İstinaf kanun yolunun yürürlüğe girdiği 20.07.2016 tarihine kadar temyiz kanun yoluna başvurulmuş bir karar hakkında bu kararın kesinleşmesine kadar geçecek süreçte HUMK'un istinafa ilişkin düzenlemeleri eklenmeden önceki hâli uygulanmaya devam edileceği-
Davanın, 25.08.2011 tarihinde henüz 6100 sayılı yeni HMK yürürlüğe girmeden açıldığı, mahkemece dava ilk olarak 03.10.2013 tarihinde, 6100 sayılı HMK'nun yürürlüğe girmesinden sonra işlemden kaldırıldığı,1086 sayılı HUMK'nın 578. maddesinde “İşbu kanun müktesep hakları ihlal etmemek şartiyle makabline şamildir.” hükmünü içerse de; 6100 sayılı HMK'nun zaman bakımından uygulanma başlığını taşıyan 448. maddesinde “(1) Bu Kanun hükümleri, tamamlanmış işlemleri etkilememek kaydıyla derhâl uygulanır.” denilmek suretiyle usul hükümlerinin zaman bakımından uygulanmasında derhal uygulanırlık ilkesi benimsenmiş olup, somut olayda dosya, yeni 6100 sayılı Yasa döneminde ilk kez işlemden kaldırıldığına ve mülga 1086 sayılı Yasa döneminde henüz bir işlemden kaldırma kararı verilmediğine göre kazanılmış bir haktan da söz edilemeyeceği, bu nedenlerle, mahkemece 6100 sayılı HMK'nun 320/4. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi yerine yazılı şekilde esastan davanın reddine karar verilmesinin isabetsiz olduğu-
Kısmi dava açılması halinde zamanaşımının yalnız alacağın kısmi dava konusu yapılan miktarı için kesileceği, ancak talep konusu yapılmayan geri kalan kısım bakımından ise zamanaşımı işlemeye devam edeceği- HUMK’nın yürürlükte olduğu dönemde fazlaya ilişkin haklar saklı tutularak kısmi dava şeklinde açılan eldeki davanın, HMK’nın yürürlüğe girmesiyle kendiliğinden belirsiz alacak davasına dönüşmeyeceği- Davacı tarafın ıslahla artırdığı miktar yönünden 6762 sayılı TTK’nın 1268’inci maddesinde öngörülen iki yıllık zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle bu kısma ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerektiği- Bir usul işleminin, yargılama sırasında yapılmaya başlanıp, tamamlandıktan sonra, yeni bir usul kuralı yürürlüğe girerse, söz konusu işlem geçerliliğini koruyacağından, davanın açıldığı tarihte HUMK yürürlükte olup, davanın belirsiz alacak davasının açılasının mümkün olmadığı, bu durumda dava açılarak taraf usul işlemlerinden olan 'davanın açılması işleminin' tamamlanmış olduğu, yeni kanunla belirsiz alacak davası açılması mümkünse de bu taraf usul işleminin eski kanun döneminde mevcut olmadığı-
Görülmekte olan davanın 1086 sayılı HUMK döneminde açıldığı, 6100 sayılı HMK'nın yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihi itibariyle davanın dilekçeler aşamasının tamamlandığı ve tahkikat safhasına geçildiği, mahkemece 15.11.2011 tarihli celsede gider avansının yatırılması için kesin süre verildiği- Gider avanslarının, dava dilekçesi ile davanın açılması sırasında mahkeme veznesine yatırılmasının gerektiği, dilekçeler aşamasının tamamlanmış bulunması ve HMK’nın 448. maddesinin açık hükmü karşısında, davacı yönünden HMK’nın 120. maddesinin uygulanmasının mümkün olmadığı- 1086 sayılı HUMK'nın yürürlükte olduğu dönemde açılan bu dava için yapılacak masraflar nedeniyle istenilecek giderlerin "delil avansı" olarak kabul edilerek HMK'nın 324. maddesinin uygulanacağı-
Borçlu gerçek kişiler ile alacaklı arasında yapılan yetki sözleşmelerinin geçersiz olduğu (HMK. mad. 17)-
Kooperatif üyeliğinin tespiti davası-
Dava HUMK döneminde açıldığından, açılmamış sayılmasına karar verilmesi için üç kez takipsiz bırakılması gerektiği-
Yetki sözleşmesinin, usul hukukuna ilişkin bir sözleşme olduğu- Usul hukukuna ilişkin değişikliklerin ise "derhal uygulanma" kuralına tabi olduğu- Yeni usul kanununun, yürürlüğe girmeden önce açılmış olan davalarda tamamlanmamış işlemlere uygulanacağı- HMK'nin 448. maddesinde öngörülen tamamlanmış işlemlerden kastın dava içindeki işlemler olduğu- Dava olamadan yetki sözleşmesinin usul hukuku yönünden bir önemi olmadığı; dolayısıyla yetki sözleşmesinin HMK'nin 448. maddesi anlamında bir işlem olmadığı- Yetki sözleşmesinin davanın açılma (veya takibe başlama) tarihinde etkisini göstereceği- İşlemin tamamlanıp tamamlanmadığının tespiti için kambiyo senedinin düzenlendiği (yetki şartının konulduğu) tarihin değil, yargılamanın başladığı (davanın açıldığı veya takibin başladığı) tarihin esas alınması gerektiği-
HUMK zamanında açılan bir dava, bu dönemde hiç işlemden kaldırılmamış ve HMK zamanında işlemden kaldırılmışsa, bu takdirde tamamlanmış bir işlem bulunmadığından ve usul hükümlerinin hemen uygulanması gerektiği- Mülga HUMK’nun yürürlükte olduğu dönemde, davanın bir kez işlemden kaldırılıp yenilenmesinden sonra ve HMK zamanında da işlemden kaldırılması hâlinde, önceki Yasa zamanında yapılmış işlem gözetilerek, HMK uygulanarak bir sonuca ulaşılamayacağı- Dosyanın ilk defa takipsiz bırakılması ile işlemden kaldırıldığı tarihte HUMK yürürlükte olduğundan, mahkemece HUMK. mad. 409/son uyarınca dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmiş ve sonradan yenilenmiş olan davanın, ilk yenilemeden sonra bir defadan fazla takipsiz bırakılamayacağı düzenlendiğinden, bir davanın en fazla iki defa takipsiz bırakılabileceği, üçüncü defa takipsiz bırakılması hâlinde davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği-
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden önce yapılan tahkim sözleşmesi uyarınca icra edilen milli tahkim yargılaması kapsamında ve anılan tarihten sonra verilen hakem kararlarına karşı 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 533'üncü maddesinde düzenlenen temyiz kanun yoluna değil 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 439'uncu maddesi uyarınca iptal davası açılması yoluna başvurulabileceği-