Asıl işveren, alt işveren ilişkisinin unsurlarının, iki ayrı işverenin olması, mal veya hizmet üretimine dair bir işin varlığı işçilerin sadece asıl işverenden alınan iş kapsamında çalıştırılması ve tarafların muvazaalı bir ilişki içine girmemeleri olarak belirtilebileceği- Davacı vekili "2683 sayılı yasanın 35. maddesi çerçevesinde araştırma sondaj ve kazı yapma yetkisinin sadece Kültür ve Turizm Bakanlığı'na ait olduğunu, bu madde ve dava dilekçesindeki diğer gerekçeler doğrultusunda davalılar arasında muvazaa olduğunu" iddia etmiş ise de; olayda Kültür ve Tabiat Varlıklarını meydana çıkarmak için yapılan bir araştırma söz konusu olmadığı, davalı Belediye ve Kültür ve Turizm Bakanlığı'na bağlı Müze Müdürlüğü arasında imzalanan protokol gereğince tarihi eserlerin zarar görmeden taşınmasının hedeflendiği, davalı Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın, 2683 s. K. mad. 10 uyarınca, yasal hakkı çerçevesinde metro çalışmaları esnasında tesadüfen ortaya çıkmış tarihi eserlerin taşınması ve bunlarla ilgili işlemlerin yapılması hususunu belediye ile yaptığı protokol çerçevesinde işlemi belediyeye yaptırtmış olduğu, belediyenin ise diğer davalı şirketler vasıtası ile bu işlemi gerçekleştirmiş olduğu, mevzuat gereğince, Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın bu işi 3. kişilere de yaptırabileceği ve bu nedenle taraflar arasında bir muvazaadan söz edilemeyeceği- Davalı Bakanlık ile Belediye arasındaki protokole göre yapılan işin alt işveren olarak yüklenici adi ortaklığa verilmesi işinde, davalı Bakanlığın ihale makamı olarak tarihi eserlerin ortaya çıkarılması ve korunması işini protokol ile davalı Belediyeye verebileceği anlaşılmakla davacının alt işveren olan adi ortaklık nezdindeki işine iadesine ilişkin verilen kararın yerinde olduğu; davalı Bakanlığın işe iade kararının mali sonuçlarından ve yargılama giderlerinden sorumlu tutulmasının ise hatalı olduğu-
4857 sayılı İş Kanunu'nun 2/6 maddesinde, “Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerinde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren ile iş aldığı işveren arasında kurulan ilişkiye asıl işveren-alt işveren ilişkisi denir. Bu ilişkide asıl işveren, alt işverenin işçilerine karşı o işyeri ile ilgili olarak bu Kanundan, iş sözleşmesinden veya alt işverenin taraf olduğu toplu iş sözleşmesinden doğan yükümlülüklerinden alt işveren ile birlikte sorumludur.” hükmünün ve aynı maddenin 7. Fıkrasında da, “Asıl işverenin işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi suretiyle hakları kısıtlanamaz veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisi kurulamaz. Aksi halde ve genel olarak asıl işveren alt işveren ilişkisinin muvazaalı işleme dayandığı kabul edilerek alt işverenin işçileri başlangıçtan itibaren asıl işverenin işçisi sayılarak işlem görürler. İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez.” hükmünün yer aldığı- Alt işverene verilen işin, işyerinde mal veya hizmet üretiminin yardımcı işlerinden olması gerektiği, asıl işin bölünerek alt işverene verilmesi durumunda ise, verilen işin işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olması gerektiği- Asıl alt işveren ilişkisinin gerçekleşmesi için, asıl işverenin mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işi ya da asıl işin bir bölümünü alt işverene vermesi gerekeceği- Alt işveren işçilerinin bir kısmının, üstlenilen hizmet dışında asıl veya yardımcı başka işte çalıştırılmalarının, asıl-alt işveren arasındaki sözleşmeyi muvazaalı hale getirmeyeceği, sadece başka işte çalıştırılan işçi açısında asıl alt işveren ilişkisinin unsurlarının bulunmadığının kabul edilmesi gerektiği- Alt-asıl işveren arasındaki ilişkinin, niteliğine göre, eser, taşıma, kira gibi sözleşmelere dayandığı, alt işverenin üstlendiği