Ölümü tarihinde miras bırakanın ödemeden aczi açıkça belli veya resmen tespit edilmiş ise, mirasın reddedilmiş sayılacağı ve zimnen miras kabul edilmiş olmadıkça her zaman murisin ödemeden aczinin tespitinin alacaklıların ikametgahı mahkemesinden istenebileceği-Mirasın reddi isteğinde bulunan avukatın özel yetki içeren vekaletnamesini dosyaya sunması gerekeceği- Kendi adına asaleten çocuğu adına velayeten mirasın reddini isteyen annenin hukuki yararı ile çocuğunki çatışmakta olduğundan, mahkemece küçük için kayyım tayin ettirilmesi ve davanın kayyım tarafından devam ettirilmesi gerekeceği-
HMK’nun yürürlüğe girmesinden sonra açılacak terekenin borca batık olduğunun tespitine ilişkin davalarda davanın değeri ne olursa olsun asliye hukuk mahkemesi görevli olduğu-
Velayetin kaldırılmasına ilişkin davada, baba davadan önce kısıtlanarak, kendisine babası (davacı) vasi (veli) olarak atanmış ve küçüğün babası E.'ın vesayet kararı ile "dava ehliyeti" kaldırılmış durumdadır. Böyle bir durumda davalı olarak davaya dahili gereken babanın menfaati ile yasal temsilcinin menfaati arasında bu iş nedeniyle çatışma olduğu gözetilerek, bu işte babayı temsil etmek, hak ve menfaatlerini korumak üzere Türk Medeni Kanunun 426/2. maddesi gereğince baba E.'a kayyım tayini yoluna gidilmesi gerekeceği-
Türk Medeni Kanununun 3. kısmı hariç 2. kitabıyla 4722 Sayılı Yürürlük ve Uygulama Kanununa göre, aile hukukundan doğan dava ve işlerde aile mahkemesi görevli olup, Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde bu kanun kapsamına giren dava ve işlere Asliye Hukuk Mahkemesince "aile mahkemesi" sıfatıyla bakılması gerekeceği-
Soybağının reddi istemine ilişkin, koca tarafından ana ve çocuklara karşı açılan davada, yasal temsilci ana ile küçükler arasında menfaat çatışması sözkonusu olduğundan, küçüklere kayyım tayin ettirilip davanın kayyıma yöneltilmesi gerekeceği-
Davada, davacının ruhsal rahatsızlığı ileri sürülmüş ve bu iddia dosya arasındaki bir kısım delille de doğrulanmış bulunması halinde,mahkemece, Türk Medeni Kanununun 405. ve HMK.nun 56/1. maddeleri uyarınca davacının vesayet altına alınmasının gerekip gerekmediğinin araştırılması ve bu hususun bir ön sorun sayılması, gerekirse Türk Medeni Kanununun 462/8. maddesi uyarınca işlem yapılması ve sonucuna kadar yargılamanın bekletilmesi gerekeceği-
Davacı anne Türk Medeni Kanunu'nun 405. maddesinden, çocuk 404. maddesinden kısıtlanmış olup her ikisine de aynı kişi vasi olarak atanmış ve aynı vasi küçüğe aynı zamanda kayyım olarak atandığından ve Yasanın 426/2. maddesine göre yasal temsilci menfaatleri çatışan kısıtlananları aynı anda temsil edemeyeceğinden çocuğa vasi dışında bir şahsın kayyım atanması gerektiğinin düşünülmemesinin doğru olmayacağı-
Davacı vekilinin dava dilekçesinde; taşınmaz malikinin sağ olup olmadığı, ölü ise mirasçısının bulunup bulunmadığı bilinmediğinden Hazinenin hak ve menfaatlerinin korunması için adı geçen kişiye kayyım atanmasını istediği, zabıta tutanağına göre taşınmaz malikinin veya mirasçılarının açık kimlik ve adreslerini, sağ olup olmadıklarını tespit etmenin mümkün olmadığı; davaya konu taşınmaz maliki hakkında yeterli araştırma ve inceleme yapılmadan malik mirasçılarının tespit edildiği gerekçesiyle buna göre karar verilmemesi gerektiği-
Mahkemece, mirasın gerçek reddi (TMK.m.605/1) işleminde, annenin hukuki yararı ile çocukların hukuki yararı çatıştığından; küçüklere kayyım tayin ettirilmesi, kayyımdan çocuklar adına mirasın reddi talebine ilişkin beyan alınması ve yasada gösterilen şekilde (TMK.m.609, 612) işlem yapılması gerekeceğinden, Mahkemenin velayet altındaki çocuklarla ilgili kararının doğru olmayacağı ve açıklanan yönde işlem yapılmak üzere hükmün bozulmasının gerekeceği-