Müşterek çocuklardan K...’ın 1996 doğumlu olup idrak çağında olduğu, mahkemece K...'ın dinlenmesi, her iki çocuk yönünden de uzman görüşü alınarak delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekirken eksik inceleme ile velayet yönünden yazılı şekilde karar verilmesinin doğru olmadığı-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı, bu sonuca ulaşılması tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden, boşanma isteğinin reddi gerekeceği-
Davacı-davalı kadının ceza soruşturması sırasındaki beyanının af niteliğinde olmadığının, evlilik birliğinin temelden sarsılmasına neden olan olaylarda; eşine şiddet uygulayan, hakaret eden davalı-davacı kocanın tamamen kusurlu bulunduğunun anlaşıldığı, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsılmasında sonucun tamamen davacının tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalıya atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmediğinden boşanma davsının reddedilmesi gerektiği- Davalı kadının çalıştığı, düzenli ve yeterli gelirinin bulunduğu anlaşıldığından yoksulluk nafakası isteğinin reddi gerektiği- 
Davalının bir başka erkekle ilişkide bulunduğu, davacının, bu maddi hadiseye dayanarak münhasıran zina sebebiyle boşanma davası açabileceği gibi, aynı maddi hadise sebebiyle evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebiyle de boşanma talep edebileceği veya açtığı boşanma davasında bu iki sebebe birlikte de dayanabileceği; bunu engelleyen bir usul hükmünün bulunmadığı; bu son halde özel boşanma sebebinin varlığını kabule yeterli delil bulunamadığı taktirde, mahkemenin, genel sebebe dayanarak boşanma kararı verebileceği, dayanılan özel boşanma sebebi kanıtlandığında boşanma kararının dayanılan bu özel sebeple oluşturulması gerekeceği-
Velayeti anneye bırakılan müşterek çocuk yaşı itibariyle anne bakım ve şefkatine muhtaç olup, bu husus nazara alınmadan yatılı kalacak şekilde ve her yıl 1-31 Temmuz tarihleri arasında uzun süreli şahsi münasebet tesisine karar verilmesinin çocuğun bedensel ve ruhsal gelişimine engel olacağından doğru olmadığı gibi, çocuğun okul çağında olmadığı gözetilmeden sömestr tatili için düzenleme yapılmasının da isabetsiz olduğu-
Davacı-davalı kocanın, eşini ailesinin yanına bıraktığı, birlik görevlerini yerine getirmediği, davalı-davacı kadının da eşine hakaret ettiği, eşini istemediğini söylediği; böylece taraflardan birinin kusurunu diğerinin kusuruna üstün tutulmasının mümkün olmadığı-
Davalının eşini başkalarıyla ilişki kurmakla suçladığı, hakaret ederek geceleyin evden kovduğu, davacının da boşanma davası açılmadan önce başkasının yanında kocası için hakaret içeren sözler sarfettiği bu olaylardan sonra evlilik birliği devam ettiğine göre, bu tanıkların beyanlarında geçen olaylardan dolayı artık davacıya kusur yüklenemeyeceği-