Boşanmayı elde etmek isteyen kişinin karşı tarafın hiçbir eylem ve davranışı söz konusu olmadan, evlilik birliğini, devamı beklenmeyecek derecede temelinden sarsar, sonra da mademki birlik artık sarsılmış diyerekten boşanma doğrultusunda hüküm kurulmasını talep edebileceği-
Türk Medeni Kanununun 166.maddesine göre boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya gerek olmayıp daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi gerekeceği; az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespitinin tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamayacağı-
Davacı tarafından açılan boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşmesinden sonra tarafların barışıp biraraya geldiklerinin ve 2008 yılı Nisan, Mayıs ve Haziran aylarında üç ay süreyle birlikte yaşadıklarının taraflarla yakınlığı olan tanıklarca ifade edildiği, bu tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini kabule yeterli delil ve bulgunun olmadığı, bu durumda ortak hayatın yeniden kurulduğunun kabulünün gerekeceği-
Annesinin evlilik birliğine müdahalesine sessiz kalan, eşine hakaret edip aşağılayan davalı-davacı kocanın yanında birlik görevlerini yerine getirmeyip eşini ortak konuttan kovarak, ortak konutun kilidini değiştiren davacı-davalı kadının da kusurlu olduğu anlaşıldığından taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, davalı-davacı koca da dava açmakta haklı olup eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın kanunen mümkün görülemeyeceğinden, davalı-davacı kocanın davasının da kabulü ile (TMK.md.166/1) boşanmaya karar verilmesi gerektiği-
Mevcut veya beklenen bir menfaati boşanma yüzünden haleldar olan kusursuz ya da daha az kusurlu tarafın, kusurlu taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebileceği(TMK.mad.174/1)- Yoksulluk nafakasının sonraki yıllarda TÜFE oranında artırılması talebi hakkında olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Kocanın eşine fiziksel şiddet uygulamasından sonra, tarafların barışıp birlikte yaşamaya başlamalarıyla fiziksel şiddetin boşanma nedeni olmaktan çıktığı, davalı kadının açtığı bağımsız tedbir nafakası dosyasından bu barışmadan sonra, davacı kocanın, ortak konuta eşinden gizli dinleme cihazı yerleştirerek eşinin güvenini sarstığı ailesinin evliliğe müdahalesine tepkisiz kaldığı anlaşıldığı, kadının barışmadan sonra gerçekleşmiş bir kusuru kanıtlanamamış olduğundan evlilik birliğinin temelinden sarılmasına tamamen kocanın sebep olduğu, tarafların eşit kusurlu kabul edilemeyeceği-
Sadakat yükümlülüğünün evliliğin sona ermesine kadar devam ettiği (TMK.md.185/3), bunun sonucu olarak TMK'nun 166/1-2. maddesi uyarınca açılan boşanma davasında, dava açıldıktan sonra gerçekleşen sadakat yükümlülüğüne aykırı davranış iddiasının usulünce incelenip, diğer tüm delillerle birlikte değerlendirilmesi gerektiğinden davalı kadının sunduğu davacı kocaya ait fotoğraflar üzerinde de durularak; toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilip; gerçekleşecek sonucu uyarınca boşanma istemi ve fer'ileri hakkında bir karar verilmesi gerektiği- Velayetin ana veya babadan hangisine verilmesinin yararlarına olacağı konusunda uzman incelemesi imkanı bulunduğu gözetilmeyerek velayet düzenlemesi yapılmasının usul ve yasaya aykırı olduğu-
Toplanan delillerden; davacı kocanın davalı kadını sürekli dövdüğünün, ona hakaret ve küfür ettiğinin, evi terk ederek birlik görevlerini yerine getirmediğinin anlaşıldığı, evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda, tamamen davacı koca kusurlu olup davalı kadının bir kusuru bulunmadığı gibi, nafaka davası açıp, uğradığı şiddet nedeniyle şikayette bulunmasının yasal haklarını kullanılması niteliğinde olduğu, davalının itirazının hakkın kötüye kullanımı olarak değerlendirilemeyeceği-
Evlilik birliğinin sarsılmasına neden olan olaylarda sürekli alkol alıp eve geç gelen, birlik görevlerini yerine getirmeyen, zaman zaman şiddet uygulayıp, güven sarsıcı davranışlarda bulunan davacı-davalı kocanın ağır kusuruna karşılık, eşine hakaret eden davalı-davacı kadın da az da olsa kusur bulunduğu, her iki tarafta boşanmayı istediği ve bu nedenle evliliğin devamında taraflar için bir yarar kalmadığı-
Davalının, evlilik birliğinin giderlerine kazancı oranında katılmadığı ve evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya (TMK.md. 166/1)karar verilmesi gerekeceği-