işi sözleşme koşulları doğrultusunda, ama kendi adına ve bağımsız bir biçimde yürüttüğü, çalıştırdığı işçilerle kendi adına iş sözleşmesi yapıp gerekli talimatları verdiği, işçilere ücretlerini kendisi ödediği, ücret bordrolarını düzenleyip, SSK primlerini yatırdığı- 4857 sayılı İş Kanununun 2/7 maddesinde bu konuda bazı muvazaa kriterlerine yer verildiği, bu kriterlerin, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak çalıştırılmaya devam ettirilmesi sureti ile haklarının kısıtlanması veya daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile alt işveren ilişkisinin kurulması olarak belirtildiği- Asıl işveren ve alt işveren arasındaki sözleşmenin muvazaalı olması halinde, alt işveren işçisinin, aynı madde uyarınca başlangıçtan itibaren asıl işveren işçileri sayılacağı, böyle bir durumda işe iade isteyen alt işveren işçisinin asıl işveren işyerine işe iadesine karar verilmesi gerekeceği- Tarafların gerçek iradeleri işçi temini olduğu halde, bunu bir asıl işveren alt işveren ilişkisi olarak göstermişlerse muvazaalı bir hukuki işlemin söz konusu olduğu- Asıl işveren işçilerinin hakları kısıtlanarak alt işveren işçisi olarak çalıştırılması, hangi alt işverenle çalıştıklarını bilmemesi gibi bulguların ilişkinin muvazaalı olduğuna işaret eden özellikler olduğu- Asıl işin, mal ve hizmet üretiminin esasını oluşturan iş olduğu ve bu işin doğrudan üretim organizasyonu içinde yer aldığı- Yardımcı işin, işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin olmakla beraber, doğrudan üretim organizasyonu içerisinde yer almayan, üretimin zorunlu bir unsuru olmayan, ancak asıl iş devam ettikçe devam eden ve asıl işe bağımlı olan iş olduğu- Alt işveren işçilerinin bir kısmının, üstlenilen hizmet dışında asıl veya yardımcı başka işte çalıştırılmalarının, asıl-alt işveren arasındaki sözleşmeyi muvazaalı hale getirmeyeceği, sadece başka işte çalıştırılan işçi açısında asıl alt işveren ilişkisinin unsurlarının bulmadığının kabul edilmesi gerektiği- Bir alt işveren, bir asıl işverenden sözleşme ile üstlendiği mal veya hizmet üretimi için belirli bir organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip değilse, kısaca üretim ya da hizmet sunumuna ilişkin ekonomik faaliyetin bağımsız yönetimini üstlenmemişse asıl işveren alt işveren ilişkisinden çok olayda, asıl işverene işçi temininin söz konusu olacağı- Feshin geçersizliği ve işe iade davasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu takdirde, her iki işverene birlikte dava açılması halinde, muvazaa olmadığı sürece, alt işveren işçisi ile ilgili davada istemin ve verilecek kararın, feshin geçersizliği ve işe iade yönünden alt işveren, ancak feshin geçersizliğine bağlanan işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinden her iki işverenin birlikte sorumluluğu kapsamında olması gerekeceği, muvazaalı olduğu takdirde ise asıl işveren işçinin başlangıçtan beri işvereni olduğundan işe iadenin asıl işveren yönünden kurulması gerekeceği- Alt işveren muvazaalı işlemin tarafı olduğundan asıl işverenle birlikte feshin geçersizliğine bağlanan işe başlatmama tazminatı ve boşta geçen süre ücretinden sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği-
Alt işverenin bir işverenden işyerinde yürüttüğü mal veya hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işlerde iş alan ve görevlendirdiği işçileri sadece bu işyerinde çalıştıran diğer işveren olarak tanımlandığı, alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümü ancak teknolojik sebeplerle uzmanlık gereken işin varlığı halinde verilebileceği, 4857 sayılı İş Kanunu’nun 2. maddesinde asıl işveren alt işveren ilişkisini sınırlandırılması yönünde kanun koyucunun amacından da yola çıkılarak asıl işin bir bölümünün alt işveren verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren