Davacının toplam hizmet süresince hiç izin kullanmadığının kabul edilmesinin hayatın olağan akışına ters olduğu- Davacının süre belirtmeksizin yıllık izin haklarının kullandırılmadığını iddia etmesi halinde, mahkemece, davacının davayı somutlaştırma yükü (HMK 194) ve hakimin davayı aydınlatma yükümlülüğü (HMK 31) göz önüne alınarak, davacının beyanı alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerektiği- Dava dilekçesinde davanın “belirsiz alacak davası” olduğuna yönelik herhangi bir ifade yer almamakta olup, davanın kısmi dava olduğu ve bu durumda, davanın türünün artırım dilekçesi ile değiştirilmesinin olanaklı olmadığı-
Borçlanmadığı edimi kendi istediğiyle yerine getiren kimse bunu ancak kendisini borçlu sanarak yerine getirdiğini ispat ederse geri isteyebilecek olup (TBK. 78) ispat külfetinin yanlışlıkla ödeme yaptığını ileri süren davacı tarafta olduğu- Vade tarihleri ve ödeme tarihleri birbirinden farklı dava konusu 2 senedin de hataen ödendiğinin kabul edilemeyeceği- Dava konusu senetler bono niteliğinde olup davacının işlemlerinde basiretli bir tacir gibi davranması, ödeme yaparken ödenilen bonodaki imzanın kendisine ait olup olmadığını incelemesi gerektiği- Hataen ödeme yaptığını ispatlayamayan davacının davasının reddi gerektiği-
Davalı tarafının düğünde kadına 12 adet altın bilezik takıldığı yönündeki beyanının ikrar niteliğinde olup bu konudaki uyuşmazlığı ortadan kaldıracağı- Eşler arasında aksine bir anlaşma yapışmadıkça veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça kadına özgü ziynet eşyası niteliğindeki bilezik evlilik sırasında kim tarafından takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış sayılacağı
İmzalı boş belgenin anlaşmaya aykırı doldurulduğunun yazılı ve usulüne uygun belge ya da davalının beyanı ile ispat edilebileceği-
İspat kurallarının zorlanan sınırlarının usul hukukunda yeni arayışlara yol açtığı ve bu anlayış ile oyaların tipik akışı, tecrübe kuralları gözönüne alındığında verilecek sonuçla ispatın gerçekleşeceğine ilişki ilk görünüş ispatının da kabul edildiği- “Neden böyle yapıyorsun” şeklindeki sözlerin amir durumundaki müdür yardımcısının görevi gereği söylediği ve rencide edici bir yanı olmadığı, müdür yardımcısının sorumlu olduğu personelin çalışmasını denetlemesi görevinin gereği olduğu- Doktor raporu fesihten iki ay sonra alınmış olup, davacı işçi mobbing yada başka bir haklı sebebini ispatlayamadığından, davacının kıdem tazminatı talebinin de reddi gerektiği-
Borç olarak verildiği iddia edilen paranın geri ödenmemesi nedeniyle başlatılan icra takibine yapılan haksız itirazın iptali davasında davacının, dava dilekçesi ekinde ibraz ettiği ve icra takibine dayanak tahkim sözleşmesi ve tahkim duruşma tutanağında, davalının konfeksiyon işi dışında davalıya borcu olduğuna dair imzalı beyanı bulunmakla, davalının cevap dilekçesinde böyle bir borcun varlığı halinde dahi ödendiği, cevaba cevap dilekçesinde ise dava dışı şirketlerin borçlarına mahsup edildiği savunmaları yer almakla, ispat yükünün davalıda bulunduğu kabul edilerek borcun ödendiği usulünce ispat edilemediği gözetilerek karar verilmesi gerektiği-
Hastalık olgusunun işçiye tek başına haklı fesih imkanı tanımadığı- İş Kanunu’nun 24/I-a maddesinde tanımlanan koşulların oluşup oluşmadığının tespiti bakımından uzman bir bilirkişiden rapor alınarak yasal düzenlemede tanımlanan “iş sözleşmesinin konusu olan işin yapılması, işin niteliğinden doğan bir sebeple işçinin sağlığı veya yaşayışı için tehlikeli” olup olmadığı belirlenmeden, davacının hastalığının haklı fesih imkanı yaratıp yaratmayacağı değerlendirilmeden karar verilmesinin hatalı olduğu- İşçi sağlığı ve İş Güvenliği Uzmanı ve Uzman Tıp Doktorundan rapor alınarak davacının dosyada mevcut rapor ile belgelenen tanı ve teşhisi nedeniyle işyerinde nöbet geçirdiği de beyan edildiğinden, mevcut sağlık durumunun iş yerinin yoğunluğu gözetilerek ve işverenin işçiyi gözetme borcu da dikkate alınarak, işyerinin özellikleri, çalışma koşulları, yapılan işin özellikleri bir bütün halinde değerlendirilip bu koşulların işçi yönünden oluşup oluşmadığı, işçinin yaptığı işin sağlığını doğrudan etkileyip etkilemediği ve davacının sağlık sorunlarının işyerinde çalışmaya engel olup olmadığı, işçinin sağlığı ve yaşayışı için risk oluşturup oluşturmadığı ,işçi yönünden davalıya ait işyerinde çalışmasında bir sakınca bulunup bulunmadığının belirlenmesi, yazılı başvuruya gerek olmadığından, davacıya sağlık durumuna uygun verilebilecek başka işler olup olmadığı davalı işyerinde keşif yapılmak suretiyle tespiti ile yeniden değerlendirme yapılması gerektiği-
HMK’nın 226. (HUMK m. 352) maddesi gereğince yemin edecek kimsenin onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak vakıalar yemin konusu olamayacağından, mahkemece davacı tarafa yemin teklifinin hatırlatılarak davalı tarafça yeminin eda edilmesi ve buna dayanılarak hüküm kurulması doğru olmadığı gibi; tespit dosyası, yargılama sırasında davalının beyanları ve tanık anlatımları dikkate alındığında, davalı hayvanlarının davacının ağaçlarına zarar verdiğinin davacı tarafça ispatlandığının kabulü gerektiği-
Muris muvazaasına dayalı miras payı oranında iptal ve tescil isteğine ilişkin davada, dinlenen davacı tanıkları "mirasbırakanın ilk eşinden olma çocuklarından mal kaçırmasını gerektirir" somut bir bilgi ortaya koymamış, aksine "dairelerden bir kısmını satarak erkek evlatlarına da ev yaptırdığını" bildirmiş, davalı tanıkları ise; "davalının çekişme konusu bağımsız bölümü bedeli ile satın aldığını, bedelin bir kısmını peşin, bir kısmını taksitler halinde ödediğini" bildirmiş olduklarından, mirasbırakanın temliki mal kaçırma amacıyla yaptığı iddiasının kanıtlanmamış olduğu-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de TMK mad. 706, TBK mad. 237 ve Tapu Kanunu mad. 26.'da öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebileceği- Muvazaa iddiasına dayalı davalarda mirasbırakanın kastının açık bir şekilde saptanması gerektiği, bu kapsamda, HMK mad. 190 ile TMK mad. 6 uyarınca herkesin iddiasını ispatla mükellef olduğu- Salt bedeller arasındaki oransızlığın tek başına muvazaanın delili olamayacağı-