Davalının yazdığı köşe yazılarında kullandığı ifadelerde davacının isminin ve sıfatının belirtilmediği, makul okuyucu çoğunluğunun davalının köşe yazılarındaki sözlerinin muhatabının davacı olduğunu ve yazılarda davacının kastedildiğini anlayamayacağı görüldüğü yani "matufiyet" unsurunın gerçekleşmediği anlaşıldığından, davanın reddi gerektiği-
Davaya konu yayın bir bütün olarak değerlendirildiğinde; ülkemizin beş yılı aşkın süre içinde geçirdiği olaylar ve süreçler nazara alındığında, dava konusu yayın, süreç içerisinde güncellik, görünür gerçeklik, kamu yararı ve özle biçim arasındaki denge unsurlarını taşıdığından, davacının kişilik haklarına saldırının gerçekleşmediği-
Davacı Bankaya haber içeriğinde belirtilen miktarda vergi cezasının tahakkuk ettirildiği ve bu durumun davacının da kabulünde olduğu anlaşıldığından, dava konusu haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, olayın gazetecilik tekniği gereği okuyucunun ilgisini çekecek nitelikte aktarıldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı ve davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığının kabulü ile manevi tazminat isteminin reddine karar verilmesi gerektiği-
Davaya konu yazılar, görünür gerçeğe uygun ve güncel olup yazıların yazılmasında kamu yararı ile toplumsal ilgi bulunduğu, Basının okuyucunun dikkatini habere çekmek amacı ile çarpıcı başlık ve ifadeler kullanmasının bir gazetecilik tekniği olduğu ve bu durumda özle biçim arasındaki dengenin bozulduğundan da söz edilemeyeceği- Davacıların oğlunun vefatı üzerine yapılan cenazedeki fotoğraflarının izinsiz kullanılarak internet sayfasında davacıların oğlu ile ilgili yalan haber yapıldığı, haberin kaynak gösterilerek çok sayıdaki internet sitesinde de yayınlanması nedeniyle davacıların kişilik haklarının saldırıya uğradığını belirterek açılan manevi tazminat istemli davanın tümden reddi gerektiği-
Haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi isteminde bulunan davacı hakkında kamu davası açıldığına göre yeterli suç şüphesi ve emare bulunduğu, davalının vermiş olduğu şikayet dilekçesi de bir bütün olarak değerlendirildiğinde hak arama özgürlüğü sınırlarının aşılmadığı, manevi tazminat isteminin tümden reddedilmesi gerektiği-
Manevi tazminat istemiyle dava açılan davacı şirketin, olağanüstü hal kapsamında çıkarılan 670 sayılı KHK'da belirtilen kuruluşlar arasında yer aldığı ve hak ile alacaklarının Hazineye devredildiği anlaşıldığından, mahkemece bu konuda değerlendirme yapılarak karar verilmek üzere kararın bozulması gerektiği-
Haksız şikayet nedeniyle uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemi- Davalıların, davacı hakkında iş ve çalışma hürriyetinin ihlali, başkasını bir malın teslimi veya bir malın alınmasına karşı koymamaya mecbur kılmak suretiyle yağma, birden fazla kişi tarafından yağma eylemlerinde bulunduğu gerekçesiyle şikayetçi oldukları, Cumhuriyet Savcılığı tarafından yapılan soruşturma sonucunda yeterli delil ve emare görülerek kamu davası açıldığı nazara alındığında davalıların şikayetçi olmasında az da olsa emareler bulunduğu, şikayetin olağan kuşku üzerine somut emarelere dayandırılarak yapıldığının kabulü ile istemin tümden reddi gerektiği-
Davaya konu yayını bir bütün olarak değerlendirildiğinde, güncel olduğu, toplumun bilgi edinme, basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, davacının kişilik haklarına saldırı amacı taşımadığının anlaşılması halinde basın yoluyla kişilik haklarının ihlalinden kaynaklanan manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Dava konusu yayının eleştiri kapsamında kaldığı, haberin güncel ve görünür gerçekliğe uygun olduğu, toplumun bilgi edinme basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, habere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamanın gerekli olmadığı, başlık çarpıcı da olsa davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı durumda manevi tazminat isteminin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-
Davaya konu edilen yazıda kullanılan ifadelerin toplumun bilgi edinme ve basının haber verme hakkı kapsamında kaldığı, haberlere yönelik toplumsal ilginin bulunduğu, özle biçim arasındaki dengenin bozulmadığı, söz konusu yazıların eleştirel özellik taşıdığı, demokratik toplum tarafından meşru sayılabilecek nitelikte, ifade özgürlüğüne getirilmesi gereken bir sınırlamaya gerek olmadığının anlaşılması durumunda, davacının kişilik haklarına bir saldırı bulunmadığı sonucuna varılarak istemin tümden reddine karar verilmesi gerektiği-