Evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki nedenine dayalı karşılıklı boşanma davasında; kusur belirlemesi yapıldığı halde taraflara kusurların yükletilmemiş olmasının yerinde olmadığı- Hukuk Muhakemeleri Kanunu'na göre; kamu düzenine aykırılık görülen haller dışında, incelemenin dilekçede belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı düzenlendiğinden hakimin tarafların talep sonuçlarıyla bağlı kalıp, bu taleplerden fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği-
Davanın, bir kısım taşınmazlara yönelik tasarruflar için tasarrufun iptali istemine, bir kısım taşınmazların tasarrufuna ilişkin olarak da namı müstear niteliğinde yapıldıklarından, BK'nun 19 maddesine dayalı iptal istemine ilişkin olduğu - Mevcut davada, davacı ile davalı-borçlular arasındaki ilişkinin kredi sözleşmesine dayandığı, icra müdürlüğünün icra takibi dolayısıyla alacağın  kesinleştiği,  davanın 5 yıllık süre içinde açıldığı ve tasarrufların borcun doğumundan sonra yapıldığı, borçluların bilinen adreslerinde yapılan hacizlere ilişkin tutanakların aciz vesikası niteliğinde olduğu, alacağın belirlenen malvarlıkları ile karşılanmasının mümkün olmadığından aciz halinin gerçekleştiği - Davalı-borçlu şirketin malvarlığında önemli bir yeri tutan ve şirketin işleyişinin devamı için olması gereken ayakkabı imalathanesinin satışına ilişkin tasarrufun,  örtülü  işletme devri niteliğiyle  alacaklı lehine karinenin oluştuğu, aksinin davalı tarafınca ispatlanamadığı, ayrıca, davalı-üçüncü kişinin şirket ile borçlu-davalı şirket komşu olup, aralarında ticari ilişkinin mizan kayıtları ile de sabit olduğu, dolayısıyla borçlunun durumunu ve amacını bilebilecek kişilerden olduğunun açık olduğu - Davalı-3.kişi... Ltd. Şirketi ile borçlu-davalı şirket komşu oldukları, aralarında ticari ilişki bulunduğu, aynı gün aynı taraflar arasında birden fazla taşınmaz devrinin hayatın olağan akışına aykırı olduğu - Davalı-3.kişi... Ltd. Şirketi ile borçlu-davalı şirket komşu oldukları, aralarında ticari ilişki bulunduğu, aynı gün aynı taraflar arasında birden fazla taşınmaz devrinin hayatın olağan akışına aykırı olup,  birbirlerini tanıdıkları ve güvendiklerini gösterdiği ve İİK 280 anlamında emarenin oluştuğu - Davalı ...ve ...'nın bu taşınmazları alacak ekonomik güçlerinin olduğu ve taşınmazların kendi kullanımlarında olduğu belirlenmiş olup, tarafların birbirlerini tanımaları tek başına muvazanın  delili sayılamayacağından ve tanışıklık dışında iddiayı destekler bir delil sunulmadığı, iddianın ispatlanmadığı görüldüğünden bu durum özelindeortada namı müstear niteliğinde bir tasarruf bulunmadığı -
Temlik alanın kendisine geçen haklar yönünden takibe devam etmesinde yasal bir engel bulunmadığı-
Dava, ilk derece mahkemesinde görülürken davacının öldüğü; davacı vekilinin veraset ilamı ve veraset ilamındaki mirasçılardan vekaletname almadan, bir dilekçe vererek müvekkilinin öldüğü, davaya davacının eşi adına devam edeceğini bildirdiği, ilk derece mahkemesince davacının veraset ilamı ve vekaletnamesinin getirilmeden yargılamaya devam olunduğu, bu durumda, istinaf mahkemesince HMK’nun 114/1-d,e maddelerinde yazılı dava şartlarının gerçekleşmediği gözetilerek; ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp, davanın yeniden görülmesi için dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesi gerekirken, işin esasına yönelik karar verilmesinin doğru olmadığı-
