Ziynet alacağı davasının karar tarihindeki temyiz inceleme kesinlik sınırını aşmadığından, bölge adliye mahkemesinin kararının kesin nitelikte olduğu- Hüküm ile gerekçe bölümünde oluşturulan çelişkinin tek başına bozma sebebi olduğu-
6111 sayılı Kanun ile 4447 sayılı Kanuna eklenen geçici 10.madde ile işverene sağlanan teşvikten yararlanmaya dair başvurunun işleme alınması gerektiğinin tespiti ve aksine Kurum işleminin iptali istemi- Bölge adliye mahkemesinin düzelterek veya yeniden esas hakkında verdiği karar Yargıtay’ca tamamen veya kısmen bozulduğu takdirde dosyanın, kararı veren bölge adliye mahkemesi veya uygun görülen diğer bir bölge adliye mahkemesine gönderileceği-
Gerekçe ve hüküm arasında yaratılan bu çelişki tek başına bozma sebebi oluşturduğu-
Erkeğin kusur belirlemesine ilişkin istinaf başvurusunun yerinde olduğu kabul edilerek hükmün gerekçesinin düzeltilmesi cihetine gidildiğine göre artık yapılacak işin tarafların kusur belirlemesine ilişkin olarak esas hakkında yeniden karar vermekten ibaret iken, hüküm fıkrasında gerekçenin düzeltildiği belirtilmesine karşın, hüküm kendi içerisinde çelişecek şekilde, esastan ret kararı verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Her iki tarafın da kusuru ispatlanamamışsa tazminat taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davada toplanan delilleri maddi vakıa ve hukuki denetim yapmak suretiyle değerlendiren bölge adliye mahkemesince, ilk derece mahkemesi tarafından yapılan yargılamada hukukun ve delillerin yanlış uygulandığı yönünde belirleme yapılmış olmasına rağmen, olayda uygulama yeri bulunmayan HMK'nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendinin (6) numaralı alt bendi gereğince, usul ekonomisi ilkesine de aykırı olacak şekilde dosyanın yeniden karar verilmek üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş olup söz konusu kararın, HMK'nın 353 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) bendindeki açık hüküm ve (bu hüküm ile uyum sağlanması ve kanunun bütünlüğünün korunması amacıyla) aynı Kanun’un 362 nci maddesinin birinci fıkrasının (g) bendindeki hüküm birlikte değerlendirildiğinde kesin nitelikte olmadığı-
İlk derece mahkemesince asli müdahillik talebinin kabul edildiği, asli müdahilin yargılamalara iştirak etmiş olduğu anlaşıldığından bölge adliye mahkemesince eksik harcın ikmal edilmesi, harç ikmal edildikten sonra asli müdahilin talebi hakkında bir karar verilmesi için dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekirken, K.A' nın nispi harç yatırmaması nedeniyle asli müdahil sıfatı kazanmadığı gerekçesiyle istinaf talebinin reddine karar verilmesinin doğru görülmediği-
Bölge adliye mahkemesinin kadının manevi tazminat talebi hakkında icrai bir hüküm kurmaksızın "manevi tazminat taleplerinin kabulü gerektiğine yönelik istinaf başvurusunun esastan reddine" şeklinde karar vermesinin yerinde görülmediği- Velayet hususunda, idrak çağındaki çocuğun velayet konusundaki görüşünün alınması ve tüm delillerle birlikte değerlendirilerek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerektiği-
Bölge adliye mahkemesince, davalı tarafın ek karara yönelik istinaf başvurusunun kabul edilmesi nedeniyle, ilk derece mahkemesi kararı tamamen kaldırılarak, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında, açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi suretiyle yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği- Bu husus göz ardı edilerek ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde; sadece ilk derece mahkemesince verilen ek kararın kaldırılmasına karar verilmesiyle yetinilerek, esas hakkında yeniden karar verilmemiş olmasının, usul ve kanuna aykırı olduğu-
HMK 353/1-a'da 6 bent hâlinde sayılan hâllerde istinaf mahkemesinin verdiği esası incelemeden ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve dosyanın ilgili ilk derece mahkemesine gönderilmesi kararlarının kesin olduğu, temyiz edilemeyeceği- "Bu madde gereğince kesin karardan bahsedilebilmesi için bölge adliye mahkemesinin işin esasına girmemesi gerektiği, somut olayda bölge adliye mahkemesince işin esasına girilerek tartışma yapıldığı, bu nedenle bölge adliye mahkemesi kararının kesin nitelikte olmadığı" görüşünün HGK çoğunluğu tarafından benimsenmediği-