Mahkemece, öncelikle davacı tarafa tanık listesi sunması için süre ve imkan verilmesi, daha sonra yerinde yeniden taşınmazın başında yerel, teknik ve uzman bilirkişiler ile taraf tanıkları aracılığıyla keşif yapılarak, tanıkların (tarafların ispat yükleri de gözetilerek), taşınmazın her bir katının kim ve/veya kimler tarafından kullanıldığının, var ise tasarruf şekilleri, davacının kullanımına elveriliş bir yerin olup olup olmadığının, davacının kullanımına elverişli bir yerin varlığı halinde kullanımına davalı tarafından engel olunulup olunulmadığının, zemin katın ecrimisil talep edilen dönemi kapsar şekilde kiraya verilip verilmediğinin, kiraya veriliyorsa kim tarafından verildiğinin, kira bedeli ve kira bedellerinin kim tarafından tahsil edildiği konularında dinlenilmesi, bu şekilde davalının (var ise) kullanımın şekli ve süresinin her bir daire yönünden ayrı ayrı tereddüte mahal bırakılmayacak şekilde belirlenmesi, tasarruf şekline göre (her bir daire yönünden) intifadan men koşulu da gözetilerek tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde toplanmış ve toplanacak deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi ve ( şartların varlığı halinde) ecrimisil bedelinin ise emsal karşılaştırılması yapıldıktan sonra davacı payı da nazara alınarak belirlenmesi gerekeceği-
Muris muvazaasına ilişkin davalarda; bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması ve değerlendirilmesinin büyük önem taşıdığı, bunun için de; ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile mirasbırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk olduğu- Satışa konu edilen bir malın devrinin belirli bir semen karşılığında olup, semenin ise mutlaka para olması şart olmayıp belirli bir hizmet ya da emek de olabileceğinin kabul edildiği, esasen, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak açılan davaların hukuki dayanağını teşkil eden içtihadı birleştirme kararında mirasbırakanın gerçek iradesinin mirasçıdan mal kaçırma olması halinde uygulanabilirliğinin kabulü, başka bir ifade ile murisin iradesinin önem taşıdığı-
Kadına özgü ziynet eşyalarının, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça; evlilik sırasında, kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun, kadın eşe bağışlanmış sayılacağı ve artık onun, kişisel malı niteliğinde olacağı; ancak, eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen malların, onların paylı mülkiyetinde sayılacağı-
Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlü olduğundan; ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen bir kimsenin, iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekeceği ve ispat yükünün, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşeceği- Ziynet eşyalarının, davalıya özgü ziynet eşyaları olup olmadığına yönelik yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı- Evlilik birliği içinde ödenen banka kredisinin taksitlerinin, kişisel mal (ziynetler) ile ödendiğinden; artık değer, dolayısıyla katılma alacağı olmayacağı belirtilerek kuyumcuya teslim edilen ziynet eşyalarının tamamının kişisel mal kabul edilemeyeceği- Kadına özgü ziynet eşyaları, eşler arasında aksine bir anlaşma veya bu konuda yerel bir adet bulunmadıkça evlilik sırasında kim tarafından hangi eşe takılmış olursa olsun kadın eşe bağışlanmış ve artık onun kişisel malı niteliğinde olacağı, ancak eşlerden hangisine ait olduğu ispat edilemeyen malların, onların paylı mülkiyetinde sayılacağı-
Yerel mahkemece, satış bedellerinin tamamen ödenip ödenmediği noktasında davacı vekilinin satış sözleşmelerinde yer alan bu beyanı da dikkate alınarak karar verilmesi gerekirken, davalının savunmasında satış bedeline ilişkin olarak senedi talil ettiği ve senedi talil eden tarafın ödeme olgusunu ispat etmesi gerektiği yönündeki direnme kararı yerinde olmadığı- Hâl böyle olunca tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
İspat yükünün kendi lehine hak çıkaran tarafta olmasından dolayı, somut uyuşmazlık açısından davalının dava konusu yeri kullanıp kullanmadığı, belediyenin evi ne zaman yıktığı ihtilaflı olduğundan ispat yükünün davacıda olduğu- Ecrimisil talebine ilişkin davada, dava konusu taşınmaz başında yeniden tanık dinlenerek, ecrimisil talep edilen dönemlerde dava konusu taşınmaza davalı tarafından müdahale olup olmadığı, yıkıma kadar müdahalenin devam edip etmediği, duraksamaya yer vermeyecek şekilde tespit edilip, sonuca göre karar verilmesi gerektiği-
Çift taraflı talilde ispat külfetinin yer değiştirmeyeceği- Dava konusu bonoda "nakden" kaydı olup gerek davacı ve gerekse davalı bononun alım satım ilişkisi sebebiyle düzenlendiğini ifade ettiklerine göre; bu durumda çift taraflı talilin söz konusu olduğu dikkate alınarak ispat yükümlülüğünün davacı borçlu üzerinde olduğunun kabül edilmesi gerektiği-
İspat yükünün, hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden kimseye düştüğü- Harici satış sözleşmesindeki imzanın dahili davalıların murisine ait olduğu, satış bedelinin de belirlendiği sözleşmede, paranın bir kısmının nakit, bir kısmı ise çek olarak ödendiğinin belirtildiği uyuşmazlıkta, ödeme olgusunu davacı taraf ispatlamış olup, dahili davalı tarafın "satış bedelinin bir kısmı olarak verilen çekin karşılığının çıkmadığı, bedelin tahsil edilmediği" yönündeki savunmalarını ispatlaması gerektiği- İspat yükümlülüğünün davacı tarafta değil, çek kendisinde bulunan davalı tarafta olduğu- Davalı tarafın, harici satış sözleşmesiyle ile kendisine verilen çekin karşılıksız çıktığını ispat etmesi gerektiği- Davacı tarafın çekin karşılıksız çıkmadığını ispatlaması gerektiği yönündeki kanaatin hatalı olduğu-
A. davalı tarafça dosyaya sunulan ve davacı tarafından da inkâr edilmeyen söz konusu faturanın kapalı fatura niteliğinde olup bilindiği üzere satıcının, düzenlediği faturanın alt kısmına kaşe ve imza koymasına faturanın kapatılması (akide edilmesi) dendiği ve bu durumun ticari bir örf ve adet kuralı olarak bedelin tahsil edildiğine karine olduğu- Söz konusu karine satış sözleşmesinin tarafları arasında geçerli olduğundan eldeki uyuşmazlığa konu vekâlet ilişkisine doğrudan uygulanması mümkün değil ise de somut olayın davacı tarafından inkâr edilmeyen ve ayrıntıları ile açıklanan özelliklerine göre, kapalı olarak tanzim ettiği faturanın varlığına rağmen satış bedelinin kendisine ödenmediğini, vekilin vekâlet görevinin gereklerini ve hesap verme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, ispat yükünün artık davacıda olduğunun kabulü gerektiği- Dosya kapsamı itibariyle davacı bu hususu ispata elverişli delil sunamadığı gibi mahkemece hatırlatıldığında yemin deliline de başvurmadığından ispat olunamayan davanın reddine-
Kambiyo senedindeki imzanın davacı borçluya ait olduğu yönündeki ispat yükünün, senedi elinde bulundurup icra takibine girişen ve senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden davalı alacaklıya düştüğü-