Kamuoyuna mal olmuş, yüksek yargı başkanlığı yapan bir kişi hakkında yazılan bir kitaba itiyatlı yaklaşılmasının, en azından kitabın yayınlanmasından sonra davacının cevap hakkının kullanıp kullanmadığının beklenmesinin gazetecinin ödev ve sorumlulukları arasında kabul edilmesi gerektiği- Gazetecilik etiğine uygun bir biçimde davranmayan, doğru ve güvenilir bilgi vermek için iyi niyetli hareket etmeye yönelik ödev ve sorumluluklarını yerine getirmeyen davalıların yaptığı yayının davacının kişilik hakkına saldırı teşkil ettiğinin kabul edilmesi gerekeceği-
Davacı ve davalı her ne kadar bir dönem siyaset yapmış ise de halen davacının siyasetçi olarak kabul edilmesini gerektirir bir veri bulunmadığından, uyuşmazlığın, davacının şöhret ve haklarının korunması kapsamında değerlendirmesi gerektiği, üzerine atılı suçlardan mahkeme kararı ile beraat etmiş davacının herkesin görüşlerini açıklamaya davet edildiği bir çalıştaya davet edilmesinin eleştirisi yapılırken davalı tarafından sarfedilen ifadelerin eleştiri sınırlarını aşarak, davacının şöhret ve haklarını ihlal etmek suretiyle kişilik hakkına saldırı niteliğinde olup ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı-
Davalı doktorun davacı hemşireye karşı cinsel saldırı suçunu işlediğinin sabit olduğu, bu eylemin davalı doktorun göreviyle ilgili bir eylemine değil, salt kişisel kusuruna dayandığı, manevi tazminat davasının idari değil; adli yargı yerinde görüleceği-
Davalının yasal şikayet hakkını hukuka uygun kullandığının anlaşıldığı, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Zararın mezar inşaatı sırasında gerekli özenin gösterilmemesinden kaynaklandığı, kasıtlı olarak mezarlık ve mevtaya yönelik saldırı niteliğinde bir eylemde bulunulduğunun kanıtlanamadığı anlaşıldığından davalı lehine hükmedilen manevi tazminat miktarının fazla olduğu-
Şirket yönetim kurulu kararı gereği davalı şahıs, dava dışı anonim şirketinin yönetim kurulu başkan yardımcısı olarak atanmış olup şirketi temsile yetkili olduğundan ve Özel hukuk tüzel kişilerinin haksız fiilleri ancak organları aracılığıyla işleyebileceği düşünüldüğünde temsile yetkili kişilerin de şirket tüzel kişiliği ile birlikte müteselsil sorumluluğunun olduğunun kabul edileceği, o halde, mahkemece davacının kaçak atık su kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen borç miktarının tahsili amacıyla yapılan icra takibine karşı öne sürülen itirazın iptali isteminin esasına yönelik karar verilmesi gerekirken, davalıya husumetin yöneltilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kamu görevlisi doktorun yetkilerini kullanırken, kusuru sonucu verdiği zarardan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin davada, davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanılmaması, eylemin dikkatsizlik ve tedbirsizliğe dayalı da olsa, görev sırasında ve görevle ilgili olması ve hizmet kusuru niteliğinde bulunması karşısında doktor yerine, idarenin davalı olarak gösterilmesi gerektiği-
Kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, ayırt etme gücü bulunmayan kimsenin fiillerinin hukuki sonuç doğurmayacağı-(4721 sayılı TMK m 14, 15).
Başbakan ve siyasi parti lideri olan davacının bulunduğu mevki ve yüklendiği mesuliyetlerin eleştirilere açık, hoşgörülü ve tahammüllü olmasını gerektireceği, siyasi tartışmaya ilişkin dava konusu basın açıklamasının sert eleştiri niteliğinde ve kişilik haklarının ihlali kastıyla söylenmediği gerekçesi ile açılan manevi tazminat davasının reddine karar verilmesi gerekeceği-
Davalı gerçek kişi tarafından diğer davalı basın kuruluşunda da yayımlanan ve yerel seçim çalışmaları sırasında yaptığı konuşmasında davacıya hitaben "topal lider" ifadesinin, fikir açıklama olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı, bu beyanın davacının kişilik haklarını saldırı oluşturduğunun kabulü gerekeceği-