Boşanma davasında davalının sürekli borçlandığı ve bu nedenle alacaklıların eve geldiği, kadını huzursuz ettikleri, davalının sık sık şehir dışına gittiği, evi ile ilgilenmediği ve birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşılmaktadır. Bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olacağından boşanmaya karar verilecek yerde davanın reddedilemeyeceği-
Boşanma davasında kadının güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu, eşine sürekli ağır hakaretler ettiği, fiziksel şiddet uyguladığı, buna karşılık kocanın da kadına fiziksel şiddet uyguladığı ve sürekli hakaret ettiği anlaşılmaktadır. Gerçekleşen bu durum karşısında evlilik birliğinin sarsılmasına sebep olan olaylarda kadın daha ağır kusurlu ise de kocanın da kusurlu olduğu ve her iki tarafın davasının da kabul edilmesi gerektiği-
Boşanma davasında kocanın geçim ve bakım yükümlülüğüyle ilgili birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşıldığından bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkân vermeyecek nitelikte bir geçimsizlik mevcut ve sabit olacağından boşanmaya karar verilecek yerde davanın reddinin usul ve yasaya aykırı olacağı-
Boşanma davasında davacının gece bir başka erkeğin aracından alkollü vaziyette inerken kocası tarafından görüldüğü ve davacının açıklanan eylemi sübut bulmuş ise de, kocanın da, bu olay üzerine eşine fiziki şiddet uyguladığı ve evin ihtiyaçlarını karşılamadığı ve güven sarsıcı davranışlarda bulunduğu sabit olduğundan eşleri birlikte yaşamaya zorlamanın kanunen mümkün görülmeyeceği bu sebeple boşanmaya karar verileceği-
Boşanma davasında boşanma kararı verilebilmesi için evlilik birliğinin, ortak hayatı sürdürmeleri eşlerden beklenmeyecek derecede temelinden sarsıldığının sabit olması gerekeceği ayrıca davalı tanıklarının beyanlarının kabule elverişli olmadığı, bir kısmının ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibaret olduğu. Bu itibarla davalı-davacının davasının reddi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek yetersiz gerekçe ile boşanmaya karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu-
Davacı-davalı kocanın tarafından 29.01.2006 tarihinde eşi davalı-davacı kadına şiddet uyguladığı ve bu eylem nedeniyle ceza aldığı, Asliye Ceza Mahkemesine davalı-davacı kadın tarafından 30.05.2006 tarihinde verilen dilekçede eşiyle barıştığını ve evliliğinin devam ettiğini açıkladığı, bu olaydan sonra evlilik taraflarca devam ettirildiğinden artık bu olayın kocaya kusur olarak yüklenmesinin mümkün olmadığı-
Davacı-davalı kocanın bir başka kadınla ilişkisinin olduğunun, tanıklarca ifade edildiği, tanıkların olmamışı olmuş gibi ifade ettiklerini, başka bir deyişle gerçeği söylemediklerini kabule yeterli delil ve olgunun olmadığı, davalı-davacı kadının tanıklarından S.’in beyanının diğer tanıklarca doğrulanmamış olmasının, bu tanığın beyanını çürütmeyeceği, kaldı ki, diğer tanıkların S.’in ifade ettiği olaya değil başka olaya tanıklık ettikleri, S. dışındaki tanıkların beyanlarının görgüye dayanmıyor olmasının da, S.’in ifade ettiği olayın vukuu bulmadığı anlamına gelmeyeceği, davacı-davalı kocanın bir başka kadınla ilişkisinin ispatlandığı, bu halde taraflar arasında ortak hayatı temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu, olayların akışı karşısında davalı-davacının dava açmakta haklı olduğu-
Toplanan delillerden; davalı-davacı kocanın birlik görevlerini ihmal ettiğinin, eşine şiddet uyguladığının, eşine ve ailesine hakaret ettiğinin, buna karşılık davacı-davalı kadının da eşini küçümsediğinin, ondan çocuk yapmak istemediğini söylediğinin anlaşıldığı, bu halde taraflar arasında evlilik birliğini temelinden sarsacak derecede ve birliğin devamına imkan bırakmayacak nitelikte bir geçimsizliğin mevcut ve sabit olduğu-
Boşanma davasında kocanın otuzbeş yıldır ve halen bir başka kadınla yaşadığı, sadakat yükümlülüğüne aykırı tutum ve davranış içinde olduğu anlaşılmakta kadının kocasının bu tutumu karşısında otuzbeş yıl önce ortak konutu terk etmesinin kendisine kusur olarak yüklenemeyeceği tek başına boşanma sebebi olarak kabul edilemeyeceği-
Davacı-karşı davalı kadın adına kayıtlı telefon numaralarının iletişim tespitlerinde, davacı-karşı davalı kadının tarafların ikinci kez evlenmelerinden sonrada başka erkeklerle görüşmeye devam ederek güven sarsıcı davranışlarda bulunduğunun anlaşıldığı, fiili ayrılık döneminde kocanın evliliğin devamı için aracı koyup girişimde bulunmasının, af iradesini kuşkuya yer vermeyecek şekilde ortaya koyan başka olgu ve deliller bulunmadıkça af anlamına gelmeyeceği-