Hizmet alım sözleşmelerine göre, hizmet alım sözleşmelerinin konusunun hizmet alımı olmayıp, "işçi temini" mahiyetinde olduğundan, davacının baştan itibaren davalı belediyenin işçisi olduğunun kabulü gerektiği-
5584 sayılı Posta Kanunu'nda özel hüküm olduğundan, yasanın 2. ve 10. maddelerindaki hükümler nedeniyle, davacının yaptığı işin, alt işverene verilebilecek bir iş olup değerlendirme yapılırken bu hususun da gözetilmesi gerektiği Mahkemece, yapılan alt işverenlik sözleşmelerinin, iş hukukunun öngördüğü kamusal yükümlülüklerden kaçınmayı amaçlayıp amaçlamadığı, işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut mevzuattan kaynaklanan bireysel veya kolektif haklarını kısıtlamaya ya da ortadan kaldırmaya yönelik yapılıp yapılmadığı, alt işverenin işverenden sözleşme ile üstlendiği mal veya hizmet üretimi için belirli bir organizasyona, uzmanlığa ve hukuksal bağımsızlığa sahip olup olmadığı, alt işveren uygulamasının işçilik teminine yönelik olup olmadığının araştırılması, davalı idare ile dava dışı şirketler arasındaki ilişkinin asıl işveren-alt işveren ilişkisi mi, yoksa muvazaalı bir ilişki mi bulunduğunun açıkça tespiti gerektiği- Davalı taraf, davaya cevapta "davacının kendi işçileri olmadığını" savunarak, "şahsi dosyası ve ilgili belgelerin alt işverenden temin edilmesini ve davanın alt işverene ihbarını" istemiş olduğundan, mahkemece davalının bu talepleri ile ilgili işlem yapılmamasının da hatalı olduğu-
Davalılardan asıl işveren, Bakanlık nezdinde dava dışı alt işveren şirketi nezdinde çalışırken iş akdi feshedilen davacı muvazaa iddiasında bulunmadan, daha sonra işi alan ancak iş ilişkisi kurulmayan davalı Temizlik Şirketine dava açmış, mahkemece muvazaa iddiası olmadığı ve bu yönde asıl alt işveren ilişkisinin muvazaalı olduğuna veya asıl-alt işveren ilişkisinin unsurlarını taşımadığı yönünde delil bulunmadığı halde muvazaa kabul edilerek davalı asıl işveren Bakanlık aleyhine feshin geçersizliğine ve davacının işe iadesine, diğer davalı şirkette çalışmadığı gerekçesi ile o davalı yönünden ise husumetten reddine karar verilmiş olup, asıl-alt işveren ilişkisinin yardımcı iş niteliğinde olan temizlik işinin verilmesi ve muvazaa olguları kanıtlanmadığından muvazaa kabul edilerek asıl işveren Bakanlık işyerine işe iadesine karar verilmesinin hatalı olduğu- İş sözleşmesini fesheden son alt işveren Temizlik Hizmetleri şirketi olduğundan ve muvazaa iddiası olmadığına ve fesheden işveren konusunda davacı taraf yanılmış olacağından, dava dilekçesinin HMK. mad. 124 uyarınca fesheden alt işveren Temizlik Hizmetleri şirketine tebliğ edilmesi, taraf teşkili sağlanması gerektiği-
Davalılar arasındaki alt işverenlik sözleşmesinin muvazaalı olduğundan, davalı Limited Şirketi yönünden açılan davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesinin hatalı olduğu- Mahkemece muvazaalı alt işveren ilişkisinde işçinin başlangıçtan beri asıl işverenin işçisi olarak kabulü doğru ise de; muvazaalı alt işveren ilişkisinde, muvazaalı işlemin tarafı olan alt işveren Limited Şirketinin, işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu tutulması gerektiği- Kişinin, kendi muvazaasına dayanamayacağı- Muvazaalı işlem ile altişveren de, işçinin zararına hareket etmiş olup, asıl işveren ile birlikte müştereken ve müteselsilen sorumluluğuna karar verilmesi gerektiği- Mahkemece alt işverenlik ilişkisinde muvazaalı işlemin tarafı olan davalı Limited Şirketinin de müşterek ve müteselsil sorumluluğu gözetilerek işçilik alacaklarından birlikte sorumlu tutulması gerektiği-
