Davacının davalı tarafından ev alınırken davacıya 15.000.DM verdiği tanıklar tarafından açıkça ifade edilmiş olup bu paranın kaynağını oluşturan miras sözleşmesinin evin alımından 20 gün sonraki bir tarihi taşıması bu paranın 20 gün önce davacının annesi tarafından davacıya verilmediğini kabule götürmeyeceği-
Yeni yasal düzenlenme karşısında elbirliği mülkiyetine, elbirliği mülkiyeti ile birlikte paylı mülkiyete tabi mallarda borçlu mirasçının alacaklısı olan kişinin, paylaştırma davası açabilmesi için alacaklı veya borçlunun yararlarını da korumak amacı ile Medeni Kanunun 648. maddesi gereğince kayyım atanması istemesi, kayyım atandığında davanın kayyım tarafından açılıp kayyım huzuru ile davaya devam edilmesinin gerekeceği-
İştirak halinde mülkiyete konu taşınmazın tescili için açılan davaya katılmayan ortakların olurlarının alınması yada miras şirketine atanacak temsilci ile davanın sürdürülmesi gerekeceği–
Çekişmeli 1217 parsel sayılı taşınmazın ölünceye kadar bakma akti ile davalıya temlik edildiği anlaşılmakta olup ne varki, miras bırakanın gerçek amacının ölünceye kadar bakım karşılığı ile temlik etmek mi yoksa muvazaalı mal kaçırmak mı olduğu yönünde yeterli delil toplanmadığından öncelikle miras bırakanın başka taşınmazı bulunup bulunmadığı hususunun ilgili merciilerden sorulması,veraset ilamının alınması,taraf tanıklarının dinlenmesi ve yukarıdaki ilkeler çerçevesinde bir araştırma yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesinin gerekeceği-
Görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçıların dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilecekleri-
Davaya konu taşınmazın özel mülk niteliğinde olduğu, getireceği gelir itibarıyla kamusal amaçlarla kullanılabileceği, dolayısıyla özel hukuk hükümlerine tabi olarak tasarruf edilebileceği, devlete mal geçirimini sağlayan kanunların çok sayıda olduğu, bunlardan birinin de Türk Medeni Kanunu olduğu, 743 Sayılı Türk Medeni Kanunun mirasa ilişkin hükümlerinde devletin de mirasçı olabileceğinin kabul edildiği, bunun ikincil nitelikte bir mirasçılık olduğu, ölenin kanuni mirasçıları yoksa ya da mirası iktisap edemiyorlarsa ve ölüme bağlı bir tasarrufla mirasçı atanmamışsa mirasın devlete kalacağı, kanuni mirasçılar Türk Hukukunda geçerli olan sisteme göre ilk üç parantelin, sağ kalan eş, evlatlık ve onun alt soyu olacağı, ancak dördüncü parantelde mirasçı varsa, bu durumda bunların tereke üzerinde intifa hakları olduğu için devlete terekenin sadece kuru mülkiyetinin geçeceği-
Ortaklığın giderilmesi davalarının özelliği gereği paydaşlar sağ iseler kendilerinin, ölmüşlerse ibraz ettirilecek veraset belgesi ile belirlenecek mirasçıların davada yer almalarının sağlanmasının gerekeceği, bu hususun mahkemece resen dikkate alınmasının zorunlu olacağı-
Mirasçı bırakmadan ölen kişilerin mirasçısı kanunen hazine olduğuna ve bu hususta Medeni Kanunun 534. maddesi uyarınca gerekli işlem Sulh Yargıçlığınca yapılacağına göre, Sulh Yargıçlığı tarafından terekenin Hazineye intikal ettiği idarelerimizce bildirildiği takdirde bu belgenin Tapu Sicil Tüzüğünün 19. maddesinin 1. fıkrasında yazılı bulunan veraset belgesi sayılarak buna göre tescilin yapılmasının icap edeceği-
Davacıların dava dilekçesinde saklı paya tecavüzün aynen taksim suretiyle giderilmesini istedikleri, yargılama aşamasında davalıların MK’nun 506. maddesi uyarınca tercih hakkını nakdi ödeme yönünde kullandıklarından temerrüde düştükleri; davacılar yönünden alacağa faiz yürütülmesini talep hakkının doğduğu, bu durumda davacıların tercih hakkının kullanıldığı andan itibaren faiz talep edebilecekleri-
Dava mirasçılar tarafından üçüncü şahsa karşı açılmışsa ve hakim davayı açan mirasçı dışında başka mirasçılar olduğunu tespit ederse 3402 Sayalı Yasanın 30/2. maddesindeki kuralı uygulayarak resen delilleri toplayıp o mirasçılar yönünden de karar vereceği, buna karşın dava ortak miras bırakanının mirasçılara arasında ise bu halde sadece davacının payı yönünden hüküm kurmak gerekeceği-