işler" ölçütünün bir arada olması gerektiği, Alt İşverenlik Yönetmeliğinin 11. maddesinde de asıl işin bir bölümünün alt işverene verilebilmesi için “işletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektirmesi” şartlarının birlikte gerçekleşmesi gerektiği belirtildiği- Muvazaanın Borçlar Kanunu'nda düzenlenmiş olup tarafların üçüncü kişileri aldatmak amacıyla ve kendi gerçek iradelerine uymayan ve aralarında hüküm ve sonuç meydana getirmesi arzu etmedikleri görünüşte bir anlaşma olarak tanımlanabileceği, üçüncü kişileri aldatmak kastı olduğu ve sözleşmedeki gerçek amacın gizlendiği, muvazaanın ispatının genel ispat kurallarına tabi olduğu, bundan başka 4857 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 7. fıkrasında sözü edilen hususların adi kanuni karine olduğu ve aksinin ispatlanmasının mümkün olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Alt işverene verilmesi mümkün olmayan bir işin bırakılması veya muvazaalı bir ilişki içine girilmesi halinde işçilerin baştan itibaren asıl işverenin işçileri olarak işlem görecekleri, muvazaaya dayanan bir ilişkide işçinin gerçek işverenin işçisi olmakla kıdem ve unvanının dışında bir kadro karşılığı çalışması ve diğer işçilerle aynı ücreti talep edememesi 4857 sayılı Kanun'un 5. maddesinde öngörülen eşitlik ilkesine aykırılık oluşturduğu, yine şartların oluşmasına rağmen işçinin toplu iş sözleşmesinden yararlanamamasının Anayasal temeli olan sendikal hakları engelleyen bir durum olduğu-
Belediyede belediye meclisinin, belediyeye bağlı kuruluşlarda yetkili organın kararı ile park, bahçe, sera, refüj, kaldırım ve havuz bakımı ve tamiri; araç kiralama, kontrollük, temizlik, güvenlik ve yemek hizmetleri; makine-teçhizat bakım ve onarım işleri; bilgisayar sistem ve santralleri ile elektronik bilgi erişim hizmetlerinin; sağlıkla ilgili destek hizmetleri; fuar, panayır ve sergi hizmetleri; baraj, arıtma ve katı atık tesislerine ilişkin hizmetlerin; kanal bakım ve temizleme, alt yapı ve asfalt yapım ve onarımı, trafik sinyalizasyon ve aydınlatma bakımı, sayaç okuma ve sayaç sökme-takma işleri ile ilgili hizmetler; toplu ulaşım ve taşıma hizmetlerinin; sosyal tesislerin işletilmesi ile ilgili işlerin, süresi ilk mahallî idareler genel seçimlerini izleyen altıncı ayın sonunu geçmemek üzere ihale yoluyla üçüncü şahıslara gördürülebileceği- Davalı belediye ile davalı alt işveren şirket arasında, asıl işveren-alt işveren ilişkisinin kanuna uygun olarak kurulduğu ve muvazaaya dayanmadığı, davacının iş sözleşmesinin alt işverence geçerli veya haklı bir sebep bulunmadan feshedildiği anlaşıldığından, feshin geçersizliğiyle davacı işçinin alt işveren işyerindeki işine iadesine, işe iadenin mali sonuçlarından ise davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarının belirlenmesine karar verilmesi gerektiği-
Manevi tazminat davalarında, gelişmiş ülkelerde artık eski kalıplardan çıkılarak caydırıcılık unsuruna ağırlık verildiği- Hakimin manevi zarar adı ile zarar görene veya ölenin yakınlarına verilmesine karar vereceği para tutarının adalete uygun olması gerektiği- Olayda ölenlerin olayda hiç kusurlarının bulunmadığının anlaşılıp kaza olayının meydana gelmesinde kusuru bulunanlar arasındaki kusur dağılımının kendi aralarında görülmesi muhtemel rücu davasında yeniden değerlendirilmesinin mümkün bulunmasına, temyizlerin kapsam ve nedenlerine göre, kararda sair yönlerden bir isabetsizlik yok ise de, davacılar dede ve babaanne ile müteveffa sigortalı Ö... arasında eylemli ve gerçek bir bağ bulunduğunun kanıtlanamaması dikkate alındığında dede ve babaannenin manevi tazminat istemlerinin reddine karar verilmesi gerekirken kısmen kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğu-
