11. HD. 26.05.2021 T. E: 2020/5871, K: 4465-
Prime esas kazancın tespiti istemine ilişkin davada, imzalı ücret bordroları ve banka vasıtasıyla ödenen imzasız ücret bordroları, banka kayıtları, kuruma bildirilen hizmet döküm cetvelinde yer alan prime esas kazanç miktarlarının aksi yönünde yazılı delil olmaması, tanık beyanı ve emsal ücret araştırmasının iddianın ispatında yeri, iş yeri ve kurum kayıtlarının aksi yönünde yazılı delil bulunmamasının davaya etkisi-
Eser sözleşmesine dair ilişkiyi ispatlamakla yükümlü olan davacının akdi ilişkinin varlığını yazılı belge ile kanıtlaması gerektiği- Yazılı belge sunulmadığı gibi, dosyada HMK 202. maddesi kapsamında delil başlangıcı niteliğinde sayılabilecek herhangi bir belge de bulunmadığından, tüm aşamalarında sözleşme ilişkisini kabul etmeyen davalı iş sahibi, davacının faturasına yasal süresi içinde itiraz ederek faturayı iade etmiş ve davacı tanıklarının dinlenmesine de muvafakat etmemiş olduğundan, yazılı belge ile akdi ilişkinin varlığını kanıtlayamayan davacı cevaba cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline dayandığından, mahkemece davayı aydınlatma ödevi çerçevesinde davacı tarafa yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak varılacak sonuca göre hüküm kurulması gerektiği- "Davacının dava dilekçesinde genel olarak herhangi bir vakıa belirtmeden yemin deliline dayanması hâlinde hâkimin kendiliğinden o vakıayı ispat için davacıya yemin teklif etme hakkını hatırlatmasının yasal olarak mümkün olmadığı, ancak davacının iddia ettiği vakıalardan birini yada tüm iddiasını karşı tarafa yemin yöneltmek suretiyle kısacası yemin ile ispat edeceğini dava dilekçesi ya da delil listesinde açıkça belirtmesi durumunda hâkimin davacıya o vakıanın ispatı için delil listesinde belirtmiş olduğu gibi yemin ile ispatlamak isteyip istemediğini hatırlatabileceği" şeklindeki değişik gerekçenin HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
İpotek alacağa bağlı bir hak olduğundan, tarafların alacağı ipotekle teminat altına alma konusunda anlaşmaları ve bu yöndeki iradelerini resmî şekilde işlem yaparak yerine getirmeleri gerektiği- Ortada, davacının dava dışı babasının veya babasının kurucu ortağı olduğu şirketin borçlarının teminatını teşkil etmek üzere davalı lehine dava konusu taşınmaza ipotek tesis edildiğine dair resmî şekilde düzenlenmiş ipotek akdi bulunmayıp aksine, davacının davalıdan aldığı borcun teminatı olarak ipotek tesis edilmiş olduğu, davalının da davacıdan alacaklı olmadığının kendi beyanı ile sabit olduğu anlaşıldığından, davacı ile davalı arasında davaya konu ipoteğe temel teşkil eden borç ilişkisinin mevcut olmadığı ve davacının davalıya borcu bulunmadığı anlaşıldığından davacının ipoteğin kaldırılması ve borçlu olmadığının tespitine karar verilmesi yönündeki talebinin yerinde olduğu- Davacı vekilinin, "davalının davacının iradesine aykırı olarak ve davalı ile birlikte hareket ederek davacıya ait taşınmazda davaya konu ipoteği davacı adına vekâleten tesis ettiğini, tesis edilen bu ipoteğin dayanaksız ve temel ilişki yokluğu nedeniyle yolsuz olduğunu" ileri sürerek "ipoteğin terkini, borçlu olmadığının tespiti" taleplerinin yanında "tazminat isteği" de bulunduğu gözetildiğinde, eldeki davada taşınmazlara ipotek tesis etmeye dair vekil tayin edilen davalıya husumet yöneltilmesinde bir isabetsizlik bulunmadığı-
Somut olayda, davalı tarafından inkâr edilen sözleşme ilişkisinin ve sözlü sipariş verildiği iddiasının, kesin ve yazılı deliller ile ispatlanamadığı; hatırlatılmasına rağmen akdin varlığı konusunda yemin teklif etme hakkının kullanılmadığı, dolayısıyla davanın kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine dair verilen direnme kararının yerinde ve doğru olduğu-
