmemesi durumunda şirketin ekonomik yönden ağır derecede zor duruma düşmesinden, ticari faaliyetinin tehlikeye girmesinden söz edilemeyeceğinden, sözleşmenin 3/2. maddesinde düzenlenen cezai şartın ahlâk ve adaba aykırı olmayıp, geçersiz kabul edilemeyeceği ve BK’nın 20. maddesine göre batıl sayılamayacağı- Sözleşmenin niteliği itibariyle “eser sözleşmesi” olduğu- O hâlde; mahkemece taraflar arasında imzalanan sözleşmenin BK’nın 20. maddesindeki hükümsüzlük hâllerini içermediği, davacı tarafın sözleşme ile eksik veya geç ifa durumunda hiçbir bedel almayacağını kabul ettiği gerekçesiyle verilen direnme kararı esas itibariyle doğru olmakla birlikte kararda satım sözleşmesinde ayıp nedeniyle alıcının seçimlik haklarının düzenlendiği BK’nın 202. maddesine göre değerlendirme yapılmasının hatalı olduğu-
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacı tarafça sunulan ancak davalı tarafından kabul edilmeyen 28.09.2007 tarihli belgenin yazılı eser sözleşmesi niteliği taşımadığı hususunda Özel Daire ile yerel mahkeme arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı gözetildiğinde, anılan belgedeki fiyatların piyasa fiyatlarına uygun olduğu belirtilerek belgedeki tutarların alacağın hesabına esas alınması suretiyle düzenlenen 25.04.2014 havale tarihli heyet raporuna dayanılarak hüküm tesis edilip edilemeyeceği, buradan varılacak sonuca göre mahkemece bozma kararında gösterilen şekilde araştırma ve inceleme yapılarak oluşacak sonuca göre bir karar verilmesinin gerekip gerekmediği-
Somut olayda, davalı tarafından inkâr edilen sözleşme ilişkisinin ve sözlü sipariş verildiği iddiasının, kesin ve yazılı deliller ile ispatlanamadığı; hatırlatılmasına rağmen akdin varlığı konusunda yemin teklif etme hakkının kullanılmadığı, dolayısıyla davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen direnme kararının yerinde ve doğru olduğu-