Davacı şirketin aktifinin pasifini karşılama oranının %50'nin altında olduğu, sunulan iyileştirme projesinin de somut verilere dayalı olmadığı gözetilmeksizin ve tedbirle birlikte iflas erteleme kurumundan yararlandığı anlaşılan davacı şirketin 5 yıllık süre sonunda da borca batıklığının devam ettiği görüldüğünden mahkemece res'en davacı şirketin iflasına karar verilmesi gerektiği-
Mahkemece “Tedbirlerin ve kayyum görevinin önceki karar doğrultusunda önceki şartlarla dosya Yargıtaydan döndüğünde yeniden karar verilinceye kadar uzatılmasına,” karar verildiği görüldüğünden, tedbir kararından sonra başlatılan takibin iptaline karar verilmesi gerektiği-
Asıl borçlu hakkında iflasın ertelenmesi davası kapsamında verilen tedbir kararının, hem söz konusu kararın niteliği gereği, hem de zorunlu takip arkadaşlığı nedeniyle ipotekli taşınmaz maliki yönünden de sonuç doğuracağı- İflasın ertelenmesi davasında verilen tedbir kararı kapsamında İİK. mad. 179/b gereğince, ipotek konusu taşınmazın satışı gerçekleştirilemeyeceği, mahkemece, iflasın ertelenmesi ve ihtiyati tedbir kararları incelenerek ve ihale tarihinde borçlu şirket hakkındaki tedbirin devam edip etmediğinin tespiti gerektiği-
8. HD. 17.09.2018 T. E: 13061, K: 15736-
İflasın ertelenmesinden en fazla bir yıl öncesine ilişkin ve erteleme süresinde doğan işçi alacaklarının 209. madde kapsamında kabul edilmesi gerektiği- Takibe konu işçilik alacağının tahakkuk tarihi alacak davasındaki karar tarihi olduğundan ve iflasın ertelenmesi davası devam ederken verilen tedbir kararının tarihine göre, alacağın tahakkuk tarihinin tedbir karar tarihinden önceki bir yıllık süreden önce olduğu anlaşıldığından, alacaklının istisnadan yararlanma hakkına sahip bulunmadığı-
Davanın açıldığı tarihten iflas kararının verildiği tarihe kadar geçen 3 yıla yakın yargılama safhatında, şirket borçlarında çok küçük miktarda bir iyileşmenin gerçekleşmesine rağmen, gerçekte alacaklıların alacağına işleyen faiz ile artan alacak miktarları dikkate alındığında borca batıklığın daha yüksek miktarlara ulaştığı, davacı şirketlerin dava tarihine göre borç yükünü satış, karlılık ve mal varlığına göre ödenemez hale dönüştüğünün çok açık biçimde görüldüğü, bu süre içinde borca batıklıktan kurtulacak miktarda satış ve karlılığın yaşanmadığı, alacaklıların davanın açıldığı tarihe göre karar tarihi itibariyle durumlarının son derece kötüleştiği ve alacak miktarlarının daha yüksek miktarlara ulaştığı, müdahil alacaklılardan bankanın yalnız başına alacağının 71.857.354.USD ve 44.590.028,07.TL olup, buna karşın her iki davacı şirketin toplam mal varlıklarının tek başına bu alacaklının alacağını dahi karşılamaktan son derece uzak olduğu göz önünde tutularak bu açık duruma göre davanın aylarca uzamasına yol açacak rayiç değerlere göre borca batıklığın tespitini gerektirecek yeni bir bilirkişi raporuna ihtiyaç olmadığı, her ne kadar karar tarihine kadar "on dokuz aylık kayyım ücretinin ödenmemesi" tek başına iflas kararının verilmesine gerekçe yapılamasa da, şirketlerin ekonomik durumunu göstermesi bakımından bir veri olarak kabul edilmesinde sakınca olmadığı, davacı şirketlerin ticari faaliyetleri ile ilgili işlemlerde kayyım heyetinden onay almamaları, onay almadan unvan değişikliklerine gitmeleri, dava süresince ciddi ve inandırıcı nitelikte iyileştirme projesi sunmadıkları gibi yeni kaynak yaratmaya ve şirketlerin borca batıklıktan kurtulmasına yönelik hiçbir tedbir almamaları, yaptıkları ciro ve kar miktarları ile borçlarını ödemelerinin mümkün bulunmaması göz önünde tutularak davacı şirketlerin iflasın ertelenmesi taleplerinin gerek davanın başlangıcı gerek yargılama süresince samimi olmadığı, davacı vekilinin son duruşmada davacı şirketlerin menkul ve gayri menkul mallarının bulunmadığı bu nedenle borçlarını ancak çalışarak ödeyebileceği, her iki şirket yönünden sunulan iyileştirme projesinin ciddi ve inandırıcı proje niteliğinin bulunmadığı, dava süresince verilen tedbir kararları nedeniyle alacaklıların dava tarihine göre durumlarının daha da kötüleşeceğinin bildirilmesi karşısında iflasın ertelenmesi istemlerinin reddi ile, borca batık olduğu belirlenen her iki şirketin de iflaslarına karar verilmesinin isabetli olduğu- İİK.nda yapılacak değişikliklerin beklenmesi için talep edilen sürenin dava ile ile bir ilgisi olmadığı-
Asıl borçlunun genel kredi sözleşmesinden kaynaklanan kredi borcu için ipotek tesis edildiğinden (diğer bir deyimle rehinle temin edildiğinden), alacaklı banka tarafından asıl borçlu için ihtiyati haciz talep edilemeyeceği-
Borçlu şirket hakkında 10.04.2013 tarihli kararı ile iflasın ertelenmesine, aynı şartlarda 27.11.2014 ve 10.04.2016 tarihlerinde iflasın ertelenmesi kararının uzatılmasına ilişkin kararlar verildiği, takibe konu işçi alacağının tahakkuk tarihinin 29.03.2016 (alacak ilamının karar tarihi) olduğu, yani, alacağın, iflas erteleme süresi içinde doğan ve İİK.nun 206. maddesinin birinci sırasında yazılı alacaklardan olduğu, tedbir kararı ve yasa gereği istisna kapsamında kaldığı-