İdare Mahkemesinin usulünce kesinleşen kararı ile; “...davacının yürütmekte olduğu Şube Müdürlüğü görevinde başarısız olduğu yolunda bir belirleme bulunmaksızın, anılan görevden alınarak, .... öğretmen olarak atanmasına ilişkin, dava konusu işlemin kamu yararı ve hizmet gereklerine uygun olarak tesis edilmediği” açıklığa kavuştuğundan, davalı A.Ata Tezbaşaran yönünden yapılan atama işleminin kamu yararı ve hizmet gerekleri yerine başka nedenlere dayalı olarak yapıldığı, mahkemenin bu davalı bakımından aleyhine manevi tazminata hükmedilmesi yönündeki direnme kararının doğru olacağı-
Anayasanın 129/5 maddesi gereğince memurların ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken meydana gelen zararlara ilişkin davaların idarenin aleyhine açılması gerekeceği, ancak idare aleyhine dava açılabilmesinin eylemin hizmet kusurundan kaynaklanmış olması koşuluna bağlı olacağı, dava dilekçesindeki açıklamalara göre davacıların, davalı gerçek kişilerin kişisel kusurlarına dayanmış oldukları, şu durumda mahkemece, öncelikle bu iddia doğrultusunda inceleme yapılmalı, bu bağlamda tarafların tüm delilleri toplanıp değerlendirilmeli, idarenin hizmet kusuru dışında, davalı gerçek kişilerin hizmetten ayrılabilen kişisel kusur oluşturabilecek davranışları bulunup bulunmadığı araştırılarak varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekeceği-
İdari makam tarafından alınan; kişinin mülkiyet hakkını sınırlayıcı, tasarrufunu önleyici nitelikteki işlem ve eyleminden kaynaklanan müdahalesinin haksız olduğu ve önlenmesinin gerekeceği-
İdarece herhangi bi hakka müdahalede bulunduğu, plan ve projeye aykırı iş görüldüğü iddiasıyla açılacak zararın tazmini davaları ise haksız fiillere ilişkin özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerine ait olacağı- Kamu iktisadi teşebbüsleri ticari işletme kurup işlettikleri için tacirdirler, bunların sermayelerinin devlete ait olması ve bazı yönetim organlarının tayin usullerinin özellik arz etmesi, bu kurumlara kamu hukuku müessesi vasfı vermeyip, bu kuruluşlar özel hukuk tüzel kişisi olup, haklarında 3533 sayılı kanunun değil, hususi hukuk hükümlerinin uygulanmasının gerekeceği- Kişisel kusurda idare nam ve hesabına hareket eden bir kamu görevlisinin idareye atıf ve izafe olunacak yerde, doğrudan doğruya kendi şahsına isnat olunan ve kişisel sorumluluğunu gerektirir hukuka aykırı eylem ve işlemlerinin belirgin olduğu-
İcra ve İflas Kanunu’nun 50/1. Maddesine göre, para ve teminat borçlarına ilişkin icra takiplerinde yetkili icra dairesi, HUMK’nun yetkiye dair hükümlerinin kıyas yoluyla uygulanmak suretiyle belirleneceği-
Kural olarak mahkemece bir yerin mera olarak kabul edilebilmesi, taşınmazın yetkili idari merciler tarafından mera olarak tahsis edilmiş olması ya da taşınmazın öncesi bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel biçimde kullanılagelen kamu malı niteliğinde mera olduğunun saptanmasına bağlı olacağı-
Kıyının kamuya açık tutulabilmesi ve yasanın bu alanda idareye verdiği görevlerin yerine getirilebilmesi ve kıyıda planlama ve uygulamanın yürütülebilmesi için öncelikle, kıyıya ilişkin bir tespitin yapılmasının zorunlu olacağı, bu nedenle idarenin kendi açısından kıyı kenar çizgisini belirlemesi gerekeceği-
Hukuka aykırı eylemi sonucu davacıların zararına sebep olan davalının; Kamulaştırmasız el koyma nedeniyle tazminat davasında hüküm altına alınan asıl alacak ve yasal faizinden, o davanın davalısı idare ile müteselsilen sorumlu olup; ana para ile bu paranın işlemiş faizi ölçü alınarak belirlenecek tazminatın, tahsilde tekerrür etmemek kaydı ile davalıdan tahsiline karar verilmesi gerekeceği-
Dava konusu taşınmaza, arsa niteliğine göre değer biçildiği, bir taşınmaza arsa olarak değer biçilmesi için belediye imar planı sınırları içinde olması, olmadığı takdirde, belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla birlikte etrafının meskun ve belediye hizmetlerinden yararlanmasının gerekeceği-
Davalılar adına oluşan sicilin temelinin belediye encümen kararına dayalı şuyulandırma işlemi olduğu, sicilin dayanağını teşkil eden idari kararın idari yargı yerinde iptal edilip ortadan kaldırılmadığı sürece eldeki davanın dinlenebilme olanağının bulunmayacağı-