Takip konusu alacak murisin vefat tarihinden sonraki bir tarihe ilişkin olduğundan borçlu terekenin borcu sebebiyle değil, şahsi borcu nedeniyle takip edildiği- Bu nedenle borçlunun mirasın reddine ilişkin mahkeme kararına dayanarak takibin iptalini istemesinin bir dayanağı olmadığı- Şikâyetin takip hukukunu ilgilendirdiği ve bununla icra ve iflas memurunun takip hukukuna ilişkin hükümleri uygulamadığı veya yanlış uyguladığının ileri sürüldüğü- İtirazda ise alacağa karşı ve dolayısıyla maddi hukuk hükümlerine dayanıldığı- Örneğin alacağın mevcut olmadığı, hükümsüz olduğu, alacağın alacaklının talep ettiği miktarda olmadığının, takas gibi bir sebeple ileri sürüleceği (Pekcanıtez, H.: İcra-İflas Hukukunda Şikayet, Ankara 1986, s. 26)- İcra müdürünün kendiliğinden gözetmesi gereken hususlar dışında kalan takip hukukuna ilişkin sebeplerin itiraz sebebi oluşturacağı-
İİK'nun 50. maddesi göndermesi ile icra takipleri hakkında da uygulanması gereken, HMK'nun 20. maddesi gereğince; görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde, taraflardan birinin, bu karar süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten, kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği; aksi takdirde, bu mahkemece "davanın açılmamış sayılması"na karar verilmesi gerektiği-
İstihkak davasının asıl icra takibinin yapıldığı yer mahkemesi ile davalının yerleşim yeri mahkemesinde (davalının birden fazla olması halinde bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde) açılabileceği-
İtirazın iptali davasının görülebilmesi için, usulüne uygun şekilde yapılmış, geçerli bir icra takibi olması gerektiği- Ortada, geçerli bir takibin bulunmadığı durumlarda, itirazın iptali davasının görülemeyeceği- İcra dairesinin yetkisine itiraz edildiği hâllerde, bu itiraz usulünce incelenip sonuçlandırılmadığı sürece açıklanan şekilde geçerli bir takibin bulunmayacağı-
Borçlu gerçek kişiler ile alacaklı arasında yapılan yetki sözleşmelerinin geçersiz olduğu (HMK. mad. 17)-
Takibe konu bono incelendiğinde, keşideci ve lehtar, şirket niteliğinde olduklarından ve dolayısıyla tacir sıfatını haiz bulduklarından HMK.nun 17. maddesi gereğince tacirler arasında düzenlenen yetki sözleşmesinin geçerli olduğu, taraflarca aksi kararlaştırılmamışsa takibin yetki sözleşmesinde belirlenen yerde başlatılmasının gerekeceği- Avalist borçlu, tacir olmadığından HMK.nun 17. maddesi uyarınca yapılan yetki sözleşmesinin kendisini bağlamayacağı, bu sebeple yetki itirazının kabulü yönündeki karar, avalist borçlu yönünden doğru olup, icra dosyasının adı geçen borçlu yönünden tefriki ile yetkili icra dairesine gönderilmesine karar verilmesi gerekeceği- Varlığı sona eren tüzel kişinin organı bulunduğundan söz edilemeyeceği gibi hukuki işlemlerin tarafı olarak adına işlemler yapılabileceğinden ve bu kapsamda bir davada taraf ehliyeti bulunduğundan da söz edilemeyeceği- Taraf ehliyetinin dava şartı olduğu, dava sırasında mevcut olan dava şartı, yargılama sırasında ortadan kalkmış ve tamamlanabilir dava şartı ise bunun tamamlanması için ilgili tarafa süre verilmesi gerekeceği-
Yetkili icra dairesinde takip yapılmasının, itirazın iptali davasında dava şartı olduğu- Hem icra dairesinin hem de mahkemenin yetkisine itiraz edildiği durumlarda mahkemece İİK. mad. 50 gözetilerek, öncelikle, icra dairesinin yetkisine yönelik itiraz incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği-
Borçluların kredi sözleşmesinde adreslerinin bulunmadığı, ancak kredi borcu nedeni ile çekilen ihtarnamelerin ve ödeme emirlerinin borçlulara Adana’da tebliğ edildiğinin, borçluların da Adana icra dairelerinin yetkili olduğunu iddia ettiklerinin görüldüğü, her ne kadar kredi sözleşmesinde İstanbul mahkemelerinin (icra dairelerinin) yetkili olduğu yazılmış ise de, takip tarihi itibari ile yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 17. maddesi gereğince taraflar arasında yapılan yetki sözleşmesinin geçersiz olduğu-
Kambiyo senetlerine özgü haciz yolu ile takibinde borçlulardan biri için yetkili olan icra dairesi, diğer borçlu için de yetkili olur mu?
Çeke dayalı takibin, genel yetkili yer olan borçlunun yerleşim yerindeki icra dairesinde (HMK 6. md.), muhatap bankanın bulunduğu yer ödeme yeri sayıldığından buradaki icra dairesinde (HMK l0. md.) ve ayrıca İİK'nun 50/1. maddesi uyarınca çekin keşide edildiği yerdeki icra dairesinde yapılabileceği-