Her ne kadar hükme esas alınan bilirkişi kusur raporunda kalp krizi neticesinde ölüm sonucunun ortaya çıkmasında % 80 oranında kaçınılmazlığın etkili olduğu yönünde görüş bildirilmiş ise de bu görüşe katılmak mümkün olmayıp, mahkemece yapılacak işin; işverenin sigortalının işe girişte ve devamında periyodik sağlık muayenelerini yaptırıp yaptırmadığı, bu muayenelerde kalp rahatsızlığı ile ilgili bir bulguya rastlanıp rastlanmadığı, ölüm olayından önceki tarihlerde sigortalının bünyesini zorlayacak bir çalışma yaptırılıp yaptırılmadığı, olay günü sigortalıyı iş yerinde rutin dışında bir gerginlik ve stres içine sokacak bir olayın cereyan edip etmediği ayrıntılı şekilde araştırılarak iş yeri koşulları ve sigortalının bünyesel faktörleri değerlendirilerek, işyeri hekimliği, işçi sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olan aralarında kardiyoloğun da bulunduğu bilirkişi heyetinden kusur raporu almak, kusur oranları ve diğer açılardan ilk hükmün davalı lehine bozulduğu da göz önünde bulundurularak hükme esas alınacak kusur oranları doğrultusunda 24/06/2016 tarihli hesap raporunda belirtilen doneler ile tarihler esas alınarak (özellikle işlemiş dönemin ileri çekilmemesi, asgari ücret artışlarının yansıtılmaması) zararın belirlenmesi suretiyle kazanılmış haklar da dikkate alınarak maddi ve manevi tazminat tutarları bakımından karar vermek olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesince, HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar verildiğine göre, bu karara uygun şekilde işlem yapılması gerekirken, işin esasına da girilmek suretiyle borçlu ...’nun istinaf isteminin esastan reddedilerek çelişki ve infazda tereddüt oluşturacak şekilde hüküm kurulması mümkün olmadığından, Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulmuş olduğu-
Bölge Adliye Mahkemesince; dava dilekçesinde yazılı olan ve davacının dava açmasına esas olan doğru takip dosyasının incelenmesinin temini için dosyayı HMK'nın 353-1-6 gereğince ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekirken, dava konusu olmayan takip dosyası incelenmek suretiyle yazılı şekilde hüküm tesisi bozmayı gerektirdiği-
Yargıtay alt derece mahkemelerince verilen kararların temyiz incelemesini yaparken, “karara etki eden yargılama hatalarını” bozma sebebi yapmasının gerektiği- İlk derce mahkemelerince uyuşmazlığın çözümüne etkili olacak nitelikteki delillerin toplanması ve değerlendirilmesine rağmen, bölge adliye mahkemelerinin aksi kanaatle, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak esas hakkında inceleme yapmaksızın mahkemesine kesin olarak iadesine karar verebileceği ve bu kararın da Yargıtay’ca denetlenemeyeceği şeklinde yorumlanmasının mümkün görülmediği- Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın usuli anlamda bir geri gönderme kararı niteliğinde bulunmadığından, buna bağlı olarak Bölge Adliye Mahkemesince kararın kesin olduğundan da söz edilemeyeceği-
HMK’ nın 354. maddesinde ve özellikle bu maddenin gerekçesinde değinildiği üzere, Bölge Adliye Mahkemelerince yapılacak incelemenin biri denetim açısından, diğeri ise dava konusu uyuşmazlık bakımından olmak üzere iki yönü bulunduğu- İlk derece mahkemesi kararlarına karşı yapılan istinaf başvurusu üzerine, yapılan istinaf incelemesinde, ilk derece yargılamasında eksiklik görülüp duruşma açılarak doğrudan uyuşmazlık konusu üzerinde inceleme(tahkikat) yapılması durumunda,  istinaf başvurusunun esastan reddi biçiminde hüküm kurulamayacağı- Bu gibi durumlarda, 7251 sayılı Kanun ile HMK’ nın 356. maddesine eklenen 2. fıkrada değinilen ve verilmesi öngörülen gerekli kararın ''yeniden esas hakkında bir karar'' olmak durumunda olduğu ve bu hususun HMK' nin 369/1.maddesi uyarınca resen temyiz incelemesine tabi bulunduğu-
