Faturaya dayalı icra takibinden kaynaklı itirazın iptali davasında, davacının ticari defterlerine dayalı olarak davanın kabulünün hatalı olduğu, faturanın tek başına alacağın varlığına delil olmadığı, davalının teslim makbuzların altında imzasının olmadığı anlaşıldığından ve teslim ancak yazılı delille ispat edilebileceğinden davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Davalı-alıcının, "matbu ve boş olarak imzaladığını belirttiği tellallık sözleşmesine davaya konu taşınmazın adresinin sonradan eklendiği" iddiasının "tanık" ile ispatlanamayacağı- Taşınmazın tellalı saf dışı bırakılması suretiyle alınması hâlinde tellallık ücretinin cezası ile birlikte ödeneceğine ilişkin hükmün (TBK. mad. 20)  "genel işlem koşulu" olark kabul edilemeyeceği, anılan kararlaştırmaların "sözleşme serbestisi" ilkesi çerçevesinde geçerli ve tarafları bağlayıcı olduğu- Tellal ile yapılan sözleşmeye rağmen, tellalın saf dışı bırakılması suretiyle taşınmaz maliki ile irtibata geçilerek taşınmazın satın alındığı anlaşıldığından, davaya konu sözleşmenin geçerli olduğu ve anlaşmaya aykırı doldurulduğunu davalının ispatlayamadığından davacı tellalın sözleşme gereği alacağa hak kazandığı-
İtirazın iptali davasında davalıların "borçlarına karşılık davacı tarafından kendi nam ve hesaplarına 3. kişiye yapılan ödeme karşılığında balık teslim ettikleri" iddiasını, hayatın olağan akışı, TÜİK verileri gibi değerlendirmelerle ispat etmesi mümkün müdür?
Davacılar davalı ile kardeş olup, davacılar tanıkla ispat imkanını kullanmayarak senede dayanmış ve senetteki imzanın davalıya ait olmadığı anlaşıldıktan sonra, davacıların iddia ettikleri hususları tanıkla ispat imkanları bulunmadığı gibi, dava dilekçesinde dayanılan senedin HMK. mad. 202'de yerini bulan yazılı delil başlangıcı olarak kabulünün de mümkün olmadığı- Liman Başkanlığı'nın cevabi yazısına göre davaya konu geminin yeniden inşa nedeniyle davalı adına tescil edildiği, veraset ilamına göre tarafların babası murise ait geminin ise mirasçılara intikalinden sonra, bütün mirasçıların davalıya verdiği vekaletnameye dayanılarak davalı tarafından dava dışı şahsa devredildiği hususları da dikkate alınarak davanın reddine karar verilmesi gerektiği-
Taraflar arasında, senetle ispat kuralının istisnaları arasında sayılan sıhri hısımlık ilişkisinin mevcudiyeti nedeniyle; vakıanın tanık delili ile ispatının mümkün olduğu- Havalenin, mevcut bir borcun ödenmesi amacıyla yapıldığı yolunda yasal karine bulunduğu ve bu yasal karinenin aksini ileri süren havalecinin, bu iddiasını kanıtlamakla yükümlü olduğu- Davalının, karşı tarafın ileri sürdüğü maddi vakıanın varlığını kabul edip, hukuki niteliğinin ileri sürülenden farklı olduğunu iddia etmesi halinde gerekçeli inkarda (vasıflı ikrar) bulunduğunun kabul edileceği, vasıflı ikrarın bölünememesi nedeniyle, ispat yükünün davacıda olduğu-
Kızın annesine karşı açtığı davada yazılı delil başlangıcı bulunmasına gerek olmaksızın, tanık dinletilebileceği- Mahkemece, karşı yanın açıkça itiraz etmediği veya yemin edeceğini bildirdiği durumlarda, dilekçede dayanılmamış olsa dahi, yemin teklifinde bulunulabileceği hususunun gözden kaçırılmasının hatalı olduğu-
İ. sözleşmesinin ancak yazılı delil ile kanıtlanabileceği, bu yazılı delilin, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olması gerektiği, bu nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da; yanlar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış yazılı delil başlangıcı niteliğinde bir belge varsa, inanç sözleşmesinin tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceği, buna göre; davaya dayanak yapılan yazılı inanç sözleşmesinin davacı ile dava dışı şahıs arasında yapıldığı, son malikin ise taşınmazı dava dışı kişiden satın aldığının anlaşıldığı, bu durumda; aradaki zincirin tamamlanması için bu kişilerin davada taraf olması gerekeceğinden, süre verilerek anılan kişilerin davaya dahil edilmesinin sağlanması ve taraf teşkili sağlandıktan sonra işin esası hakkında karar verilmesi gerektiği, ayrıca; davacının Yunan uyruklu olması nedeniyle ile Tapu Müdürlüğünden, Yunan uyruklu davacının taşınmaz edinmesine engel bir durum olup olmadığının sorulması, ondan sonra yabancıların mülk edinmelerine ilişkin 2644 Sayılı Tapu Kanununun 35. maddesindeki koşulların gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerektiği-
Borç doğuran olayların gerçekleştiği tarihte tarafların evli olduğu dikkate alınarak, tanık delili de değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulması gerektiği-
Ödünç sözleşmesinden kaynaklı uyuşmazlıkta, mahkemece, "davacının borç para verdiğinin ispat edilemediği" gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş ise de; davalının soruşturma ve kovuşturma sırasındaki beyanlarında "miktarı tartışma konusu olmayan parayı borsada işlem yapmak üzere aldığını, bir kısım parayı iade ettiğini, bir kısım para yönünden zarar edilerek iade edilemediği" savunması karşısında, taraflar arasında bir kar zarar ortaklığı olup olmadığı hususunun tartışılması gerektiği- 
Mahkemece, HMK’nun 190. ve 200. maddeleri de dikkate alınmak suretiyle alanında uzman ayrı bir bilirkişiden taraflar arasında düzenlenen adi yazılı kira sözleşmesinde belirlenen ‘’dönümü 40 YTL’’ ‘lik bedel belirlemesi de dikkate alınarak, davalının dosya kapsamına yaptığı kira bedeline ilişkin ödemelere ilişkin dekontlar da irdelenerek,söz konusu ödemelerin taraflar arasındaki kira sözleşmesine ilişkin olduğu tespit edilir ise, bu ödemelerin de belirlenecek bedelden mahsubu sonucunda bulunacak bedele hükmedilmesi gerekeceği-