Tarafların boşanmaya neden olan olaylardaki kusur derecesi, evlilik süresi, tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, paranın alım gücü, davacının kişilik haklarına yapılan saldırı ile boşanma yüzünden zedelenen mevcut ve beklenen menfaatlerin kapsamına, günün ekonomik koşullarına göre, takdir edilen maddî-manevî tazminat miktarlarının az olduğu, erkeğin emekli polis memuru olduğu, üzerine kayıtlı bir araç, birden fazla taşınmaz olduğu gerekçesiyle kadının maddî-manevî tazminat miktarına yönelik istinaf başvurusunun kabulü gerektiği-
Davacıların oğlunun vefatından sonra davalı gelinleri ve torunlarının bir süre köyde birlikte yaşadığı, daha sonra davacıların boşanan kızının da çocukları ile birlikte aynı eve taşınması sonrasında davalının davacıların yanında ayrılarak ayrı eve çıktığı, aralarındaki maddi ihtilaflar nedeniyle Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı kadın tarafından davacılara yönelik olarak tazminat davası açıldığı, taraflar arasında doğan husumet sonrasında çocuklar ile davacıların görüşmesinde sorunlar olduğu ancak alınan sosyal inceleme raporuna göre çocukların davacılarla görüşmesinde herhangi bir sakıncanın bulunmadığı, çocukların tatillerde yatılı olarak davacıların yanında kalması konusunda görüş bildirilmiş ise de büyük anne ve büyük babanın torunları ile kişisel ilişkisinin anne ve baba gibi değerlendirilmesi mümkün olmadığından çocukların da bu konudaki görüşleri de göz önünde bulundurularak davacılar ile torunları arasında yatılı olmayacak şekilde kararda belirtilen zamanlarda kişisel ilişki kurulmasına karar verildiği-
Evlilik birliğinin sarsılması nedenine dayalı açılan boşanma davasında kadının; ayrı yaşamada haklılık iddiasını ispatlayamadığı, duruşmada açtığı boşanma davasından feragat ettiği, erkeğe "şerefsiz, o... çocuğu, senden bir halt olmaz, bir geberemedin gitti, bir gebersen de malın da benim olsa, bir türlü ölmüyorsun, 6-7 tane yetime bakacağına mal mülk sahibi olaydın da işimize yarasaydın" diyerek hakaret ettiği, boşanmaya neden olan olaylarda kadının tamamen kusurlu olduğu-
Arabuluculuk son tutanak tarihinden sonra muaccel olan alacaklar yönünden arabuluculuk dava şartının gerçekleşmediği gerekçesiyle bu dönem yönünden ilave tediye alacağı talebinin dava şartı yokluğu sebebiyle reddine karar verilerek davanın kısmen kabulüne karar verildiği-Temyizen incelenen İlk Derece Mahkemesi kararının bozmaya uygun olduğu, kararda ve kararın gerekçesinde hukuk kurallarının somut olaya uygulanmasında bir isabetsizlik bulunmadığı, bozmaya uyulmakla karşı taraf yararına kazanılmış hak durumunu oluşturan yönlerin ise yeniden incelenmesine hukukça imkân bulunmadığı anlaşılmakla; temyiz dilekçesinde ileri sürülen nedenlerin kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği-
Davalı işverenin yurt dışı projelerinde çalıştırılmak üzere istihdam edilen davacı işçinin, tüm çalışma döneminde de Rusya'da bulunan davalıya ait işyerinde çalıştığı, işçinin görme edimi fiilen söz konusu ülkede yerine getirilmiş olup ilgili dönemlerde mutad işyerinin de işçinin işini fiilen yaptığı Rusya olduğu- Hukuk seçimi anlaşması bulunmayan tüm çalışma döneminde mutad işyeri hukuku olan Rusya hukukunun uyuşmazlıkta uygulanması gerektiği-
Görevsiz mahkemede dava açılmadan önce arabuluculuk dava şartı yerine getirilmemiş olmasına rağmen dosyanın görevli mahkeme esasına kaydedilmesinden önce arabulucuya başvurulduğu ve sürecin sonuçlanarak anlaşamama son tutanağının düzenlenmiş olması durumunda, arabuluculuk dava şartının yerine getirildiğinin kabul edilmesi gerektiği- Davacı tarafça asliye hukuk mahkemesinde dava açılmadan önce arabuluculuğa başvurulmadığı gibi dosyanın görevli iş mahkemesinin esasına kaydedilmesinden önce de arabuluculuğa başvurulmadığı dosya kapsamından anlaşıldığından dava şartı olan arabuluculuk sürecinin hiç işletilmediği tartışmasız olup davanın dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı ....... dava konusu .... plakalı aracı 11.01.2017 tarihinde borçludan noter satış sözleşmesi ile 