Somut olayda, her ne kadar dava fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil alacakları talebi ile açılmış olsa da davalı sorumluluğu temelini netleştirmek adına davalı Üniversite ile alt işverenler arasındaki ilişkinin muvazaaya dayanıp dayanmadığının belirlenmesi gerekeceği, davalı işverenin 2008-2010 yıllarını kapsayan hizmet alım sözleşmeleri hakkında iş müfettişi raporlarına dayanılarak kesinleşmiş bir muvazaa kararının varlığının tartışmasız olduğu ancak, her hizmet alım sözleşmesinin kendi şartları dahilinde değerlendirilmesi gerekmekte olup dosyaya sunulan 2011 yılından itibaren yapılan hizmet alım sözleşmelerinin incelenmesinde, her hizmet için ayrı alım işinin yapıldığı; hizmet alım sözleşmelerinin eki teknik şartnamelerde sağlık hizmetleri bünyesinde klinik, poliklinik, yoğun bakım, ameliyathane ve eczanelerinde eczacılık hizmeti, anestezi-radyoloji-radyoterapi teknisyenliği hizmeti, laboratuar teknisyenliği hizmeti, hastabakıcı hizmetleri ve hemşirelik hizmetlerinin; destek hizmetleri çatısında klinik, poliklinik, yoğun bakım, ameliyathane ve eczanelerinde, sekreterlik-büro hizmetleri, çamaşırhane hizmetleri, hasta ve ziyaretçi yönlendirme hizmeti, teknik bakım ünitesi çalışmalarının incelendiğinin görüldüğü, bu anlamda mahkemece davacının hangi tarihli ihale ile hangi işverene bağlı çalıştırıldığı, ilgili hizmet alım sözleşmesinde gösterilen iş dışında başka bir işte çalıştırılıp çalıştırılmadığı, özel mevzuatta davacıya yaptırılan işin üçüncü kişilere gördürülebileceğine ilişkin bir düzenleme bulunup bulunmadığının tespit edilmesi gerektiği, davacının yaptığı belirlenen işin üçüncü kişilere gördürülebileceğine ilişkin bir açıklık bulunmaması halinde; yapılan iş asli işlerden ise, teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş olup olmadığı, yardımcı iş ise davacının hizmet alım sözleşmesine uygun olarak çalıştırılıp çalıştırılmadığının belirlenmesi, davacının davalını kadrolu işçileri ile aynı işi yapıp yapmadığı, yaptırılan iş yönünden davacıya emir ve talimatların kim/kimler tarafından verildiği, araç-gereçlerin nasıl temin edildiği, asıl işverenin gözetim ve denetim yükümlülüğünü aşacak boyutta ve özellikle yüklenici firmanın işverenlik sıfatını ortadan kaldıracak, onu bordro ya da kayden işveren durumuna sokacak hususların olup olmadığı üzerinde durularak bu hususlar açıklığa kavuşturulması ve özellikle de yüklenici şirketin, işyerinde davalı İdareden ayrı ve bağımsız olarak kendine özgü organizasyon yapısı oluşturup oluşturmadığı, hukuki, fiili ve ekonomik bağımsızlığının bulunup bulunmadığı, davalı idareden başka ticari faaliyetleri bulunup bulunmadığı yani salt davalı idareye hizmet vermek amacıyla hareket edip etmediği, aralarındaki ilişkinin işçi temini niteliğinde kabul edilip edilmeyeceğinin tespit edilmesi gerekeceği-
Sağlık Bakanlığın'dan tahsil edilen işçilik alacakları, dava dışı işçinin sadece davalı şirket nezdindeki çalışmasını değil, dava dışı alt işveren nezdindeki çalışmalarını da kapsamakta olup işçinin çalışmış olduğu her bir alt işveren dönemine isabet eden işçilik alacaklarından, ilgili olan alt işveren sorumlu olacağından, davalı alt işverenin sorumluluğunun da sadece kendi dönemi ile sınırlı olacağı, davalının “son işveren“ olmasının da, rucu davasına konu iş mahkemesi dosyasında müteselsil sorumlu tutulmasının da bu sonucu değiştirmeyeceği- Mahkemece, davalının, yalnızca kendi döneminin tamamından sınırlı sorumlu olduğu gözetilerek bilirkişiden bu ilkelere uygun ek rapor alınarak bir karar verilmesi gerektiği-
