Boşanma davasında davacı eşin sadakat yükümlülüğünü ihlal ettiği buna karşılık kadının kocasına hakaret ettiği anlaşıldığında kocanın tam kusurlu kabul edilerek davasının reddedilemeyeceği gelişen olayların sonucunda evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenemeyecek derecede temelinden sarsıldığından boşanmaya karar verilecek yerde davanın reddedilemeyeceği-
Toplanan delillerden davalı-karşı davacı kadının eşine fiziksel şiddet uyguladığının, davacı- karşı davalı kocanın ise eşine manevi açıdan bağımsız konut temin etmediğinin, ailesinin müdahalesine sessiz kaldığının, eşini baba evine bıraktıktan sonra aramadığının anlaşıldığı, gerçekleşen bu durum karşısında davalı-karşı davacı kadının da dava açmakta haklı olduğu-
Boşanma davasında davalı kadının eşine "şerefsiz, namuzsuz" diyerek hakaret ettiği buna karşılık davacı kocanın da eşiyle ilgilenmediği ve onu küçümsediği ve yanına yakıştıramadığı anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabittir bu sebeple boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçeyle davanın reddedilemeyeceği-
Boşanma davasında davalının davacı eşine sürekli hakaret edip, fiziksel şiddet uygulaması, güven sarsıcı davranışlarda bulunması ve eşinin evden gitmesini istemasi, davacının ise eşine hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olmasına karşı boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz gerekçeyle hüküm kurulamayacağı-
Boşanma davasında kusur belirlemesi yapılırken boşanmaya neden olan olaylarda tarafların iddialarının ispatlanmadan ve eksik incelemeye dayalı olarak eşit kusurlu kabul edilemeyecekleri-
Evlilik birliğinin temelinden sarsılmasına ilişkin davada delillerin takdirinde hataya düşülerek eksik gerekçeyle boşanmaya karar verilemeyeceği-
Davalı davacı kocanın açtığı ilk boşanma davasının reddediğinin 10.11.2008 tarihinde kesinleştiği, o tarihten bu yana evlilik birliğinin kurulamadığının sabit olduğu, Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesi gereğince boşanma kararı verilebilmesi için, eşlerden biri tarafından açılan boşanma davasının reddedilmesinin, red kararından sonra 3 yıl süreyle evlilik birliğinin yeniden kurulamamış olmasının gerekli ve yeterli olduğu, eşlerden birinin, Türk Medeni Kanunu’nun 166/1 maddesine dayalı davasının kabulünün diğer eşin aynı zamanda görülen Türk Medeni Kanunu’nun 166/son maddesine dayalı boşanma talebini konusuz bırakmayacağı-
Toplanan delillerle tarafların birbirlerine karşılıklı hakaret ettiklerinin, davacı-davalı kadının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun anlaşıldığı, boşanmaya neden olan olaylarda kusurun ağırlığının davacı-davalı kadında bulunmakla birlikte kadının boşanma davası yönünden de Türk Medeni Kanunu’nun 166/2. maddesi koşullarının gerçekleştiği-
Yapılan soruşturma ve toplanan delillerden davalı kocanın eşine fiziksel şiddet uyguladığı, ölümle tehdit ve sürekli hakaret ettiği anlaşılmış, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olduğundan, bu şartlar altında eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın artık kanunen mümkün görülmemesine göre, boşanmaya karar verilecek yerde, yetersiz gerekçe ile davanın reddinin doğru olmadığı-
Boşanma davasında kocanın evlilik birliğine ilişkin görevlerini yerine getirmediği sabit olduğu bu sebeple birliğin devamına imkan vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut olduğundan boşanmaya karar verilecek yerde yetersiz inceleme ile davanın reddedilemeyeceği-