40,000,00 TL' ye aldığı, bilirkkişi aracın satış tarihindeki değerini 41.502,00 TL olarak belirlediği-Aynı plakalı aracın yine 11.01.2017 tarihinde borçludan noter satış sözleşmesi ile 33.000,00 TL' ye alındığı, bilirkişi aracın satış tarihindeki değerini 44.960,00 TL olarak belirlediği-Bu halde Bölge Adliye Mahkemesinin kabulünün aksine ivazlar arasında önemli oransızlık olduğunun kabulünün mümkün olmadığı, mahkemece yaptırılan zabıta araştırmasında davalı ... ile borçlu arasında yakınlık ve arkadaşlık tespit edilemediği- Araçların önceden gayri resmi alınmış olması, araç alım satımlarındaki genel uygulama olması nedeni ile tanışıklık ve ötesinde borçlunun mali durumunun bilindiği anlamına gelmediği gibi, noter sözleşmesinde geçen miktarın ödendiği yazılı belge ile ispatlanmış olduğundan yeniden ödeme belgesiyle ispatının aranmasının da hatalı olduğu-Bu halde mahkemece, ivazlar arasında önemli oransızlık olduğu ve üçüncü kişinin borçlunun mali durumunu bildiği somut delillerce ispatlanmamış olan davalı .... yönünden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Dava konusu taşınmazın, ağaçların dikildiği tarihte 3402 sayılı kanun'un 16 ncı maddesinde sayılan kamu malı niteliğindeki ormanlardan olmadığı gibi Hazine adına tescilli de olmadığı- Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki sahipsiz yerlerden iken üzerine dikilen ağaçların bedeline hükmedilmesi gerektiği- Muhdesat niteliğindeki ağaçların dava konusu taşınmaza, orman niteliği ile Hazine adına tescilinden sonra dikilmiş olması halinde dahi davalı taşınmazın 2942 sayılı Kanun'un 19 uncu maddesinin son fıkrasında belirtilen \"...başkası adına tapulu...\" taşınmaz olarak kabul edilerek değerlendirilmesi gerektiği-Buna göre, mahkemece ilgili kanun maddesi uyarınca değerlendirme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinin doğru görülmediği-
Uyuşmazlığın tasarrufun iptali istemine ilişkin olduğu- Davalı borçlu aleyhine başlatılan ... İcra Müdürlüğü'nün .... sayılı takip dosyasından düzenlenen 08.10.2019 ve 05.11.2019 tarihli haciz tutanakları incelendiğinde; davalı borçlunun "dava dilekçesinde yer alan adresine hacze gidildiği, adresin kapalı olduğu- Dosyada çilingir masrafı depo edilmediğinden ve ayrıca haciz talebi olmadığından adreste işlem yapılmadan ayrılındığının" tutanak altına alındığı- Davalı borçlunun bilinen başkaca adreslerine de (kredi genel sözleşmesinde belirlenen adresi, icra takip dosyasında belirlenen adresi) hacze gidilmediği, davalı borçlu hakkında "hacze kabil malının bulunmadığına dair" tutanak tutulmadığı, davalı borçlunun davacı alacaklıya, dava dışı asıl borçlu lehine ipotek verdiği bağımsız bölümlerin halen davalı borçlu adına kayıtlı olduğunun tespit edildiği- Her ne kadar bu gayrımenkuller yönünden davacı tarafından ... İcra Müdürlüğü'nün ... sayılı dosya ile ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapıldığı ve ipotekli gayrımenkullerin kıymet takdirlerinin toplamının 230.000,00 TL olarak belirlendiği belirtilmişse de ipotekli dosyadan kıymet takdirlerine itiraz davası açıldığı ve akıbetinin henüz dosyada belli olmadığı anlaşıldığından davalı borçlu hakkında yukarıda belirtilen hususlar değerlendirilmeden acz halinin kabul edilmesi doğru görülmediği-
Davacı tarafın iş sözleşmesinin belirli sürenin bitiminden önce işverence haksız feshedildiğini iddia etiği- Davalı tarafın ise davacının sözlü olarak istifa etmek suretiyle ayrıldığını savunduğu- Yargılama sırasında dinlenen davalı tanıklarının, davacının kendisinin işten ayrılmak istediğini beyan ederek davacının istifasına dair işveren savunmasını doğruladıkları- Ayrıca davalı işverence Sosyal Güvenlik Kurumuna (03) istifa çıkış kodu ile çıkış bildirimi yapıldığı- Davacı tarafça istifa olgusunun aksini ispatlayacak herhangi bir bir delil sunulmadığı ve tanık dinletilmediği- Dosya kapsamındaki tüm bilgi ve belgeler ile davalı tanıklarının beyanları birlikte değerlendirildiğinde belirli süreli iş sözleşmesinin işçi tarafından sürenin bitiminden önce haksız feshedildiğinin kabulünün gerektiği-