Murisinin ölümü sonrasında, davalı tarafça internet ortamında paylaşılan hakaretvari sözlerin, özellikle kullanılan “mikrop” kelimesi dikkate alındığında, küçük düşürücü ve incitici olduğu kuşkusuz olduğu gibi; olayın oluş şekli, söylenen sözlerin içeriği ve tarafların durumu birlikte değerlendirildiğinde bu sözlerin nezakete aykırı sözler olarak kabulü mümkün görülmediğinden kınama ile yetinilmesinin uygun düşmeyeceği- Ölenin şeref ve haysiyetine yönelen saldırılar onun yakınlarının kişilik hakkına saldırı teşkil edeceğinden, bu tür saldırılar karşısında ölenin yakınları, kendi kişilik haklarının ihlaline dayanarak TMK’nın 25. maddesinde belirtilen davaları açabileceğinden, mahkemece davacılar lehine manevi tazminata hükmedilmesinin isabetli olduğu-
Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı gerçekleştirildiğini iddia eden davacı tarafın fotoğrafının basında açık bir şekilde yayınlanması ve kendisi ile ilgi bulunmayan bir eylemin kendisine aitmiş gibi gösterilmesinde kamu yararının bulunmadığı ve basın özgürlüğünün sınırlarının aşıldığı ve davacı lehine manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Davacının cezaevinden tahliyesi için paralel devlet yapılanmasının yargı imamı olduğu iddia edilen dava dışı şahısla irtibata geçtiği iddia edilmiş ise de, davalı tarafça bu iddiayı destekler nitelikte herhangi bir bilgi ve belge sunulmaması ya da emare teşkil eden olgu gösterilmediğinden dava konusu haberin basın özgürlüğü kapsamında kalmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı niteliği taşıyacağından davacı yararına uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi için kararın bozulması gerekirkip karar düzeltme isteminin kabul edilmesi gerektiği-
Kamuoyunda tanınan ve bilinen kişilerin eleştiriye katlanma yükümlülüğünün, normal insanlardan fazla olduğunun kabulü gerektiği- Basın yoluyla kişilik haklarına saldırı sebebiyle manevi tazminat istemine ilişkin davaya konu yayınlar ülke gündemini meşgul eden ve herkes tarafından takip edilen konulara ilişkin olup yayınlanmasında kamu yararı bulunduğu- Dava konusu ifadelerin, ifade ve basın özgürlüğü kapsamında kamu yararı ve toplumsal ilgi duyulan hususlara ilişkin değerlendirmeler olup ifade özgürlüğünün muhalif olan, çarpıcı gelen veya rahatsız eden haberler veya fikirler için de uygulandığı gözetildiğinde dava konusu yayınlarda davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediğinin kabulü gerektiği-
Yolcunun iş seyehatine giderken bavulunu kaybettiği, bavulunun gecikmeli olarak bulunup kendisine teslimini takiben taşıyıcı şirketten manevi tazminat talep edebileceği-
Davacıya ait eserin davalı tarafça izinsiz kullanılması nedeniyle, FSEK. mad. 68 uyarınca açılan tazminat istemli davada, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, hem davacı tarafından sunulan satış fiyatları üzerinden davacının diğer müşterilerine yaptığı indirim oranlarının ortalaması uygulanarak varsayımsal bedel, hem de davacının söz konusu bilgisayar programını davalılara yıllık olarak kiralaması hâlinde uygulanacak varsayımsal bedel tespit edilmiş olup, varsayımsal sözleşme bedeli belirlenirken, emsal sözleşme örnekleri ile indirimli satışlara ait bilgiler ve faturalar da dikkate alınarak davacının bilirkişi raporuna itirazları değerlendirilmesi gerekeceğinden, davacının bilirkişi raporuna itirazları HMK. mad. 281 gereğince değerlendirilmeden ve FSEK’in 68. maddesinde düzenlenen “varsayımsal bedelin” mütecavizi caydırmaya yönelik medeni ceza niteliğinde olduğu gözetilmeden "yıllık kiralama bedeli" üzerinden hesaplanan varsayımsal sözleşme bedeline göre davanın kısmen kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
3984 sayılı Kanun'un 28. maddesini değiştiren 4676 sayılı Kanun'un 12/3 maddesi uyarınca, yayın yoluyla kişilik haklarının ihlaline dayalı manevi tazminat istemine ilişkin davada, davalı şirketin Yönetim Kurulu Başkanına husumet düşeceği- Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 670 s.KHK uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle ret kararı verileceği-
Davalının, davacının amiri konumunda olduğu, aralarında yaşanan tartışma sonrasında davalı tarafından davacıya yönelik sarf edildiği iddia edilen "Ben senin o kuş beyninin içinden neler geçtiğini bilmiyor muyum sanıyorsun!" şeklindeki ifadenin esasen değer yargısı mahiyetinde olduğu, kaba ve incitici olmakla birlikte davacının kişilik haklarına saldırı oluşturmayacağının kabul edilmesi gerekeceği, şu durumda; manevi tazminat isteminin tümden reddi yerine kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı-
Davacının kendi çocuğu olduğunu bildiği halde babalığı benimsemeyerek davacı ile ilgilenmemesi davacının ruhsal durumunu olumsuz etkilediği, davacının ruhsal uyum ve dengesini sarstığı gibi kişisel değerlerinde eksilme duygusu yaşamasına sebebiyet verdiği, davacının öz babası olan davalının sorumlu tutulması gerektiği kabul edilerek uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Yerel mahkemenin Yargıtay Dairesinin kararlarını gerekçesine eklemesinin yeni hüküm niteliğinde olmadığı, mahkemenin kendi gerekçesini güçlendirmek amacıyla bahsi geçen bu kararları gerekçesine yazdığı, dolayısıyla ortada yeni bir hükmün bulunmadığı- Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimsenin, hakimden, saldırıda bulunanlara karşı haklarının korunmasını talep edebileceği- Haberin hukuka uygunluk nedeninin oluşturabilmesi, her şeyden önce gerçeğe uygun olmasına bağlı olduğundan eğer haber gerçeğe uygunsa, kişilik hakları ihlal edilse bile manevi tazminata karar verilemeyeceği- Davacı, dava dışı kuzeni ile eğlence mekânından birlikte ayrılmışsa da, haberde iddia edildiği şekilde bir yakınlaşmanın bulunduğu davalı tarafından ispat edilemediğinden, davacının kuzeni ile birlikte fotoğrafları da kullanılarak yakınlaştığı ve öpüştüğü iddia edilerek yapılan haber ve yazılan yazının gerçek dışı haber niteliğinde olduğu ve bu durumda, davacının kişilik haklarına haksız bir saldırı oluşturduğundan manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-