Kira bedellerinin ödendiğini ispat külfetinin davacı kiracıya ait olduğu, usulüne uygun anahtar teslimi yapılmadığına göre kiralananın davacının kullanımında olduğu ve muaccel hale gelen kira bedellerinden sorumlu olduğunun kabulü gerekeceği, o halde mahkemece; talep edilen döneme ait kira bedelinin ödenip ödenmediği hususu üzerinde durularak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Mahkemece öncelikle taraflar arasında hangi sözleşmenin geçerli olduğunun tespit edilmesi, davacıya tek dükkan için mi yoksa iki dükkan için birlikte mi kira bedeli isteyip istemediği hususu da açıklattırılarak ve davacının kiralanana bitişik dükkan yönünden kira ilişkisini ispat edemediği hususu nazara alınarak sonucuna göre temerrüt koşullarının oluşup oluşmadığı üzerinde durulup temerrüt nedeniyle tahliye ve alacak talebi hakkında karar verilmesi gerekirken, temerrüt nedeniyle tahliye talebi hakkında bir karar verilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmasının doğru olmadığı- Mahkemece öncelikle davalının dosyaya sunmuş olduğu bu kira sözleşmesi üzerinde durulması, davalının ibraz ettiği sözleşmenin geçerli olduğunun ve bu kira sözleşmesi ile taraflar arasında kira sözleşmesinin yenilendiğinin tespiti halinde bu sözleşmeye göre on yıllık uzama süresinin dolmadığı ve davanın TBK' nun 347/1/son cümlesi uyarınca süresinde olmadığı bu nedenle davanın reddi gerekeceği dikkate alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu uyuşmazlık emaneten verilen paranın iadesi istemine ilişkin olup bu vakanın HMK 200. maddesinin açıkça belirtildiği şekli ile ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçmeyen miktara ilişkin olduğundan tanıkla ispatı mümkün hallerden olduğu-
Davacı kamu borçlusuna borçlu olmadığına dair dava açıldıktan sonra düzenlenmiş borçlu imzasını içeren bir mutabakat metni sunmuş ise de bu belge sadece taraflar yönünden hüküm ifade edip üçüncü kişiler yönünden bağlayıcılığı bulunmadığından, davacının borçlu olmadığını ispat yükünü yerine getirdiğinden söz edilemeyeceği, yapılacak işin tacir olan davacının ticari defterleri üzerinde konusunda uzman bilirkişi aracılığı ile inceleme yapılarak, haciz ihbarnamesinin tebliğ edildiği tarih itibari ile davacının dava dışı kamu borçlusu şirkete borçlu olup olmadığı tesbit ettirilerek oluşacak sonuca göre karar vermekten ibaret olduğu-
Davacının kira bedelini yazılı belge ile kanıtlamak zorunda olduğu, aksi halde davalının bildirdiği miktarın esas alınması gerekeceği-
Ticari defter ve kayıtların usulüne uygun tutulmuş olması yanında defterlerde yer alan kayıtların dayanağının da usulüne uygun olması gerektiği- Davacının usulüne uygun tutulan ticari defterlerinde kayıtlı olan faturanın dayanağının da usulüne uygun olduğunun ispatlanması gerekeceği- Fatura düzenlenmesi ve dayanağı kanıtlanamayan bu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olması ve faturaya itiraz edilmemiş olmasının tek başına akdi ilişkinin kanıtı olamayacağı- Malların alıcıya teslim edildiğini ve faturanın da bu akdi ilişki nedeni ile düzenlendiğini davacı tarafın ispat etmesi gerektiği-
Davacı kiracının kira borcunun ödendiğini H.M.K.nun 200. maddesi gereğince yazılı belge ile ispat etmesi gerekeceği-
HMK mad. 199'da belge kavramı ''Uyuşmazlık konusu vakıaları ispata elverişli yazılı veya basılı metin, senet, çizim, plan, kroki, fotoğraf, film,görüntü veya ses kaydı gibi veriler ile elektronik ortamdaki veriler ve bunlara benzer bilgi taşıyıcıları bu Kanuna göre belgedir'' şeklinde düzenlendiği, bu halde davacı yanca delil olarak dayanılan facebook kayıtlarının HMK mad. 199'da belirtilen belge niteliğinde olduğu- HMK mad. 202'de "senetle ispat zorunluluğu bulunan hâllerde delil başlangıcı bulunursa tanık dinlenebileceği, delil başlangıcı, iddia konusu hukuki işlemin tamamen ispatına yeterli olmamakla birlikte, söz konusu hukuki işlemi muhtemel gösteren ve kendisine karşı ileri sürülen kimse veya temsilcisi tarafından verilmiş veya gönderilmiş belge olduğu”şeklinde düzenlendiği, bu halde davalı delil olarak davacı tarafından internet ortamından gönderilen mesajlara da dayandığından, bu facebook kayıtları üzerinde inceleme ve araştırma yapılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği-
Davacının, davalıya "borç para verdiğini" ileri sürdüğü; davalının ise davaya konu paraların kendisine verildiğini ikrar ettiği, ancak, bunların davacı tarafından ileri sürülen nedenle değil, başka bir nedenle verildiğini savunması halinde vasıflı ikrarda bulunduğunun kabul edileceği ve vasıflı ikrarın bölünmeyeceğinden bahisle ispat yükümlülüğünün, ikrar eden tarafa değil, vakıayı ileri süren tarafa ait olduğu- Davacı tarafından delil olarak sunulan belgede, paranın davalıya borç olarak verildiğine ilişkin bir ibare olmadığından, miktar itibariyle tanık dinlenemeyeceği-
6100 sayılı HMK 200. maddeye göre bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekeceği, maddede belirtilen senetle ispatı gereken hususların diğer kesin delillerle de ispatının mümkün olduğu- Alacağın bankaya verilen talimatla ödenmiş olup olmadığı ve işlemiş faiz talebi alacağı bulunup bulunmadığı bakımından alacağın varlığı yargılamayı gerektirmekte olup likid bir alacak bulunduğundan söz edilemeyeceğinden davacı itirazında tümüyle haksız sayılamayacağından icra inkâr tazminatına hükmedilmesi koşulları bulunmadığı halde % 20 oranında tazminata hükmedilmesinin doğru olmadığı-