Taşınmaz hakkında derdest ortaklığın giderilmesi davasının, kentsel dönüşüm uygulamasının ya da kamulaştırma işleminin bulunması gibi istisnai durumlarda muhdesatın tespiti davasının açılmasında güncel hukuki yararın bulunduğunun kabul edileceği-
Taşınmazın davalı olduğu belirtilerek ve malik hanesi boş bırakılarak tescilinin yapıldığı, davalı tarafça temyiz dilekçesinde taşınmazın mera vasıflı olduğunun ileri sürüldüğü davada, taşınmaz tesciline esas belgelerin (tapulama/kadastro tutanağı, mera, yaylak, kışlak kütüğü. Kadastro Mahkemesi dosyası) getirtilerek davaya konu muhdesatların üzerinde bulunduğu taşınmazın niteliği yöntemine uygun biçimde araştırılıp soruşturulması, taşınmazın niteliğinin duraksama olmaksızın belirlenmesi, taşınmazın belirlenecek niteliğine göre davacının taşınmaz üzerindeki muhdesatlar yönünden dava hakkının bulunup bulunmadığının düşünülmesi, dava hakkının bulunduğu kabul edildiği takdirde; kamulaştırmaya ilişkin evraklar ve kroki de eklenerek, taşınmazın hangi kısmının kamulaştırmaya konu olduğunun belirlenmesi, fen bilirkişi tarafından düzenlenen bilirkişi raporu ve krokisindeki muhdesatların kamulaştırma krokisi ile çakıştırılarak, muhdesatların bulunduğu bölümün kamulaştırılıp kamulaştırılmadığının tespit edilmesi gerektiği-
Hukuki yarara esas Sulh Hukuk mahkemesinde açılan ortaklığın giderilmesi davasında, eldeki dava bekletici mesele yapılmamış ve sonrasında ortaklığın giderilmesine ilişkin dava takipsiz bırakılarak işlemden kaldırılmış ve HMK. mad. 150 uyarınca da davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olduğundan,  muhdesatın aidiyetinin tespiti isteğine ilişkin tespit davasının da hukuki yararın kalmaması nedeniyle HMK. mad. 114/1-h ve 115/2 gereğince usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Tespit davasında, taşınmazın kamulaştırma kapsamında kalıp kalmadığı olgusunun Devlet Su işleri Müdürlüğü'nden kamulaştırma bilgi, belge ve krokilerinin dosyaya getirtilmesi yoluyla saptanması gerektiği ve dava açmada davacının güncel hukuki yararının bulunduğu anlaşıldığı takdirde, tüm delillerin birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Kadimden beri harman yeri ve köy orta malı olduğu belirtilerek sınırlandırılan ve genel harman yeri olduğu anlaşıldığından taşınmaz üzerinde inşa edilen muhdesatla ilgili davacının açtığı kendi aidiyetinin tespiti davasının reddedilmesi gerekeceği-
Dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmediğinin, davalıya davaya cevap verme hakkı tanınmadığının anlaşıldığı, davalının hukuki dinlenilme ve savunma hakkını kısıtlayacak nitelikte inceleme ve yargılama yapılıp karar verilmesinin doğru olmadığı-
Taraflar arasında ortaklığın giderilmesi davası bulunmayıp, taşınmaz ve muhtesatın kamulaştırmaya konu olduğuna dair herhangi bir iddia, savunma, bilgi ve belge de bulunmadığı dikkate alındığında davacının muhdesatın tespiti davası açmasında hukuki yararının bulunmayıp dava şartlarını taşımadığından, davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerektiği-
Davacı, dava dışı üçüncü kişiden davalıdan olan alacağının 100.000 TL'sini devralmış, temlik belgesini davalıya tebliğ etmiş, bu davanın açılmasından önce temlik alınan para, temlik edenin borçlarından dolayı icra veznesine ödenmiş olduğundan davacı bu paranın kendisine ödenmesi gerektiği iddiasında olduğu takdirde, eda davası açmak suretiyle bu parayı davalıdan talep edebileceğinden davacının, davacının tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmadığı için davanın reddine karar vermek gerektiği-
Dava konusu taşınmazlardaki ortaklığın giderilmesi amacıyla açılan davada, Sulh Hukuk Mahkemesinin ilamı ile ortaklığın giderilmesine karar verildiği ve kararın kesinleştiği, dolayısıyla davacının başlangıçta var olan güncel hukuki yararının da ortadan kalktığı anlaşıldığından, mahkemece hukuki yarar yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
3402 s. Kadastro Kanunu'nun 19. maddesine dayalı "muhdesatın tapu kütüğünün beyanlar hanesine şerhi" için açılmış tescil davası niteliğindeki davanın, HMK'nun 106. maddesine uygun olarak açılmış muhdesat tespiti niteliğinde görülerek karar verilmesinin hatalı olduğu-