Alt işverenin; bir iş yerinde yürütülen mal ve hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde veya yardımcı işlerde, işletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren alanlarda iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini, sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran diğer işveren olarak tanımlandığı- Alt işverene yardımcı işin verilmesinde bir sınırlama olmasa da, asıl işin bir bölümünün teknolojik uzmanlık gerektirmesinin zorunlu olduğu- 4857 sayılı İş Kanununun 2 nci maddesinde, asıl işveren alt işveren ilişkisinin sınırlandırılması yönünde yasa koyucunun amacından da yola çıkılarak, asıl işin bir bölümünün alt işverene verilmesinde “işletmenin ve işin gereği” ile “teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler” ölçütünün bir arada bulunmasının şart olduğu- İşverenler arasında muvazaalı biçimde asıl işveren alt işveren ilişkisi kurulmasının önüne geçilmek amacıyla İş Kanununun 2 nci maddesinde bazı muvazaa kriterlerine yer verildiği, muvazaada, taraflar arasında üçüncü kişileri aldatma kastı bulunduğu ve sözleşmedeki gerçek amacın gizlendiği-Muvazaanın genel ispat kuralları ile ispat edilebileceği, bundan başka İş Kanununun 2 nci maddesinin yedinci fıkrasında sözü edilen hususların, aksi kanıtlanabilen adi kanunî karineler olduğunun kabul edilmesi gerektiği- Alt İşveren Yönetmeliğinde işyerinde yürütülen mal veya hizmet üretimine ilişkin asıl işin bir bölümünde uzmanlık gerektirmeyen işlerin alt işverene verilmesi, daha önce o işyerinde çalıştırılan kimse ile kurulan alt işverenlik ilişkisi, asıl işveren işçilerinin alt işveren tarafından işe alınarak hakları kısıtlanmak suretiyle çalıştırılmaya devam ettirilmesi, kamusal yükümlülüklerden kaçınmak veya işçilerin iş sözleşmesi, toplu iş sözleşmesi yahut çalışma mevzuatından kaynaklanan haklarını kısıtlamak ya da ortadan kaldırmak gibi tarafların gerçek iradelerini gizlemeye yönelik işlemleri, ihtiva eden sözleşmelerin muvazaalı olarak açıklandığı; yine teknolojik nedenler ile uzmanlık gerektiren işin tanımının 11. maddede “İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik sebeplerle uzmanlık gerektiren iş, mal veya hizmet üretiminin zorunlu unsurlarından olan, işin niteliği gereği işletmenin kendi uzmanlığı dışında ayrı bir uzmanlık gerektiren iştir.” şeklinde yapıldığı-
Davacıdan tahsil edilen işçilik alacakları, dava dışı işçinin sadece davalı şirket nezdindeki çalışmasını değil, dava dışı diğer alt işverenler nezdindeki çalışmalarını da kapsadığı görülmekle, mahkemece, alınan bilirkişi raporları arasındaki çelişki giderilmeden son alt işveren davalının yalnızca kendi dönemi için değil, tüm dönemlere ilişkin işçilik alacaklarından sorumlu olduğundan bahisle davanın kabulüne karar vermesinin hatalı olduğu-
Feragat konusunda bir karar verilmek üzere hükmün bozulması gerektiği-
Davacının iş akdinin 19.02.2012 tarihinde sona erdiği görüldüğünden davalı ve dava dışı ...... Rehberlik ve Müşteri Hizmetleri A.Ş şirketi arasındaki ilişkinin muvazaalı olduğu kabul edilerek, değerlendirmenin ona göre yapılması gerektiği, buna göre de, davacının işyerinde geçerli olan toplu iş sözleşmelerinden yararlanması gerektiği kanaatine varıldığı, bu durumda dava konusu kıdem tazminatı ile yıllık izin ücretinin toplu iş sözleşmesi hükümleri dikkate alınarak hesaplanması ve hüküm altına alınması gerektiği, ayrıca mahkeme gerekçesinde davacının toplu iş sözleşmesinden tam olarak yararlandırılmamasının haklı fesih sebebi olarak kabul edildiği belirtilip hüküm kısmında toplu iş sözleşmesini esas almayarak hesaplama yapan bilirkişi raporuna göre karar verilerek çelişki yaratılmasının da isabetsiz olup bozmayı gerektirdiği-