Taraflar arasındaki alacak davasında; davalının savunmasında yer alan davanın derdest olduğu, savunulan diğer davadaki beyanının işbu davanın kabulü için elverişli bir ikrar içermediği; davacının davalıya mal satıp teslim ettiğini ispat külfeti altında olduğu, davacı bu vakıayı ispat edebilirse bu sefer davalının kendisine teslim edilen mal bedelini ödediğini ispat etmesinin gerektiği kabul edilerek, taraflarca gösterilen tüm deliller toplanıp ispat külfetinin kime ait olduğuna da dikkat edilerek değerlendirme yapılması gerektiği, ayrıca istinaf mahkemesince ilk derece mahkemesinin yaptığı tahkikat yeterli görülmeyerek ilave tahkikat ile davalı isticvap edilmiş olduğundan, bu durumda istinaf mahkemesince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında karar verilmesi gerektiği-
Bölge adliye mahkemesince, esas hakkında taleplerin her biri hakkında tek tek hüküm kurulması gerekirken, ilk derece mahkemesi kararına gönderme yapılmak suretiyle ilk derece mahkeme kararının diğer kısımlarına aynen geçerlilik tanıyacak ve kararın infazında tereddüt oluşmasına sebebiyet verecek şekilde karar verilmesinin hatalı olduğu-
İİK. 277 vd. maddelere göre açılmış olan davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin bulunması gerekeceği- Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalısının zorunlu olduğu-
Teminat mektubu veren banka ile muhatap arasındaki sözleşmenin garanti sözleşmesi niteliğinde olduğu ve bankanın; teminat mektubunu düzenlerken nakit, menkul rehni, ipotek, teminat mektubu almak suretiyle verdiği teminat mektubu riski için kendisini güvenceye alabileceği- Sözleşme gereği, hiçbir neden gösterilmeksizin de sözleşmedeki hükme dayanarak henüz nakde çevrilmeyen teminat mektup tutarının, lehtar, müteselsil borçlu ve kefilden depo edilmesini bankanın isteyebileceği- Ancak nakde çevrilmeyen teminat mektupları ile ilgili olarak teminat mektubundaki meblağın depo edilmesi istenebilirse de risk gerçekleşmeden ihtiyati haciz kararı verilemeyeceği- Banka ile müşterisi arasında yapılan teminat mektubu sözleşmelerinde banka lehine risk gerçekleşmeden teminat mektubu bedelinden bankanın ödemek zorunda kalacağı meblağın depo edilmesini isteme yetkisinin, söz konusu alacağın mevcut olduğunu göstermediği gibi istenebilir olduğunu da göstermeyeceği ve sözleşmede anılan şekilde hüküm olsa bile bankanın (ödemek zorunda kalacağı meblağın) sadece depo edilmesini isteyebileceği- (Bankanın) Kendisine ödeme yapılmasını talep edemeyeceği- Esasen bankanın sözleşmeye bu şekilde bir hüküm koymakla riskten kaynaklanan alacağını garanti altına almış olacağından, ihtiyati haciz müessesine de ihtiyacı kalmadığı (Yargıtay İçtihatları Birleştirme Hukuk Genel Kurulu, 27.12.2017 tarihli, 2016/1 E. 2017/6 K sayılı ilamı)- Bahsi geçen sebeplerle, davacının istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca reddine-
İşletme Hakkı Devir Sözleşmesi gereğince sözleşme öncesi dönemle ilgili davalardan doğan mali yükümlülüklerin TEDAŞ'a ait olduğu, anılan sözleşme gereğince ihbar yükümlülüğünü yerine getirmeyen davacı tarafın temyiz, harç ve masraflarına onama harcını talep edemeyeceği bu nedenle davanın kısmen kabulüne ilişkin kararın onanacağı-
Tahliye taahhütnamesine dayalı yapılan takiplere itiraz üzerine açılan itirazın kaldırılması ve tahliye istemli davalarda verilen kararların İİK m. 36 uyarınca tehiri icra kararı verilebilecek kararlardan olmadığı, bu nedenle davalı kiracının tehiri icra isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-