İstimlak Kanununun 13.maddesinde öngörülen tüm yükümlülüklerini yerine getirmiş bulunan davalı idarenin, 7.madde uyarınca başka yerlerden adres araştırması zorunluluğunun bulunmadığına-
Hizmet kusuruna dayalı tazminat davalarının idari yargı yerlerinde görüleceği – Hizmet kusuruna dayanıldığı takdirde; işin kamu hizmetine ve hukuka uygun yürütülüp yürütülmediği, başka nedenlerle idarenin sorumluluğu bulunup bulunmadığı hususlarının saptanması gerekeceği-
Bir uyuşmazlığın 3533 sayılı Kanun çerçevesinde çözülebilmesi için, anılan Kanunun 1. maddesindeki açık hükme göre, uyuşmazlık; umumi, mülhak ve hususi bütçelerle idare edilen daireler ve belediyelerle sermayesinin tamamı Devlete veya belediye veya hususi idarelere ait olan daire ve müesseseler arasında çıkmış olmalı ve adli yargının görev alanı içerisinde bulunmasının gerektiği, uyuşmazlığın her iki tarafının da bu hüküm kapsamında olmasının zorunlu olduğu, aksi takdirde, davaya anılan Kanun çerçevesinde mecburi hakem sıfatı ile bakılamayacağı-
Yargı kararının süresi içinde uygulanmamasının kişisel kusur için yeterli sayılacağı-
İdarenin bizzat kendisi tarafından özel ya da tüzel kişilere açılan davalarda görevli mahkemelerin adli yargı yerleri olduğu-
Türbanlı öğrencileri derse almayan davacıya karşı davalıların yansız davranmadıkları, eylemleri ile davacıyı zararlandırdıklarının kabul edileceği-
Kural olarak meraların çıplak mülkiyeti Hazineye, intifaı taşınmazın bulunduğu Köy Tüzel Kişiliğine ait olduğundan Hazine’nin aktif dava ehliyetinin bulunduğu-
Hatalı yargı yolunda (idari yargıda) görevsizlik kararı ile sonuçlanan davanın ne şekilde ve hangi sürede adli yargıda (hukuk mahkemesinde) ikame edileceği konusunda HUMK’da bir düzenleme bulunmadığı- Ödeme emrinin iptaline yönelik dava “menfi tespit” niteliğinde olup, maddede belirtilen; “böyle bir borcu olmadığı”, “kısmen ödendiği” veya “zamanaşımına uğradığı” yönündeki iddialar dışında yeni ve ayrı bir itiraz nedeninin ileri sürülemeyeceği, İcra ve İflas Kanunu’nun 72. maddesine koşut bir düzenlemeye 6183 sayılı Kanun’da yer verilmemiş olması karşısında, 7 günlük hak düşürücü süreyi geçiren borçlunun, aynı konuda yeni bir menfi tespit davası açma olanağının bulunmadığı-
Kişinin mülkiyet hakkını sınırlayıcı, tasarrufunu önleyici nitelikteki önleme kararının infazı ve Köy Muhtarına teslimi suretiyle Köy Tüzel Kişiliğinin muaraza (sataşma) çıkardığı, bu durumda yapılan müdahalenin ve çıkarılan muarazanın (sataşmanın) haklı olmadığı - İdari kararla davacının çaplı taşınmazının bir bölümünün de karar kapsamına alınarak, malik olan davacının burayı kullanmasının önlenmesi, kararın infazından kaynaklanan hukuksal bir elatma olduğu, yönetsel önleme kararının infazı ile davacıdan arazisinin bir kısmını kullanmaması istenilmekte ve davacının bu karara uymaması durumunda her an 3091 sayılı Kanunun öngördüğü yaptırımın tehdidi altında bulunduğu, davacının mülkiyet hakkının kendisine tanıdığı yetkilere kavuşabilmesi için kararın infazı sonucu taşınmazı teslim alan Köy Tüzel Kişiliğine karşı dava açmasının yerinde olduğu-
2644 sayılı Tapu Kanununun 21.maddesince Köy ve belediye sınırları içinde kapanmış yollarla, yol fazlalarının köy veya belediye namına tescil olunacağı-