Şikayet dilekçesinde olayın oluş şekline uygun düşmeyen veya davacının kişiliğine yönelen aşağılayıcı bir ifade de bulunmadığından davalının şikayet hakkını yasal sınırlar içinde kalarak kullandığı anlaşıldığından davanın reddinin gerekeceği-
Dava dışı gazete tarafından, söz konusu habere ilişkin olarak cd veya kaset kaydının bulunmadığı bildirilmiş; davacı taraf, başkaca bir delil ile de gazetede yer alan sözlerin davalı tarafından söylenildiğini kanıtlayamadığından , ispatlanamayan davanın reddinin gerekeceği-
Yaşamı süresince nüfus kütüğünde yazılı adını taşıyıp bu adla öldüğü anlaşılan kişinin (babanın) adının değiştirilmesi istemiyle davacı (oğlu) tarafından açılan davanın aktif husumet ehliyeti yokluğundan reddinin gerekeceği-
Davalıya ait kangal cinsi köpeğin, davacıların misafirlik için geldikleri binanın girişindeki pencere demirine zincirle bağlandığı, uyarıcı önlemlerin alınmadığı, davacıların 9 yaşındaki müşterek çocuğunun, demir çubukla köpekle oynamak istemesi üzerine köpeğin saldırısına uğrayarak yüzünde sabit eser oluşacak biçimde yaralandığı anlaşıldığından manevi tazminat istemi koşulları oluşan davacı baba ve anne yararına uygun bir manevi tazminat takdir edilmesinin gerekeceği-
Davacıdan kaynaklanan, davalı kadının kişilik haklarına saldırı teşkil eden bir olayın varlığı kanıtlanmadığından davalının manevi tazminat isteğinin reddinin gerekeceği-
İçeriğinde suç veya haksız fiil teşkil edecek ya da kişilik haklarına saldırı oluşturacak beyanlar bulunan müvekkiline ait dilekçeyi mahkemeye sunan vekilin de sorumu olacağı-
Bir vakfın kurulmasında amaç ile yeterli mal ve hakların varlığının esaslı unsur olduğu; 4721 sayılı Türk Medeni Kanununun 113. maddesi gereğince ancak amaç değişikliği yapılmadıkça kurucu iradenin ortaya koyduğu mal ve hakların vakıf aleyhine değişikliğe uğratılmasının mümkün bulunmayacağı; Vakıflar Genel Müdürlüğünden alınan görüşün bağlayıcı olmadığı, mahkemece dayanılan yasal değişikliğin de vakıf senedinde değişiklik yapılmasını haklı kılmayacağı-
Basın özgürlüğü ile kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda; hukuk düzeninin çatışan iki değeri aynı zamanda koruma altına almasının düşünülemeyeceği, bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerektiği, bunun sonucunda da, daha az üstün olan yararın daha çok üstün tutulması gereken yarar karşısında o olayda ve o an için korumasız kalmasının uygunluğunun kabul edileceği, bunun için temel ölçütün kamu yararı olacağı-
Yıllarını bilime adamış, iki kez aynı bölümde Bölüm Başkanı olarak seçilmiş bir kimsenin, asılsız isnatlar nedeniyle görevden alınmasına kadar uzanan bir ortama sokulmasının, bu işlem daha sonra mahkemece iptal edilmiş olsa bile, onun kişilik haklarını zedeleyecek bir olgu olarak kabul edilmesi gerekeceği, davalıların şikayetlerinin haksız olduğu, hak arama özgürlüğü içinde değerlendirilemeyeceği, bu özgürlüğün sınırlarının aşıldığı, bu haksız şikayet nedeniyle davacının kişilik haklarının zedelendiği ve hukuken korunmaya değer bulunan bu hakların üstün tutulması gerektiği; dolayısıyla da, şikayet hakkını kötüye kullanan davalıların davacının zararını tazmin yükümlülüğünde olduğu-
Kişilik haklarının diğer bir anlatımla şahsiyet haklarının nelerden ibaret olduğunun belirlenmesinin ve sınırının çizilmesinin uygulamaya yani yargıya bırakıldığı, gerek öğretide gerekse yargısal kararlarda kişisel değerlerin; fiziki, duygusal ve sosyal kişilik değerleri olarak belirlendiği, kişinin toplum içindeki mesleki kimliği şeref ve haysiyeti, özgürlüğü, vücut ve ruh bütünlüğü ve sağlığı, ırk, din ve vatandaşlık gibi bağları kapsadığının kabul edildiği-