Mahkemece, dosyanın bilirkişiye tevdii ile her iki takipte tahsili talep edilen aylar nazara alınarak mükerrer alacak talebi bulunup bulunmadığı Yargıtay denetimine elverişli bilirkişi raporu aldırılmak suretiyle nafaka borcunun tespiti gerekeceği-
27.11.2015 karar tarihli ilam, uygulama imar planında umumi hizmet alanına ayrılan taşınmazın haksız olarak kullanımının engellenmesinden dolayı açılmış tazminat davasına ilişkin olup, 29.02.2016 tarihinde takibe konulduğu için, 2942 sayılı Yasa'nın yürürlüğe girdiği 07.09.2016 tarihinden önce başlayan takipte icra vekalet ücreti ve harçların nispi hesaplanması gerektiği düşünülerek, borçlunun şikayetinin reddine karar verilmesi gerekeceği-
Aynı ilamdan kaynaklanan alacaklar için, aynı takip dosyası üzerinden harcı yatırılarak alacağın tahsili mümkün iken, makul ve kabul edilebilir bir gerekçe olmaksızın ayrı takip başlatılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu- İlamda hükmedilen yargılama gideri ve vekalet ücretinin tahsili için ayrı; aynı ilama istinaden menkul teslimine veya gayrimenkul tahliye veya teslimine dair ayrı bir icra icra takibi yapılması durumunda, sonra başlatılan takibin iptali gerektiği- Borçlunun iptalini istediği takibin daha önce başlatılan takip olduğu anlaşılırsa istemin reddi gerektiği-
Mahkemece bir işin yapılmasına ilişkin olmak üzere verilen eda hükmü içeren kararların ilamlı icraya konu edilebileceği, takibe dayanak ilamın, anlaşmalı boşanma protokolünün onaylanması mahiyetinde olup, ilamlı icra takibine konu edilemeyeceği-
Şikayete konu işlem, Asliye Ticaret Mahkemesi'nin söz konusu davada vermiş olduğu kararın infazı ile ilgili olup, icra müdürlüğü burada ticaret mahkemesinin infaz memuru olarak görev yaptığından bu kararla ilgili şikayetleri inceleme görevinin kararı veren Asliye Ticaret Mahkemesine ait olduğu-
Mahkeme kararında ilamın infazı için ‘hükmün kesinleşmesinin‘ kararlaştırıldığı bu durumda dayanak ilam kesinleşmediğinden icra emrinin iptaline karar verilmesi gerektiği anlaşıldığından, Bölge Adliye Mahkemesi'nce 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi uyarınca alacaklının istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisinin isabetsiz olduğu-
Alacaklı vekilinin cevap dilekçesinde, rapora ilişkin itiraz dilekçesinde, son duruşmada ve temyiz dilekçesinde 5510 sayılı Kanun'un 79., 80. ve 82. maddeleri gereğince SGK primlerindeki yasal tavan miktarlarının hesaplamada dikkate alınmadığını ileri sürdüğü, ancak bu hususta bilirkişinin bir değerlendirme yapmadığının ve mahkemenin de bu iddiayı olumlu ya da olumsuz bir şekilde değerlendirmediğinin görüldüğü, o halde, mahkemece tarafların bildirdiği banka oranlarına göre hakkın doğumu tarihinden itibaren birer yıllık devreler halinde bankalarca mevduata fiilen uygulanan en yüksek faiz oranına göre birer yıllık devre başlangıcındaki en yüksek faiz oranı esas alınarak ve alacaklının 5510 sayılı Kanun'un 79., 80. ve 82. maddeleri gereğince SGK primlerindeki yasal tavan miktarlarının hesaplamada dikkate alınmadığı yönündeki itirazı da değerlendirilerek, gerektiğinde bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle sonuca gidilip, icra emrinin net miktarlara göre düzeltilerek ve işlemiş faiz miktarının da net miktarlar üzerinden hesaplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
Katkı payı alacağına ilişkin davalarda, taşınmazın alımına katkıda bulunduğunu iddia eden davacının, bu katkısına dayanarak ayın (mülkiyet) talep edemeyeceği, bu nedenle taşınmazın aynı ile ilgili hüküm verilemeyeceği, bu haliyle alacak ilamı olup kesinleşmesine gerek olmadığı, katkı payı alacağına ilişkin davalar da Medeni Kanun'un 227 ve devamı maddelerine dayalı katkı payı alacağına ilişkin olup, bu nevi ilamların konu olarak anılan Kanunun “Aile Hukuku” kitabında yer alsa da, tarafların şahsi ya da ailevi yapılarına ilişkin hukuki durumlarında bir değişiklik yaratmayan, sonuçları itibariyle ancak tarafların mal varlığını etkileyebilen, boşanma ilamının fer’i niteliğinde olmayıp ondan bağımsız olan edaya ilişkin ilamlar olduğu, bu nitelikleri itibariyle de katkı payı alacağına ilişkin ilamlar ile bu ilamların fer'i niteliğindeki ilamın, vekalet ücreti ve yargılama giderinin diğer edaya ilişkin ilamlar gibi, kesinleşmeden icraya konulmalarının mümkün olduğu-
Temyiz incelemesinin murafaalı yapılmasının reddi gerektiği (5311 s. K.'la değişik İİK. mad. 366)-
Hükmün faize ilişkin bölümünün açıkça “reeskont faizi” olarak adlandırılarak kurulmuş olmasına rağmen, yorumla bunun hükümde ifade edilmeyen yasal faizi ifade ettiğini kabule olanak bulunmadığı, davanın açıldığı tarihte yasal faizin oran olarak reeskont faizine eşit olmasının davacının dava dilekçesinde talep ettiği reeskont faizinin yasal faiz olarak kabulü sonucunu doğurmayacağı, o halde 5335 sayılı Kanun ile 3095 sayılı Kanun'un 1. maddesinde yapılan düzenleme ile yeni hesap tarzının getirilerek T.C. Merkez Bankası'nın belirlediği reeskont oranları üzerinden faiz hesap yönteminin bırakılmasının, sadece 3095 sayılı Kanun yönünden söz konusu olup; bu kanun dışındaki uygulamalar yönünden bankanın reeskont oranlarını belirleme yetkisi devam ettiğinin kabulü gerektiği-