Somut olayda davalının savunmasının, vasıflı ikrar (gerekçeli inkar) niteliğinde olduğu ve bu ikrarın bölünemeyeceği, bu durumda, vasıflı ikrarda ispat yükünün ikrar eden davalı tarafta değil, çekin avans olarak verildiğini ileri süren davacı tarafta olduğu, ispat yükü üzerinde olan davacının çeklerin avans olarak verildiği ve bedelsiz kaldığı iddiasını yazılı delillerle kanıtlayamadığı gibi, çeklerde ciranta olan diğer davalıların çeklerin iktisabında kötü niyetli olduklarını da kanıtlayamadığı-
Davacı mirasçıların "bedelsizlik" ve "muvazaa" iddiasıyla açtığı bonodan dolayı menfi tespit ve istirdat istemine ilişkin davada, HMK. 201 uyarınca, senede bağlı olan her çeşit iddiaya karşı def'i olarak ileri sürülen ve senedin hüküm ve kuvvetini ortadan kaldıracak veya azaltacak nitelikte bulunan hukuki işlemleri, ispat sınırından az bir miktara ilişkin olsa bile, ancak senetle ispat edilebileceği- Senede karşı "senetle ispat" kuralının senedin tarafları için geçerli olduğu- Mirasçıların "külli halef" sıfatıyla senede karşı dava açmaları hâlinde, iddialarını ancak "yazılı delille" ispat edebileceği- Mirasçıların küllî halef sıfatıyla değil de, (eldeki davada olduğu) sadece kendi miras haklarına dayanarak dava açmaları durumunda ise, senede karşı olan iddialarını senet (kesin delil) ile ispat etmek zorunda olmadığı, muvazaa iddialarını HMK. 203/d gereğince tanıkla ispat edebileceği- "Eldeki davada muvazaa iddiasının hukukî temelinin bulunmadığı ve davanın bedelsizlik iddiasına dayalı olduğu, davacı mirasçıların kendi haklarına dayanarak böyle bir davayı açamayacakları, dolayısıyla tanık dinlenilerek hüküm kurulmasının mümkün olmadığı" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-
"Davacının mevduat hesabına paranın geldiğini, ancak paranın davacı tarafından çekildiğini" savunan bankanın "paranın davacıya ödendiğini" davacının imzasını taşıyan belgeler ile ispatlanması gerektiği- Taraflar arasında mevduat ilişkisi hâlen devam ettiğinden, davalı bankanın belgeleri saklama yükümlülüğü de devam ettiği ve davalı bankanın ödeme fişlerinin, belgelerin on yıllık saklama süresinin dolması nedeniyle imha edildiği yönündeki savunmasının dinlenmesinin mümkün olmadığı- Davalı bankanın tek taraflı olarak düzenlediği kendi elektronik kayıtları HMK. 199 anlamında belge niteliği taşısa da, senet olarak kabul edilemeyeceği için, davalı bankanın savunmasını tek başına bu belgeyle ispat ettiği hususunun kabul edilemeyeceği-
İcra takibinden sonra açılan menfi tespit davalarında takibe dayanak senetteki itiraz hususu HMK. 209'da özel olarak düzenlendiğinden yazı veya imza inkarına dayalı menfi tespit davalarında takip dayanağı belgedeki imzaya ve yazıya itiraz bulunduğu takdirde, bu konuda özel hüküm olan HMK. 209'un uygulanması gerektiği- Menfi tespit davasında, Cumhuriyet Başsavcılığının soruşturma dosyasında alınan Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü raporu dikkate alınarak, icra takibinin "teminatsız" olarak durdurulmasına karar verilmesinin isabetli olduğu-
Bedeli ödenerek satın alınmış ve emanet edilmiş altının iade edilmemesi nedeniyle açılan alacak istemine ilişkin davada; davalının, iş yerinde çalıştırdığı diğer davalının fiilerinden sorumluluğunun, TBK m.66'da düzenlenen adam çalıştıranın sorumluluğu kapsamında olduğu, davalının yargılandığı ve mahkumiyet aldığı ceza dosyasındaki beyan ve ikrarlarının davalıyı bağlayacağı, o halde; bütün davacılar için davalının da sorumlu tutulması gerektiği-