Davalı-karşı davacı kadının yoksulluk nafakası talebinin boşanmanın eki niteliğinde olduğu, durum böyleyken, davalı-karşı davacı kadının yoksulluk nafakası talebi ile ilgili olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamasının doğru olmadığı- Boşanmaya veya ayrılık vukuunda çocuğun kendisine tevdi edilmemiş taraf gücüne göre onun bakım ve eğitim giderlerine katılmakla yükümlü olduğu, bu hususu hakimin görevi gereği kendiliğinden dikkate alması gerektiği-
Mahkemece davacı kadın lehine hükmolunan yoksulluk nafakası ve ortak çocuklar lehine hükmolunan iştirak nafakasının her yıl TÜFE oranında artırılmasına karar verildiği, ancak artışın hangi tarihten itibaren yapılacağının hükümde belirtilmediği, hükmün kuşkuya yer vermeyecek şekilde açık ve infazda güçlük çıkarmayacak biçimde kurulması gerekeceği-
Tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davalı yararına takdir edilen yoksulluk nafakasının fazla olduğu-
Tarafların gerçekleşen sosyal ve ekonomik durumlarına, nafakanın niteliğine, günün ekonomik koşullarına göre davacı-karşı davalı kadın yararına takdir edilen yoksulluk nafakası çok olduğundan, hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda nafakaya hükmedilmesi gerektiği-
Tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumları, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri, paranın alım gücü, kişilik haklarına yapılan saldırı ile ihlâl edilen mevcut ve beklenen menfaat dikkate alındığında davacı kadın yararına takdir edilen maddi ve manevi tazminat çok olduğundan, hakkaniyet ilkesi de dikkate alınarak daha uygun miktarda tazminata nafakaya hükmedilmesi gerektiği- 
Davacı-karşı davalı kadının, davalı-karşı davacı erkeğe hakaret ettiği ve ortak çocuk ile yeterince ilgilenmediği anlaşılmakla, gerçekleşen bu duruma göre boşanmaya neden olan olaylarda davalı-karşı davacı erkeğe oranla davacı-karşı davalı kadının daha ağır kusurlu olduğunun kabulü gerektiği- Davacı-karşı davalı kadın ağır kusurlu olup, bu kusurlu davranışlar aynı zamanda erkeğin kişilik haklarına saldırı teşkil eder nitelikte olduğundan, erkek yararına tarafların sosyal ve ekonomik durumları, kusurların ağırlığı ve hakkaniyet ilkesi çerçevesinde manevi tazminat takdiri gerektiği- Davacı-karşı davalı kadın boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda erkeğe göre daha ağır kusurlu olup TMK. mad. 175 koşulları yararına oluşmamış olduğundan, kadının yoksulluk nafakası talebinin reddi gerektiği-
Feragati sebebiyle reddedilen ilk davanın açılmasından önceki olaylara dayalı olarak, toplanan delil ve fiili ayrılık dönemine bakılarak tarafların kusurunun belirleneceği- Fiili ayrılığa sebep olan ve bu dava sonrasında da birlikte yaşamaktan kaçınarak boşanmaya neden olan olaylarda boşanma sebebi yaratan tarafın, tamamen kusurlu olduğu- Asgari ücret seviyesindeki gelirin kişiyi yoksulluktan kurtaramayacağı-
Boşanma ilamından sonra imzalanan ve nafaka alacaklısının, borçlusunun, tarafların avukatlarının imzasını taşıyan, mahkemece hükmedilmiş nafaka miktarını arttıran protokolün her ne kadar davadan önce veyahut dava açılmışsa da duruşmadan evvel mahkemeye sunulmaması sebebiyle ilam niteliğinde olmadığı muhakkak ise de taraflar ve taraflar vekillerince anlaşma metninin ve imzaların inkar edilmemesinden mütevellit tarafları bağlayıcı nitelikte olduğu-
Kadının başka biri ile devamlı bir şekilde birlikte yaşadığı ispatlanamadığından,TMK 176/3 koşullarının oluşmadığı- Eşit kusurlu kabul edilen ve dosya kapsamı itibariyle herhangi bir geliri olmayan kadın yararına TMK'nın 175. maddesi koşulları gerçekleştiğinden uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerektiği- Boşanma davasında velayet hususunda, 2008 doğumlu olan müşterek çocuk dava tarihinde 5 yaşında olmakla birlikte inceleme tarihi itibariyle 10 yaşında olup hâli hazırda idrak çağında olduğundan yeterli idrak gücüne sahip olduğu kabul edilen çocuğa, kendisini doğrudan ilgilendiren velayet konusunda danışılarak, görüşünü gerekçeleriyle birlikte ifade etme olanağının sağlanıp; ifade edeceği bu görüşün, çocuğun kendi çıkarına ters düşmediği takdirde, buna önem verilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
3. HD. 19.09.2018 T. E: 3647, K: 8757-