İİK’nun 134/2. maddesine göre; ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesi, davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin %10'u oranında para cezasına mahkûm edeceği- Somut olayda, ilk derece mahkemesince, ihalenin feshi istemleri işin esasına girilerek reddedilen borçlular aleyhine para cezasına hükmedilmesi yerinde ise de; şikayetçiler arasında yer alan ve karar başlığında da "İstanbul 3. İflas Dairesi Müdürlüğü" olarak yazılan İflas Müdürlüğü aleyhine para cezasına hükmedilmesinin, para cezasının Hazine yararına verilmesi karşısında, yasa maddesinin düzenleniş amacına aykırı olacağı tabii olduğundan, Bölge Adliye Mahkemesi’nce; "HMK’nun 353/1-b-2 ve 356 maddeleri gereğince, ilk derece mahkemesi kararının, şikayetçi iflas müdürlüğüne hasren para cezası yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında bir karar verilmesi" gerekirken, istinaf başvurusunun "esastan reddine" karar verildiği anlaşılmış olmakla, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından, "Bölge Adliye Mahkemesi kararının kaldırılması ve ilk derece mahkemesi kararının düzeltilerek onanması gerektiği"-
Bölge Adliye Mahkemesince ilk derece mahkemesinin asıl ve birleşen davaya yönelik karar gerekçesi değiştirildiği halde HMK 353/1-b/2 bendine göre hüküm verildiği gerekçede belirtilerek HMK 353/1-b/1 bendine göre hüküm verilmesinin gerekçe ile hükmün çelişkisini ortaya çıkardığı, gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılarak HMK 353/1-b/1 maddesine göre ilk derece mahkemesi kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu sonucunu doğuracak şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Bölge Adliye Mahkemesince duruşma açılarak dava konusu uyuşmazlık üzerinde bir inceleme yapılması halinde, “yeniden esas hakkında bir karar” verilmesi gerektiği- 7251 s. K. ile HMK’nın 356. maddesine eklenen 2. fıkranın farklı bir değerlendirme yapılmasını gerektirir nitelikte olmadığı-
Şikayetçinin taşınmazın eski maliki olup, takipten evvel taşınmazı ipotekle birlikte ............Ltd. Şti'ye sattığından alacaklı tarafından ........... tarihinde ............... Ltd. Şti hakkında takibe devam edilmesi yönünde talepte bulunulduğunun görüldüğü, bu durumda şikayetçinin tapu sicilinde ilgili sıfatına haiz olmadığı gibi ihalede pey süren kişi de olmadığı, ayrıca, şikayetçinin ipoteğe esas kredi sözleşmesinde asıl borçlu sıfatının da olmadığı, şikayetçinin, takibe konu ipoteğe esas kredi sözleşmesinde kefil olmasının ya da satış ilanının fuzuli şekilde kendisine tebliğ edilmiş olmasının kendisine ihalenin feshini talep hakkı vermeyeceği, buna göre, Bölge Adliye Mahkemesince, söz konusu taşınmaz yönünden de ihalenin feshi istemini esastan reddeden ilk derece mahkemesi kararının, düzeltilerek, istemin aktif husumet yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ilk derece mahkemesince, şikayetçi aleyhine taşınmazın ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nun 353/1-b-2 ve 356. maddeleri gereğince, İlk Derece Mahkemesi kararının, para cezası kaldırılmak suretiyle düzeltilip yeniden esas hakkında karar verilmesi gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, anılan yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-
Şikayet konusu taşınmazın muhammen bedelinin 130.000 TL, satış bedelinin 200.100 TL olduğunun, ihale bedelinin muhammen bedelin üzerinde olduğunun görüldüğü, bu durumda, şikayetçi borçlu yönünden zarar unsuru gerçekleşmediğinden, borçlunun bu taşınmaza yönelik ihalenin feshini istemekte hukuki yararının bulunmadığı- İİK'nın 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde; işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde, şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceğinin öngörüldüğü, buna rağmen ilk derece mahkemesince, şikayetçi aleyhine taşınmazın ihale bedeli olan 200.100 TL’nin %10’u oranında da para cezasına hükmolunması isabetsiz olup, Bölge Adliye Mahkemesince; HMK’nın 353/1-b-2 ve 356. maddeleri gereğince, ilk derece mahkemesi kararının, para cezası yönünden düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulması gerekirken, bu hususta karar verilmediği anlaşılmış olmakla, ilk derece mahkemesince yapılan bu yanlışlığın giderilmesinin yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığı-