Dava konusu taşınmazlar muris adına kayıtlı olup, tamamı üzerinde tarafların miras nedeniyle iştirak halinde (elbirliği) mülkiyetinin söz konusu olduğu, kanundan doğan bu iştirak halinin eski Medeni Kanunumuzun 581. maddesinde açıkça “miras açıldığında mirasçılar birden fazla ise terekedeki haklar ve borçlar taksime kadar müşa kalır.” şeklinde ifade olunduğu, iştirak halindeki mülkiyetin sona erme nedenleri arasında paydaşlıktan çıkarma olgusunun sayılmadığı-
Vasiyetnamenin tenkisine ilişkin davanın eldeki davaya etkisi irdelendiğinde de ; tenkis davasının kişisel hakkı sağlayan ve yenilik doğuran bir dava türü olması, ayni hak doğurmaması karşısında ayni hakka ilişkin eldeki kadastro tespitine itiraz davası yönünden ön sorun teşkil etmesinin düşünülemeyeceği, aksine mülkiyete ilişkin uyuşmazlığın çözümünün diğer söyleyişle tespite itiraza ilişkin davanın hallinin temeli şahsi hakka dayalı uyuşmazlığın çözümünden yani tenkis davasının hallinden önce geleceği, açıklanan nedenlerle Mahkemece tenkis davasının ön mesele kabul edilmemesi usul ve yasaya uygun olup, direnme kararının yerinde olacağı-
Vakıf üyesi miras bırakanın ölüm yardımından yararlanmasını dilediği eşi ve çocukları ile aynı anda öldüğü kabul edildiği için, eş ve çocukların miras bırakanın ölüm tarihinde sağ olmak şartını taşıyamadıkları gerekçesiyle ölüm yardımından yararlanamayacağı, bu durumda ölüm yardımının vakıf senedinin ilgili maddeleri uyarınca dağıtılması gerekeceği–
Alacaklı, borçluya karşı mahkemede veya hakem önünde dava açarak ya da karşılık bir iddia ileri sürerek alacağını dermeyan ettiği takdirde zamanaşımının kesileceği, dava konusu olayda da Hazinenin karşı koymasının, def’i anlamında olacağı, zamanaşımının kesilmesi (kat edilmiş olması) halinde yeni bir müddetin işlemesi gerekeceği-
Acele durumlarda, bir mirasçının bütün mirasçılar adına dava açması halinde, mahkemenin davayı hemen reddetmeyip diğer mirasçıların katılmasının sağlanması veya muvafakatlarının alınması ya da terekeye temsilci tayin edilmesi için davacıya süre vermesi gerekeceği–
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 634, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Yabancı unsurlu veraset davalarında araştırılacak hususlar-
Evlat edinenin mirastan ıskat sebeplerinin varlığı halinde evlatlık ilişkisinin ortadan kaldırılmasına karar verilmesini isteyebileceği, miras bırakana ya da ailesine karşı kanunen yükümlü olunan görevin yerine getirilmemesinin tesbitin de mirastan ıskat edileceği-
Terekenin açıldığı anda terekenin borca batık olup olmadığı ölüm anında murise ait olan malların, alacakların ve borçların dikkate alınarak değerlendirilmesi gerekeceği, gerek İcra İflas Kanunun 277 ve müteakip maddelerinde gösterilen borçlunun (murisin) mallarının borca yetmemesi halinde başkalarına geçmiş olan mallara müracaat imkanı ve gerekse Medeni Kanunun 558. maddesinde belirlenen murisin iadeye tabi tasarruflarına müracaat imkanının doğrudan gözetilemeyeceği, bunların terekenin (tesahüp) sahiplenildiğini gösteren davranışlar olmayacağı, zira her iki halde de mirasçının böyle bir malı sahiplenmesinin mirasın açılmasından önce oluşmuş olaylar olduğu, ancak şartları oluştuğunda alacaklıların, gerek İcra İflas Kanunun 278. maddesi uyarınca ve gerekse Medeni Kanunun 558. maddesi uyarınca, muristen bir mal iktisap eden; fakat mirası red etmiş olan mirasçıya, müracaat edebileceklerinin tabii olduğu, böyle bir iddia ortaya konmadan (HUMK.74.) hakim İcra İflas Kanununun 278. maddesi u
Senet kapsamına girmeyen ve miras bırakandan intikal eden diğer taşınmazların paylaşılmadığının gerek davacının gerekse davalıların beyanları ile sabit olduğu, davalıların paylaşım ve pay satımına dayandıkları, davacı Ş.’nin payının satıma konu olduğunun da kanıtlanamadığı, Ş.’den başka diğer mirasçıların davada taraf oldukları halde aleyhlerine olan kararı temyiz etmedikleri ve miras payı isteminde bulunmadıkları, bu nedenle olayda 3402 sayılı Kadastro Kanunu’nun 30/2.maddesinin de uygulanmasının mümkün olmayacağı, hal böyle olunca, miras bırakanlar tarafından satıma konu olmayan parsellere ait tesbitlerin iptali ile davacıya isabet eden payın onun adına, geriye kalan payların ise tesbit gibi davalı kişiler adına tesciline karar verilmesinin gerekeceği-