TMK.nun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
Davacı maliki olduğu konutu kullanması için dava dışı oğlu ve davalı gelinine tahsis etmiş ise de, arada bir sözleşme ilişkisi bulunmamakta olup; tek taraflı olarak verdiği onayı her zaman geri alabileceği ve bu durumda davacı tarafından verilen onay devam ettiği sürece konutun davacının oğlu ve davalı tarafından kullanımının haksız olmadığı- Ecrimisil davasında husumetin taşınmazı haksız olarak kullanan kişiye yöneltilmesi gerektiği- Davacı baba, taşınmazı bedelsiz olarak kullanmaları için dava dışı oğlu ve davalı gelinine vermişse de, oğlunun boşanma davası sırasında çekişmeli konutu terk ettiği, davacının da  hâlen ortak konutta oturmaya devam eden davalı gelinine karşı da ihtar çekerek eldeki davayı açtığından, artık davacının taşınmazın kullanımına dair verdiği muvafakatini geri aldığının kabulü gerektiği- Çekişmeli taşınmaz davalı ve eşi tarafından aile konutu olarak kullanılmış ise de, kayıt maliki davacı ile davalı (ve eşi) arasında hukuki ilişki kurulmadığından bu hususun davacıyı bağlamayacağı- Davacının oğlu ile davalının ayrı yaşamakla birlikte evliliklerinin devam etmekte olmasının, davacının  mülkiyet hakkı karşısında taşınmazı davalının kullanmasının haklı ve geçerli nedeni olarak kabul edilemeyeceği- Davacı malik tarafından konutun kullanımı için verilen onayın geri alınması karşısında, davalının konutu kullanmasının haklı ve geçerli bir nedeninin bulunduğu söyleyemeyeceği- Bilirkişi marifetiyle keşif yapılarak ihtarnamenin tebliğ edildiği tarihe yedi gün eklenmesiyle tespit edilecek tarihten anahtarın teslim edildiği tarihe kadar olan dönem için belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması gerektiği- "Dava konusu taşınmazın aile konutu olması nedeniyle boşanma kararının kesinleştiği tarihe kadar olan dönem için ecrimisil bedeli talep edilemeyeceği" şeklindeki görüşün HGK çoğunluğu tarafından kabul edilmediği-
Tarafların altı yıldır fiilen ayrı yaşadıkları, davacı kadının ortak çocuklarla birlikte babasının evinde kaldığı tartışmasız olup, tanık anlatımlarına göre, davalı erkeğin fiili ayrılık süresince, eşini ve çocuklarını arayıp sormadığı, onlara maddi ve manevi olarak yardımda bulunmadığı, davacının ve ortak çocukların tüm ihtiyaçlarının davacı kadının ailesi tarafından karşılandığı belirlendiğinden taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit denebilir mi?
Kadın, tarafların birlikte seçtikleri veya eşlerden biri tarafından seçilen (TMK. mad. 188) ya da hakim tarafından belirlenen (TMK mad.195) bağımsız bir eve davet edilmediğinden, kadının ihtara uymamakta haklı olduğu-  Kadının davasının kabulü suretiyle verilen boşanma hükmü temyizin kapsamı dışında bırakılarak kesinleşmiş, erkeğin boşanma davasındaki boşanma talebinin esası bu sebeple konusuz kaldığından, davacı-karşı davalı erkeğin boşanma davasının konusu kalmadığından, boşanma talebi hakkında "karar verilmesine yer olmadığına" dair karar verilmesi gerektiği- Kadının kabul edilen ve temyiz edilmeyerek kesinleşen nafaka davasında ileri sürülen olaylarda kusurlu olduğu, dolayısıyla erkeğin "hamile eşinin baba evine bırakıp arayıp sormadığı" ve erkeğin bu eylemlerinin kadının kişilik haklarına saldırı teşkil ettiği anlaşıldığından, tarafların sosyal ve ekonomik durumları, tazminata esas olan fiilin ağırlığı ile hakkaniyet kuralları dikkate alınarak kadın yararına uygun miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği-
Tedbir nafakasına tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere hükmedilmesi gerektiği-
Taraflar eşit kusurlu kabul edilerek boşanmalarına karar verilmiş ise de; davacı erkek dilekçeler aşamasında yalnızca davalı kadının şiddet uyguladığı vakıasına dayanmış olup, tarafların dayanmadığı vakıaların hükme esas alınması mümkün olmadığı için davacı tarafça usulüne uygun şekilde süresince ileri sürülmeyen ve dayanılmayan şiddet dışındaki vakıaların davalı kadına kusur olarak yüklenilmesinin usul ve kanuna aykırı olduğu- Boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkek daha kusurlu olduğundan, davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminata hükmedilmesi gerektiği- Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerektiği-
2. HD. 21.06.2018 T. E: 3654, K: 7869-
2. HD. 19.06.2018 T. E: 2016/17912, K: 7560-
2. HD. 06.06.2018 T. E: 2016/20027, K: 7373-
Türk Medeni Kanunu'nun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere kadın davalı-davacı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekeceği- Yaptırılan ekonomik ve sosyal durum araştırmasına göre davalı-davacı kadının emekli aylığı aldığının, erkeğin ise emekli aylığı olduğu gibi ayrıca tanık beyanlarına göre ,aliminyum doğrama, montaj atölyesi işlettiğinin anlaşıldığı, kadının emekli aylığının ise kendisini yoksulluktan kurtaracak miktarda olmadığı, bu durumda Türk Medeni Kanunu'nun 175. madde koşullarının kadın yararına oluştuğu-