Somut olayda, davalı tarafından şoför olarak çalışmakta olan davacının iş sözleşmesinin işverence feshedildiğinin görüldüğü, davalı Bakanlığının asli işi, davacının yapmış olduğu işin mahiyeti, davalılar arasındaki 22/d usulü sürücülü araç kiralama hizmeti alımına ait sözleşme dosyadaki diğer bilgi ve belgelerle birlikte göz önünde bulundurulduğunda, davalı Bakanlık ile davalı şirket arasındaki hukuki ilişkide muvazaanın unsurularının oluşmadığı, asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulduğunun anlaşıldığı, bu nedenle mahkemece davalılar arasındaki hukuki ilişkinin muvazaaya dayandığına ilişkin tespitinin isabetli olmadığı, mahkemece davacının işe iadesine karar verilmesi yerinde olmakla birlikte davalı Bakanlıktaki işe iadesine karar verilmesinin hatalı olduğu, dava dilekçesindeki talebin de davalı şirket nezdinde işe iade olduğu, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayanmadığının anlaşılmasına göre; davacının işine iadesine ve iş güvencesi tazminatlarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olup bozmayı gerektirdiği-
Kat mülkiyetine tabi olan yerlerde çalışan işçinin işvereni kat malikleri olup, kat malikleri işçilik alacaklarından eşit olarak sorumlu olduğu, yönetimin ise işveren vekili konumunda olduğu- İşçilik alacaklarına ilişkin davanın yöneticilik aleyhine açılması yerinde ise de, hükmün Kat Mülkiyeti Kanunu'nun 20/a maddesi uyarınca kat malikleri aleyhine kurulması gerektiği-
Somut olayda; mahkemece davacının talebi bulunan 23.05.2012-21.12.2012 dönemi için 1.418,40 TL brüt ücret belirlendiği ve belirlemenin baş tekniker olarak çalışan işçi emsal alınarak yapıldığı, davalı itirazı ve tanık beyanlarının davacının teknisyen olduğu yönünde olduğu, öncelikle davacının fiilen çalıştığı görev alanı ve statüsünün süpheden uzak şekilde netleştirilmesi ardından kendisine kıdem ve konum itibariyle emsal teşkil edebilecek işçi bilgileri ve yukarıda söz edilen ayrıntılı ücret araştırması neticesinde alacak kalemlerinin belirlenmesi gerektiği, dolayısıyla eksik inceleme ile ücretin yazılı şekilde kabul edilerek hüküm altına alınmasının yeterli olmadığı-
Somut olayda, davalı tarafından şoför olarak çalışmakta olan davacının iş sözleşmesinin işverence feshedildiğinin görüldüğü, davalı Bakanlığının asli işinin, davacının yapmış olduğu işin mahiyeti, davalılar arasındaki 22/d usulü sürücülü araç kiralama hizmeti alımına ait sözleşme dosyadaki diğer bilgi ve belgelerle birlikte göz önünde bulundurulduğunda, davalı Bakanlık ile davalı şirket arasındaki hukuki ilişkide muvazaanın unsurlarının oluşmadığı, asıl işveren-alt işveren ilişkisi kurulduğunun anlaşıldığı, bu nedenle mahkemece davalılar arasındaki hukuki ilişkinin muvazaaya dayandığına ilişkin tespitinin isabetli olmadığı, mahkemece davacının işe iadesine karar verilmesi yerinde olmakla birlikte davalı Bakanlıktaki işe iadesine karar verilmesinin hatalı olduğu, dava dilekçesindeki talebin de davalı şirket nezdinde işe iade olduğu, davalılar arasındaki ilişkinin muvazaaya dayanmadığının anlaşılmasına göre; davacının işine iadesine ve iş güvencesi tazminatlarından davalıların müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken mahkemece yazılı şekilde hüküm kurulmasının hatalı olduğu-
Dava dilekçesinde tarafın eksik gösterilmesinin kabul edilebilir bir yanılgıya dayanması halinde, hakimin karşı tarafın rızası olmaksızın taraf değişikliğini kabul edebileceği, dosya içeriğine göre davalı asıl işveren ile dahili davalı alt işveren arasında teknik personel çalıştırma hizmetine yönelik sözleşme olmasına rağmen, davacının bu hizmet dışında dekan şoförü olarak çalıştığı, davacı yönünden asıl alt işveren ilişkisinin unsurlarının oluşmadığı, davacının başlangıçtan itibaren asıl işveren davalı üniversite işçisi sayılması gerektiğinin ortada olduğu-